Independent Türkçe'de yer alan haberine göre; 10 üye ve YSK Başkanı Sadi Güven'in katıldığı toplantıda, 4'e karşı 7 oyla alınan kararı Independent Türkçe’ye değerlendiren Prof. Dr. Osman Can şunları söyledi:
“Yedek ve asıl üye ayrımının anlamı, asıl üyelerden bir boşalma varsa, yedek üyelerle tamamlanmasıdır. Eğer asıl üyeler oradaysa Yüksek Seçim Kurulu’nda yedek üyelerin toplantıya katılmaları mümkün değil. Burada olağanüstü yargılama açısından YSK’ya doğrudan başvuru söz konusu ve bu konuda verilen kararın heyet olarak, asıl üyelerle, 7 üyeyle verilmesi lazım.”
Geçen yıl YSK Kanunu’nda bir değişiklik yapıldığını hatırlatan Prof. Can şöyle devam etti:
“Asistanlarımla beraber her olasılığı araştırdık. Geçen yıl YSK’da yapılan kanun değişikliklerine de baktık. Belki bu konuda (yedek üyelerin de karar toplantılarına katılması ve oy kullanması) bir yasa çıkarılmıştır diye, o da yok. Yani YSK’nın 7 asil 4 yedekten oluşan 11 üyeli yapısı devam ediyor.”
'TEAMÜLLER ANAYASANIN LAFZINA AYKIRI OLAMAZ'
CHP’nin YSK temsilcisi Mehmet Hadimi Yakupoğlu’nun, gazeteci Yavuz Oğhan’a önceki gün yaptığı “2014 yılından bu yana YSK’da yedek üyelerin toplantılara katılımı yönünde teamül oluştu” açıklamasını sorduğumuz Can, “Teamül oluştu diye bir şey olamaz. Teamül, Anayasa’nın ve içtihatların lafzına aykırı olamaz” yanıtını verdi.
YSK’nın kararı kesin olduğu için mağdur sıfatıyla da olsa Ekrem İmamoğlu’nun AYM’ye bireysel başvuru yapamayacağını belirten Can, “Ancak YSK’nın kendisine başvuru yapılarak bu yönde itirazda bulunulabilir ve yasaya uygun heyet oluşumuyla kararını düzeltmesi talep edilebilir” dedi.
“AYM’NİN 367 KARARI BU KADAR AĞIR DEĞİLDİ”
Osman Can, YSK’nın İstanbul seçimiyle ilgili kararı verdiği gün Twitter’da “367 hukuksuzluğu bu kadar ağır değildi. En azından işleyen birçok kurum ve usul vardı, siyaset alternatif üretebilmişti. Bugün YSK ve sandık neredeyse güven duyulacak son kurum ve usul idi. Onlar da çökertildi, ne uğruna?” paylaşımında bulunmuştu.
Can ve hukukçuların bu değerlendirmelerine dayanak gösterdikleri Anayasa’nın 79. Maddesi şöyle:
“Yüksek Seçim Kurulunun ve diğer seçim kurullarının görev ve yetkileri kanunla düzenlenir. Yüksek Seçim Kurulu, yedi asıl ve dört yedek üyeden kuruludur. Üyelerin altısı Yargıtay, beşi Danıştay genel kurullarınca kendi üyeleri arasından üye tamsayılarının salt çoğunluğunun gizli oyu ile seçilir. Bu üyeler salt çoğunluk ve gizli oyla aralarından bir Başkan ve bir Başkanvekili seçerler. Yüksek Seçim Kuruluna Yargıtay ve Danıştay’dan seçilmiş üyeler arasından ad çekme ile ikişer yedek üye ayrılır. Yüksek Seçim Kurulu Başkan ve Başkanvekili ad çekmeye girmezler.”
“YSK YEDEK ÜYELERİNİN OY KULLANMASI BÜYÜK ALDATMA”
CHP’nin Trabzon milletvekili, hukukçu Haluk Pekşen de sosyal medya hesabından YSK kararında yedek üyelerin oy kullanmasının Anayasa’ya aykırı olduğunu savundu.
