Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, merakla beklenen kamuda tasarruf paketini açıkladı. Taşıt, bina ve personel odaklı sınırlamalar öngören paket, beklentilerin yanına bile yaklaşamadı. Kamuda, her yıl ivmelenerek artan israfın ve şatafatın faturası bir kez daha yurttaşlara, işe gidiş dönüş için kullandıkları servisleri ellerinden alınacak memurlara kesildi.
Yönetim hiyerarşisinin tepelerinde, dar gelirli milyonların ekmeğinin daha küçülmesi pahasına ödediği vergilerden milyarlarca lira harcanarak sürdürülen lükse ve debdebeye dokunulmadı. Dokunulmasını beklemek de saflık olurdu.
Paketin, en ilginç yanı yaptırım boyutu... Bakan Şimşek, paketin, belediyeler dahil tüm kamu kurum ve kuruluşlarını kapsadığını belirterek, gerekli adımları atmayanlara yaptırım uygulanacağını, para cezası kesileceğini söyledi.
Peki, bu konuyu neden ilginç buluyoruz? Devlette, bugüne dek araba, bina ve personel alımına ilişkin yasa ve kural yok muydu? Elbette vardı. Bir kural varsa yaptırımı da vardır.
Ancak, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı güçlendikçe, her seçimden zaferle çıktıkça yasa ve kural hızla dışlandı. Keyfilik, yasa-kural, yasak ve gelenekler ile ortak yararın önüne geçti. Ahlak ve edep, uzun zaman önce tartışma konusu bile olmaktan çıktı.
Devlet olanakları, siyasi ve ekonomik gücü kontrol eden küçük bir gruba sorgusuz sualsiz açıldı. Kamuda, israf aldı başını gitti.
Vatandaşın da yöneticilerin de devlete bakışı da sorgulanmalı... “Devletin malı deniz, yemeyen domuz” gibi çarpık bir sözün, olana bitene bakıldığında şu ya da bu biçimde etkisini sürdürdüğünü söylemek de sanırım yanlış olmaz.
İktidarı, kamuda tasarrufa zorlayan koşulları da içine alacak biçimde bağlamı biraz genişletelim.
Adalet ve Kalkınma Partisi, “3Y” ile mücadele etme taahhüdüyle iktidara geldi. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar...
Aradan 22 yıl geçti. Türkiye, tarihinin en derin yoksulluğuyla boğuşuyor. Yolsuzluk iddiaları... Her geçen gün yenisi ekleniyor. Yasaklar... Ne siz sorun ne ben yanıtlayım.
Devletin temeli adalettir, hukuktur, yasadır, kuraldır. Devletten hukuku, kamu yöneticilerinden yasaya bağlılığı, vatandaştan ahlakı çıkardığınızda geriye ne kalıyor? Büyük bir yıkım...
Son bir soru... Türkiye’de yöneticiler, ne zaman makam aracı yerine bisiklet kullanmaya başlar? 10 yıl, 50 yıl, 100 yıl...
İşte o zaman özlenen dönüşüm gerçekleşmiş olur.