Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Her evde araba var, kapıcısında araba var. İkinci elde araç yetişmiyor. Hepsinin istatistiklerini tutuyoruz. Nerede ne oluyor, ne satılıyor… Bunların hepsini gayet iyi biliyoruz" şeklindeki açıklaması, asgari ücretle ilgili tartışmaları boyutlandırdı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) peş peşe aldığı faiz indirimi kararları ve 10 ülkenin büyükelçisiyle yaşanan kriz sonrası Türk lirasındaki değer kaybı hızlandı. Net 2 bin 825 lira olan asgari ücret, döviz bazında 298 dolara kadar geriledi.
Gerçek Gündem'de yer alan habere göre; Kurlardaki artış elektrik, doğalgaz, akaryakıt gibi kalemlerde zamlara neden olurken, gıda ve konuttaki fahiş fiyatlar da özellikle son dönemde vatandaşın bir numaralı gündemi haline geldi.
Asgari ücretle ilgili Kocaeli Üniversitesi, Çalışma ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Aziz Çelik'le konuştuk.
Sendikaların verilerine atıfla yoksulluk sınırının 10 bin lirayı geçtiğini vurgulayan Çelik, "Asgari ücretin yoksulluk sınırının yarısından az olmaması ilkesel olarak çok önemli" diyor.
Çelik’e göre ‘asgari ücret 1970’lerdeki düzeyini korusaydı, bugünkü seviyesinin iki katı civarında olması gerekirdi.’
Doç. Dr. Çelik'in sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
- Bazı basın yayın organlarında 'son 45 yılın en iyi zammı yapılacak' gibi haberler yer alıyor. Asgari ücret, bugünkü şartlarda Türkiye'de ne kadar olmalı?
Öncelikle neden son 45 yıl olduğu belli değil. 45 yıl öncesi 1976 demek. 1976’da asgari ücretle ilgili önemli bir gelişme yaşanmadı. 1970’li yıllarda asgari ücretle ilgili en önemli gelişme Haziran 1974’te Ecevit’in Başbakanlığı döneminde asgari ücretin bölgesel olarak tespit edilmesinden vazgeçilmesi ve ulusal düzeyde tespit edilmeye başlanmasıdır. '45 yılın en iyi zammı' ile ne kastedildiği belli değil.
Ancak asgari ücretin nasıl olması gerektiği bellidir. Türkiye’nin de üyesi olduğu Uluslararası Çalışma Örgütü, ILO’nun 131 sayılı Sözleşmesi’nin 3. maddesine göre, asgari ücretin tespitinde işçilerin ve ailelerinin ihtiyaçları, ülkedeki genel ücret seviyesi, hayat pahalılığı, sosyal güvenlik yardımları ve diğer sosyal grupların göreli yaşama standartları dikkate alınmalıdır.
10 Aralık 1948 tarihinde kabul edilen Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin asgari ücretle ilgili 23. maddesinde “Çalışan herkesin, kendisine ve ailesine insanlık onuruna yaraşır bir yaşam sağlayan ve gerektiğinde her türlü sosyal koruma yolları ile de desteklenen adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır” ilkesine yer verilmektedir.
1996’da kabul edilen Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nın 4 (1) maddesi ise ‘‘Tüm çalışanların, kendileri ve ailelerine iyi bir yaşam düzeyi sağlamak için yeterli adil bir ücret alma hakkı vardır’’ hükmünü içermektedir.
Tüm bu uluslararası belgeler asgari ücretin nasıl saptanması gerektiğini ortaya koymaktadır. Asgari ücret çalışan herkesin, kendisine ve ailesine insanlık onuruna yaraşır bir yaşam sağlayan düzeyde olmalıdır. Asgari ücret şu anda 2 bin 825 TL. Bunun bırakalım çalışanın ailesini, kendisini bile geçindirmeye yetmediği ortadadır.
'ASGARİ ÜCRETİN YOKSULLUK SINIRININ YARISINDAN AZ OLMAMASI ÇOK ÖNEMLİ'
Asgari ücret için en önemli ölçü yoksulluk sınırıdır. Eylül 2021 itibariyle yoksulluk sınırı Türk-İŞ’e göre 9 bin 900 TL’yi, DİSK’e göre ise 10 bin 200 TL’yi aşmış durumdadır. Bu miktar önümüze aylarda ve 2022’de daha da artacaktır. Asgari ücret 2022 için saptanacaktır. Bir ailede iki çalışan olması varsayımından hareket edecek olursak. Asgari ücretin yoksulluk sınırının yarısından az olmaması ilkesel olarak çok önemlidir. Bu konuda somut miktarları işçi sendikaları konfederasyonlarının açıklaması gerekir.
