Tabii ki Can Atalay, şiddet, yeni anayasa, normalleşme, Kılıçdaroğlu gibi gündemler var ama bunlar Türkiye’deki siyasi gündem ortalamasını göz önüne aldığımız zaman dişimizin kovuğuna gitmiyor.
Can Atalay meselesinin evveliyatı çok olduğu için bu büyük sorun artık normalleştirildi. Diğerleri dahi Batılı bir ülkede aylarca konuşulacak konular olmasına rağmen bizim için reyting sebebi dahi değil.
İşte bu nedenle size verebileceğim kulisler yıllar yıllar sonrasına dair dedikodudan başka değil.
Evet son dönemde KRT’de çokça program yapıp, az kulis ve özel haber veriyorum. Siyasetimizin şu anki durumu beni biraz da buna zorluyor. Ama kimse sanmasın ki yine her deliğe girip çıkmıyorum. Her masada değilim.
Nereye gitsem 2028 ya da 2027 yılına dair senaryolar var. Nereden başlayayım? Yerel seçimin birinci partisinden başlıyorum.
Ekrem İmamoğlu ve çevresi için adaylık süreci bitti bile. Tek çekindikleri konu siyasi yasak getirilme ihtimali. Siyaseti doğru okuyorlar. Mağduriyet kozuna güvenmiyorlar. Toplumun bunu kabul etmeyeceği atmosferi her geçen gün güçlendikleri medya ile yaratıyorlar. İktidara yakın dediğimiz çoğu medya kuruluşunda dahi “Rüzgar artık buradan esiyor” görüşüyle İmamoğlu’na göre konunlanmalar var.
Seçim kazanmaya dair de bir sorun görmüyorlar. En büyük takipleri Mansur Yavaş. Çünkü kamuoyu araştırmaları Mansur Bey’in de “Kazanacak Aday” olduğunu söylüyor. Onu en büyük rakip yapan şey kamuoyu araştırmaları değil, bizzat kendisi.
Mansur Yavaş kanadında adaylığa giden sürecin yönetimi konusunda soru işaretleri var. Herkes Mansur Bey’in doğal aday olduğunu biliyor. İstediğini de biliyor. Ama onun böyle bir süreç için bir hamle yapmamasını yanlış buluyorlar. “Mansurcular” oluşturmak istiyorlar. Yavaş sıcak değil gibi ama ne düşündüğü konusu muamma.
Her CHP’linin kafasında olan ama henüz pişen diğer kişi de Özgür Özel. Adam genel başkan ve başarılı bir performans gösteriyor. Kamuoyu araştırmalarında görev onayı ve popülaritesi artıyor. 2028’e kadar da bu durum büyüyecek. O zaman başka şeyler konuşulursa kimse şaşırmasın.
Dedikodu dedim ya. Gerçekten dedikodu. Çünkü parti içinde bu işin orta yolu için düşünen de çok. Ekrem İmamoğlu Cumhurbaşkanı, Mansur Yavaş Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Özgür Özel TBMM Başkanı… dedikoduda dur durak olmaz.
İktidar tarafında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir kez daha adaylığı, o olmazsa onun yerinde kimin olacağı aslında birinci konu ama bunu sesli konuşmak sanki yasak gibi.
Aslında herkeste, “CHP’nin Erdoğan’ı yenmeden alacağı hiçbir galibiyetin meşruiyeti olmaz” görüşü hakim. Bu nedenle 2027’deki bir seçime CHP destek verir ve Erdoğan’ın adaylık yolu açılır. Peki nasıl seçilecek?
Bu soruyu yanıtlamadan önce parti içindeki “O olmazsa…” sorusunun cevabını yazalım. İki aday öne çıkıyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Selçuk Bayraktar. Ama dediğim gibi “Erdoğan nasıl seçilir” sorusu daha öncelikli gündem.
2 farklı görüş var. Bu iki görüş partinin iki farklı ideolojik kanadını temsil ediyor.
1. Görüş
Mehmet Şimşek ekonomiyi toparlar. Erdoğan, partiyi toparlar. Toplumsal refahın artışını eskisi gibi siyaset ustalığı izler ve kazanırız.
2. Görüş
Şimşek ekonomisinden vazgeçilir. İstihdamı artıracak, piyasadaki parayı bollaştıracak ekonomi uygulanır. Sağın gücü artırılır, milliyetçi söylem hakim olur. “Güvenlik kaygılarının karşısında tek şans Erdoğan” denir ve Cumhur Ittifakı’nın gücü ile kazanılır.
Bu iki kesimin arasında yer alan daha makul isimlerle konuştuğumda “Şimşek ekonomisinin yanında Cumhur Ittifakı’nın güçlü bir şekilde korunması ile yapılacak parti içi değişim yeterli olur” deniyor.
Ama herkes şunun farkında “İşimiz zor!”
Ek bilgi:
Küçük partilerde sağ muhafazakar olanlar AK Parti’nin yanına ama elleri güçlü bir şekilde konumlanma emareleri var.
İYİ Parti varlığını sürdürebilme ve MHP’nin ideolojik alanını kaybetmesi ihtimaline bel bağladı. CHP’ye kaybettiğini almasının zor olduğunu düşünüyorlar.
Dem geleneği bunalım içinde. “Türk Solu’nun aparatı olduk” eleştirileri yükseliyor ve Kandil güdümlü kararlardan rahatsızlık var.