2018’de henüz ekonomik kriz yokken yapılan baskın seçimde “Millet Bahçeleri yapacağız. Çay ve kek vereceğiz. Yatıp yuvarlanacaksınız” derken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muharrem İnce’nin “Endüstri 4.0” söylemlerini öne çıkararak dalga geçiyorlardı.
O günlerde demiştim ki “Erdoğan’ın bu vaadi sana değil, Bağcılar’da refüjde mangal yakana” diye. Çünkü oy tercihini Erdoğan’a döndürmesine gerek yoktu kimsenin. O zaten çoğunluktu ve çoğunluğunu koruyacak, o insanlara dokunan şeyler söylüyordu.
Genel seçimden 5 ay önce vatandaşın yanına geldi AK Parti ve sıkıntıları gördü. Seçim ekonomisi uyguladı. Geçici çözümler üretti ve kazandı. Tabii terör söylemi, 7 Cumhurbaşkanı yardımcısı yamalı bohça hükümeti tehlikesi ve Kılıçdaroğlu adaylığı da en önemli sebepler arasındaydı.
Bu seçimde kaybetmenin sebepleri açık ve net. 2 başlıkta toplanabilir.
1: Milletle araya giren mesafe
2: 2028 için, AK Parti’nin geleceği için, hatta Erdoğan’ın tarih kitaplarında iyi yazılması için bu seçimde popülizmin tercih edilmemesi.
Milletle araya mesafe girdi. Giren mesafeyi algı ile AK Parti kapatamadı. 7 slogan, 20 seçim şarkısından hiçbiri akıllarda yer etmedi. Bir sürü ajansla kakafoni yaşandı. Adayların seçimi de milletle olan mesafe konusunda ders alınmadığı eleştirilerine sebep oldu.
Balkon konuşmasında OVP vurgusu çok önemliydi. Erdoğan, “popülist politikalara yönelmedik” de dedi. Yani Mehmet Şimşek’e olan güvenin tam olduğu ayrıca bu seçimi kazanmak için bundan taviz vermediğini belirtmiş oldu.
AK Parti kadrolarında yenilik, MHP ile olan ittifakın “herkesin çatı partisi AK Parti” özelliğine engel teşkil etmeyecek bir forma sokulmadı, Kürtlerle olan ilişkilerin düzeltilmesi, küskünlerin en azından istişare için içeriye çekilmesi, Erdoğan’ın doğal olması ve etrafındaki çemberin kırılması ile AK Parti eski havasına dönebilir. Yoksa ANAP olma tehlikesiyle karşı karşıya.
Peki bu seçim neyi kazandırdı?
Erdoğan’a yönelik diktatör suçlaması boşa çıktı. Erdoğan balkona çıktı ve demokratik olgunluğunu gösterdi. Diğer partilerin kazandığı belediye başkanlarına “Milletin hayrına her hizmette bizim desteğimizi alırlar” dedi.
Bu seçim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi hayatında verdiği mücadelelerin “28 Şubat, vesayetle mücadele, 15 Temmuz” boşuna verilmediğini gösterdi. Erdoğan, tüm bu mücadelelerin millet iradesinin tecellisine duyulacak saygı için olduğunu gösterdi.
Tohumlar fidan verdi ve Kurultay’dan millet 89 ruhunu çıkardı.
Özgür Özel’in seçim sonuçları okuması muazzamdı. Seçim gecesi sonuçları gördüğümde bu seçimin Erdoğan’ın 10 ay önce aldığı sonucun bir güven oylaması olmadığını, bu seçimin tepki oyu ve sandığa gitmeyen AK Partililerle bu duruma geldiğini, 89’da SHP’nin aldığı emanet oylarla yerelde iktidara gelmesine benzediğini, Ecevit’in 70’lerdeki solu yükselten oyu ile alakası olmadığını söylemiştim.
CHP’nin yapması gereken, 4 sene erken seçim falan demeden belediye hizmetleri ile vatandaşın verdiği emanet oyu kendi oyu haline getirmek.
Özgür Özel’in bunu bu şekilde okuması ve İsmail Saymaz’a verdiği röportajdaki sözleri süreci çok doğru gördüklerini gösterdi.
Sadece AK Parti’nin kaybı ile bu süreç buraya gelmedi. CHP’nin başarıya giden yolu 4 aşamalı şekilde ortaya çıktı.
1: Kılıçdaroğlu’nun helalleşmesi.
2: 2019’da kazanılan belediyelerin vatandaşla direkt temas kurarak, sosyal yardımlar, kent yoksulluğu ile mücadele gibi alanlarda AK Parti’nin yerini doldurması.
3: Kurultay’da demokratik bir şekilde hesap verilerek yönetimin değişmesi.
4: Çok tartışılan 3-4 yer haricinde aday belirlenme sürecinin doğruluğu.
Siyasi parti değil, yöneticileri ruhban, tabanını katolik cemaati gören bir yapının başarıya ulaşma şansı yoktur.
İçimde tutup şişeceğime yazacağım. Sonra bana yine küfür edersiniz. Ne yapayım?
Saadet Partililer…
Partinizi siyasi parti olarak değil, Katolik kilisesi olarak gördüğünüz sürece bir şey elde edemezsiniz.
Parti ne kadar değişirse değişsin önce senin değişmen gerekiyor.
“Zaferden değil, seferden sorumluyuz” gibi saçma lafların ardına sığınıp beceriksizliği kimse örtemez.
“Biz doğruyuz herkes yanlış” dersen hep kaybedersin.
Her olup biteni “global ölçekli, ulaşılamaz düşmanlar içeren komplo teorileri” ile açıklamaya kalkarsan gözünün önündeki gerçekleri göremezsin.
Yönetimin, siyaset yapma tarzının, söylemlerin mahallenin içine çekilmesinin, kadro ve teşkilat değişiminin önemi var ama hepsinden öte tabanın bu tavrının değişmesi elzem.