Utku, pandemi döneminin bağışıklık sistemini olumsuz etkilemesi, maske takmamak, çok sayıda virüsün dolaşımda olması gibi nedenlerin yoğunluğun artmasında etkili olduğuna da dikkati çekti. Diğer yoğun bakım hastalarına yatak bulmakta sıkıntı yaşandığını da kaydeden Utku, planlı ameliyatların bu nedenle ertelenmek zorunda kalındığını vurguladı.
Artan viral enfeksiyonlar ve çok çeşitli virüslerin dolaşımda olması nedeniyle yoğun bakımlarda doluluk sorunu yaşanıyor. Türk Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. Tuğhan Utku, doluluk oranlarının yüzde 100'ü bulduğunu kaydederek, planlı ameliyatların da bu nedenle ertelendiği ya da iptal edilmek zorunda kalındığı yönünde sahadaki meslektaşlarından geri bildirimler aldıklarını söyledi. Prof. Dr. Utku, "Şu anda özellikle İstanbul'da çok daha belirgin olmak üzere Türkiye'nin genelinde yoğun bakım yatakları dolu olduğunu sahadan öğreniyoruz. Sağlık Bakanlığı ve İl Sağlık Müdürlükleri bu konuda aksiyon almış durumdalar. Geçen hafta İstanbul'da yoğun bakımlar tek tek gezilerek mevcut olan durum tespiti yapıldı ve boş yatak durumu, mevcut olan hastaların profili ele alındı. Bu mevsimde yoğun bakım talepleri her zaman artar. Ama bu yıl biraz fazlaca bir baskı hissettik hasta sayısı itibariyle. Yoğun bakımlarda kabaca yüzde 65-70 civarında seyreder doluluklar olağan dönemlerde. Şu anda bu oranın yüzde 100'ler civarında olduğunu öngörüyoruz" dedi.
"Covid dönemindeki gibi yeni yataklar açılıyor"
Yoğun bakımlarda kullanılabilir yatak uygunluğu olmayınca ameliyat sonrası mutlaka yoğun bakım takibi gereken hastalar için planlanan büyük ameliyatların da ya ertelenmesi ya da iptal edilmesinin sözkonusu olduğunu belirten Prof. Dr. Utku, şunları söyledi: "Mesela Kovid dönemindeki gibi yeniden yoğun bakım yatak sayılarının artırılmaya başlandığını duyuyoruz. Örneğin sabit 40 yoğun bakım yatağı olan bir merkez, bu olağanüstü durumda 20-30 yatak daha açalım, ihtiyacı karşılayalım şeklinde bir uygulamaya var. Karşılaştığımız viral enfeksiyonlar bir kokteyl gibi geliyor karşımıza. Tek başına Kovid olan da var, influenza olanlar da, farklı virüsler de ya da bunların birarada olduğu hasta grupları da var; ama gerçekten çok alışmadığımız bulgularla seyreden ya da alıştığımız bulguların sıralamasının değiştiği, bazılarının çok baskın olduğu farklı farklı enfeksiyon tipleriyle karşılaşıyoruz."
"Yoğun bakımlar açısından en büyük sorun yaratan zatürreler”
Bu yıl yaşanan bu durumda havaların çok yumuşak gitmesinin de etkisi olabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Utku, pandemi döneminin de etkisine değinerek, "Çok soğuk havalarda bizim kendi aldığımız önlemler, topluluk içinde olma rollerimiz azalıyor. Havalar biraz daha sıcak olunca çok daha yakın, serbest davranabiliyoruz. Özellikle pnömoni-zatürre ile kendini gösteren bir enfeksiyon karışımıyla karşı karşıya kalıyoruz. Yoğun bakımlar açısından en büyük sorun yaratan zatürreler. Nefes almada zorlanmalar, yoğun öksürük, ateş, halsizlikle seyreden tipik olarak zatürre gibi seyreden hasta grupları yoğun bakıma geliyor. Bizlerin olağan bağışıklık yapısı Kovid döneminde bozuldu. Çünkü bizi 2-3 yıl boyunca sahadaydık ama, vatandaşımızın sağlık durumu sanki hiç hastalıklarla karşılaşmamış hale döndü; sanki çocukluk safhasına dönmüş gibi oldu. Sınırda yaşta olanlar yani ya çok küçükler ya da çok yaşlılar, kronik hastalığı olanlar ciddi anlamda etkilendi ve pandemiye girişleriyle çıkışları arasında çok ciddi bir sağlık durum farkı oluştu. İşte tam da bu hasta grubu şu dönemde hedef olan hasta grubu." dedi.
"Yatak sayısı yeterli ama kullanımı verimli değil"
Yoğun bakımların akut ve ciddi sağlık sorunları olan kritik hastalara hızla tedavi verilmesi gereken yerler olduğuna da işaret eden Prof. Dr. Utku, Türkiye'deki en büyük sorunun yoğun bakımların gerçek yoğun bakım hastaları için efektif olarak kullanılamaması olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Utku, "Türkiye yoğun bakımlar konusunda en şanslı ülkelerden biri. 100 bin nüfus başına düşen yoğun bakım yatağı 40 civarında olup dünyadaki en iyi oranlardan biri bu; ama bu kadar ciddi anlamda yoğun bakım yatak sayısına rağmen böyle bir sıkıntı yaşanıyor olmasının temel kaynaklarından biri de hem ciddi anlamda yaşlı hastamızda artış var; hem de onkolojik hasta grubunda bir artış var. Bu iki grubu bir araya koyduğunuzda zaten kapasitenin neredeyse yarısı kadarı işgal edilmiş oluyor" diye konuştu.
“Yüzde 20'si gerçek yoğun bakım hastası değil"
Türk Yoğun Bakım Derneği olarak bu konuda bir çalışma yürüttüklerini de belirten Prof. Dr. Utku, sözlerini şöyle noktaladı:
"Verileri değerlendirme aşamasındayız ama şöyle bir ön değerlendirme yaptığımızda, Türkiye'de yüzde 20-30 oranında hemen bütün hastanelerde bütün yoğun bakım ünitelerinde aslında yoğun bakımda yatmaması gereken, başka alanlarda tedavileri yürütülmesi gereken hastalar gibi değerlendirilebilir. 36-38 bin civarında bir yataktan bahsettiğimizde, bunun yüzde 20'si binlerce yatak demek. Oysa şu an bizim ihtiyacımızı çözecek yatak sayısının üstünde bir sayıdan bahsediyoruz. Bu hastaların dertlerine derman olacak farklı yapılanmalar yok. Belki palyatif üniteleri, yine yabancı ülkelerde olan ara yoğun bakımlar gibi ya da hospis gibi, yani kendi başına hayatını sürdüremeyecek ama akut tedaviye de ihtiyacı olmayan hastaların bakılabildiği üniteler yaygınlaşabilirse, yoğun bakımların üzerindeki bu yük kalkıp, yoğun bakım yataklarını gerçekten hak eden hastalara kullanmak olanaklı olabilir." (DHA)