"YEDEKLER OY KULLANAMAZ, YSK KARARI GEÇERSİZ"
Türkiye Barolar Birliği Denetleme Kurulu üyesi, İstanbul Barosu eski saymanı Av. Ufuk Özkap da YSK’da 7 asil, 4 yedek, toplam 11 üye bulunduğunu hatırlatarak, “Oylamaya 11 üye katılıyor. Mesele, yedeklerin de asiller gibi oy kullanmaları. Bu hukuksuzluğu dile getirmek gerekiyor. Hiçbir kurulda, yapıda yedekler oy kullanamazlar. Alınan karar geçersizdir” dedi. CHP Başakşehir İlçe Başkanlığı Hukuk Komisyonu üyesi avukat Deniz Bakır da sosyal medya hesabından şu iddiayı dile getirdi:
"YEDEKLERİN OYU SAYILMAZ, 4/3 İTİRAZ REDDİYLE İMAMOĞLU KAZANMIŞTIR"
Türkiye Barolar Birliği (TBB) eski başkanı Vedat Ahsen Coşar da sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı:
YSK,7 asıl,4 yedek üyeden oluşur ve kararlar 7 asıl üyenin katıldığı toplantıda alınır.7 asıl üyenin 4'û itirazın reddi yönünde oy kullandığına göre AKP'nin itirazı reddedilmiştir. YSK Başkanı bunu açıklamak zorundadır.
YSK Baskani sadece bunu degil toplantiya ve oylamaya yedek uyelerin neden katıldığını da açıklamak zorundadır.
"BU İDDİALAR AKLA ZARAR"
Avukat Cüneyt Toraman ise, iddianın "akla zarar bir iddia" olduğunu söyledi. YSK'nın 2014 yılından bu yana aynı şekilde çalıştığını söyledi, tartışmanın neden şimdi ortaya atıldığını sordu.
Toraman, "YSK'da görev yapan hakimlerin tamamı Türkiye’nin yüksek mahkemelerinden gelen yargıçlar. Sıradan yargıç değil onlar. İnceledikleri konu, verdikleri karar itibariyle de, o seviyedeki bir yargıcın kendisinin oy hakkı olup olmadığını sorgulamaması düşünülebilir mi? Hele bütün dünyanın gözü önünde olan bir olayda ve böyle kritik bir kararda böyle bir ihmal olabilir mi? Üstüne bir de şu var; o oturumda ret oyu veren hakimler, diğer hakimlerin oy hakkı olmadığını gözardı mı etmiş yani? Onlar da mı itiraz etmemiş? Dolayısıyla neresinden bakarsanız bakın akla zarar bir iddia çünkü böyle bir hataya imkan ve ihtimal yok" dedi.
'ANAYASAYA AYKIRI'
CHP İstanbul milletvekili ve Anayasa Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu da Birgün'deki yazısında şu ifadeleri kullandı:
YSK Başkanı S. Güven, 6 Mayıs akşamı, “yargı süreci bitti” dedi.
Bu beyan, şu çelişkili durumu içermekte; biri doğru, diğeri yanlış:
Doğru: karar yargısal.
Yanlış: Bitmedi; çünkü gerekçesiz, yargı kararları gerekçeli olarak verilir: “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” (Any., md.141/3).
Anayasa md. 79’a göre, “seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları… kesin olarak karara bağlama” görevi ile yükümlü kılınan YSK, İBBB seçimlerini tek cümle ile iptal etti:
“a) Bir kısım sandık kurullarının, ilçe seçim kurullarınca kanuna aykırı oluşturulması ve bu hususun da seçim sonucuna müessir olması nedeniyle, 31 Mart 2019 tarihinde yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptaliyle yenilenmesine”, 4’e karşı 7 oy ile karar veren YSK, “gerekçesi bilahare gönderilecek” kaydını düşerek, ikili itirafta bulunuyor:
Doğrudan: Kararımı gerekçesiz verdim.