- AKP iktidarında asgari ücrete nasıl yaklaşıldı? Cumhurbaşkanı Erdoğan en son asgari ücreti '16 kata yakın artırdıklarını' söylemişti...
Asgari ücretin ne kadar arttığı tek başına önemli değildir. Bir ülkede çalışanların ne kadarının asgari ücret kapsamında olduğu önemlidir. Türkiye Avrupa Birliği ülkeleri içinde en düşük asgari ücrete sahip ülkelerden biri olmanın yanında, asgari ücretle çalışanların oranının en yüksek olduğu ülkedir. Bu durum Türkiye’de asgari ücretin etkisini AB ülkelerine göre çok daha yaşamsal hale getiriyor.
Avrupa Birliği üyesi ülkelerde asgari ücretin yüzde 10 altı ve yüzde 10 fazlası düzeyinde bir ücretle çalışanların oranı ortalama yüzde 9 düzeyindedir. Türkiye’de ise asgari ücretin yüzde 10 fazlası ve altında ücretle çalışanların oranı yüzde 57’dir. Böylece Türkiye’deki asgari ücretlilerin oranı AB ortalamasının 6 katından fazladır.
Asgari ücret civarında ücret alanların oranı AB ülkeleriyle karşılaştırıldığında Türkiye’ye göre oldukça düşük olduğu görülmektedir. Asgari ücret civarında ücret alanların oranı Hollanda, Danimarka, Belçika ile İsveç’te yüzde 3 iken Avusturya, Yunanistan ile Çekya’da yüzde 4 ve İspanya, Slovenya, Almanya ile Finlandiya’da yüzde 5’tir.
Türkiye’de asgari ücret en az ücret değil ortalama ücret haline geliyor. Asgari ücret artıyor ama. Diğer ücretler asgari ücret kadar artmadığı için ortalama ücretler asgari ücrete yaklaşıyor. Türkiye’de asgari ücret civarında ücret alan 10 milyona yakın çalışan var.
'ASGARİ ÜCRETTEKİ ARTIŞ FİİLEN GENEL ÜCRET SEVİYESİNE TAŞINIYOR'
Asgari ücret 16 kat artarken ortalama memur maaşı 9 kat, 0rtalama kamu işçisi ücreti 7 kat, ortalama işçi emekli aylığı 9 kat, 0rtalama memur emekli 7 kat arttı. Asgari ücretteki artış fiilen genel ücret seviyesine taşınıyor. Asgari ücret gösterge ücrettir. Önemli olan fiili ücretlerin ne kadar arttığıdır. Daha da önemlisi ücretlerin kişi başına milli gelire göre ne kadara arttığıdır.
Örneğin 2002-2021 arasında kişi başına gayrisafi milli hasıla 12 kat artmıştır. Ortalama ücretler ve emekli aylıkları bu artışın çok altında kalmıştır. Karşılaştırmayı böyle yapmak lazım. Asgari ücretteki artışla diğer ücret düzeylerinin aşağıya basılması sonucunu doğurmakta. Sınıf içi gelir dağılımı bozmaktadır. O nedenle sadece asgari ücret artışına bakmak yanıltıcıdır.
'ASGARİ ÜCRET 1970'LERDEKİ DÜZEYİNİ KORUSAYDI, BUGÜNKÜ SEVİYESİNİN İKİ KATI OLURDU'
- Türkiye'de asgari ücretin gerçekten yeterli olduğu bir dönem yaşandı mı?
Bu soruyu yanıtlamak için bakılması gereken husus asgari ücretin ülkedeki kişi başına milli gelire oranıdır. Türkiye’de asgari ücretin kişi başına milli gelire göre en yüksek olduğu yıllar 1970’li yıllardır. Özellikle 1974 ve 1978 asgari ücretin görece en yüksek alım gücüne sahip olduğu dönemlerdir.
12 Eylül sonrasında asgari ücretin ekonomik büyüme ile bağı koparılmış ve alım gücü hızla düşmeye başlamıştır. 24 Ocak 1980 kararları ve 12 Eylül 1980 darbesiyle asgari ücrete de büyük bir darbe vurulmuştur. Asgari ücret bir daha 1970’lerdeki alım gücüne ulaşamamıştır. Eğer asgari ücret 1970’lerdeki düzeyini korusaydı, bugünkü seviyesinin iki katı civarında olması gerekirdi.