Yenişafak yazarından Karar gazetesi yazarına çok sert sözler

Ömer Lekesiz 12 Nisan tarihli köşesinde, “Kayyum yerine doğrudan belediye başkanı atanamaz mı?” başlıklı bir yazı kaleme almıştı. Lekesiz yazısında demokrasiye inanmadığını belirterek, belediye başkanlarının da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından belirlenmesi gerektiğini ifade etmişti. Bu yazı üzerine Karar gazetesi yazarı Mehmet Ocaktan da, isim vermeden Ömer Lekesiz’i eleştirdi ve “Lafı hiç dolandırmadan söyleyelim, eğer kendileri için gerekli değilse bugünün dindarları için insan hakları ve özgürlükler önemli değildir” diye yazdı.

Ömer Lekesiz de bugünkü yazısında yine isim vermeden Mehmet Ocaktan'a çok ağır ifadelerle yüklendi. Ocaktan’ın yazısından alıntılar yapan Ömer Lekesiz, Ocaktan için, “Bu yazarın nasıl bir yanlış zeminden bile değil, doğrudan nasıl bir zeminsizlikten konuştuğunu açıklamadan önce, yazarın kimliği ile ilgili birkaç ipucu vermeliyim: Bir dönem AK Parti milletvekilliği de yapmış olan bu yazar, ’80 kuşağından, bir grup solcu şairin çıkardığı Üç Çiçek adlı dergiye katılabilmek için, onları yıllardır Kur’an okumadığına inandırma uğrunda her türlü dansözlüğe başvurmuş ve sonrasında da hep bu minvalde yaşayarak ‘yürü ya kulum olmuş’ bir omurgasız şairdir” ifadelerini kullandı.

Yazısının devamında Mehmet Ocaktan için, “Çeşitli ortamlarda halen laik şiir yazmakla övünen bu yazarın, dinle olan ilişkisine değil, ilişkisizliğine dair onlarca delil verebilirim” diye yazan Ömer Lekesiz, şunları kaleme aldı;

“Sol-Kemalistlere ve bölücülere şirinlik etme gayretiyle ahlakçılığa soyunarak, kendi ahlaksızlığını meşrulaştırmaya çalışmıştır. Daha açık bir söyleyişle, çok da taşıyıcısı olmadığı bir ahlak anlayışını istismar ederek ahlaksızlık yapmıştır.

Örneğin yazarın, ‘eğer kendileri için gerekli değilse bugünün dindarları için insan hakları ve özgürlükler önemli değildir’ diyerek, tek kalemde ve aynı parantez içinde milyonlarca kişiyi itham etmesi, velev ki makul görülecek olsa bile, öncelikle bu yazarın kendisi nedeniyle makuldür, zira ‘Herkes bir şeye kendi hakikatinin hükmüne göre bakar.’”