Örtülü: Kararım Anayasa’ya aykırı. Çünkü, yargısal nitelikteki bütün kararların gerekçeli olarak yazılmasını öngören Anayasa, hâkimlerin Anayasa’ya uygun karar vermesini (md.138/1) emrediyor.
YSK, ilkin; “kanuna aykırı oluşturulan sandık kurulları”nın kaç tane ve hangileri olduğunu, kanuna aykırı olarak nasıl oluşturulduğunu,
İkinci olarak; bu hususun “seçim sonucuna nasıl müessir” olduğunu, ortaya koymak durumunda idi.
Nihayet, sandık kurullarının oluşum tarzı sonuca etkili ise, bu etki, “aynı zarf” içine konulan diğer pusula için de geçerli olduğuna ve YSK, “seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları kesin karara bağlama” yetkisine (Any., md.79/2) sahip olduğuna göre, İstanbul yerel seçimlerini bütünüyle iptal etmeli idi.
MAZBATA İPTALİ
“b) İstanbul Büyükşehir Belediye Mazbatasının iptaline” de karar veren YSK, bu kararı hangi yasal yetkiye dayanarak verdiğini belirtmiyor.
Oysa 2972 Sayılı Kanun’un seçimlerin iptalini düzenleyen 25. maddesinin 2. fıkrasına göre; Bir seçim çevresinde yapılan seçimin, seçim işlemleri sebebiyle iptaline karar verildiği takdirde, o seçim çevresinde yeniden seçim yapılır. Ne bu fıkra da ne de bu kanunun diğer hükümlerinde seçim işlemleri nedeniyle iptal kararıyla birlikte seçilen kişinin tutanağının iptal edileceğine ilişkin bir düzenleme yok.
Seçim hukukunda seçilen kişinin tutanağı ancak seçilme yeterliliğini kaybetmesi durumunda iptal edilir. Seçim işlemleri nedeniyle seçimin iptalinde seçilen kişinin yenileme seçimi yapılana kadar cari görevlerini sürdürmesini engelleyen yasal bir düzenleme ve YSK kararı yok.
Hatta, 5393 sayılı Belediye Kanunu md. 44, belediye başkanlığında (ölüm ve istifa dışında) boşalma hallerini belirlediği (görev terki, seçilme yeterliliğini kaybetme, görevi sürdümesine engel sağlık sorunu, meclisin feshine neden olan eylem ve işlemlere katılma gibi) sınırlı sayıda nedenlerin ortaya çıkması dahi doğrudan etki doğurmamakta, bunlardan birinin meydana gelmesi durumunda İçişleri Bakanlığı’nın başvurusu üzerine Danıştay kararıyla başkanlık sıfatı sona ermekte.
İst. BB’de, bu haller veya seçilme yeterliliği sorunu bulunmadığına göre, 1 Nisan günü seçilen ve 17 Nisan günü mazbatasını alan İmamoğlu’nun 23 Haziran seçimlerine kadar görevine devam etmesinin önünde hukuken bir engel yok.
İçişleri Bakanlığı tarafından anılan kanunun 46. maddesindeki görevlendirme, sadece herhangi bir boşalmanın gerçekleşmesi ve Belediye Meclisi’nin de seçimle yeni bir başkan belirleyememesi durumuna özel olarak getirilmiş bir düzenleme. Bu itibarla, 23 Haziran 2019’a kadar valiye görevinin verilmesi de hukuka açık olarak aykırı.
SONUÇ OLARAK; gerekçesiz olduğundan (ve 3. gününde bile açıklanmadığından) YSK kararı, Anayasal açıdan sakat, hatta geçersiz. Mazbata iptaliyle İmamoğlu’nun başkanlıktan düşürülerek, yerine valinin “kayyum” olarak BB Başkanlığı’na atanması, Anayasa md.127 ve ilgili mevzuata aykırı.