Uykusuzluğun kısaca tanımını yapan Uzm. Dr. Polat, 'Uykusuzluk, kişinin uykuya dalmasında, uykuyu sürdürmesinde veya kaliteli uyku alabilmesinde sorun yaşamasıdır. Bu durum, kişinin uyumak için yeterli zamanı ve uygun ortamı olsa bile ortaya çıkabilir. Uykusuzluk, kişinin gün içinde günlük aktivitelerini gerçekleştirmesini zorlaştırabilir ve kendisini uykulu hissetmesine neden olabilir. Kısa süreli uykusuzluk, kişinin stresine veya programındaki değişikliklere bağlı olarak gelişebilir. Ciddi şekilde devam eden uykusuzluk, insomnia olarak adlandırılır Üç aydan uzun süren uykusuzluk ise kronik uykusuzluk olarak adlandırılır” diye konuştu.
İdeal uyku süresinden bahseden Uzm. Dr. Leyla Polat, şu bilgileri paylaştı:
“Bir bebeğin her gün 17 saate kadar uykuya ihtiyacı olabilirken, daha yaşlı bir yetişkin bir gecede sadece 7 saat uyuyabilir. Fakat genel olarak ideal kabul edilen uyku süreleri şunlardır: 0-3 ay: 14-17 saat, 4-11 ay: 12-16 saat, 1-2 yaş: 11-14 saat, 3-5 yaş: 10-13 saat, 6-12 yaş: 9-12 saat, 13-18 yaş: 8-10 saat, 18-64 yaş: 7-9 saat, 65 yaş ve üstü: 7-8 saat.”
Uykusuzluğun sebeplerine değinen Uzm. Dr. Leyla Polat, “Stres, vücutta kaliteli uykuya engel olan bir reaksiyona neden olabilir. Vücudun strese verdiği fiziksel ve zihinsel tepki, aşırı uyarılmaya katkıda bulunur ve uykusuzluğu getirebilir. Vücudun sirkadiyen ritmi olarak bilinen iç saati, gece ve gündüzün günlük düzenini ifade eder. Bu ritim bozulduğunda kişide uykusuzluk oluşabilir. Vardiyalı çalışma, bir kişinin gece boyunca çalışmasını ve gündüz uyumasını gerektirebilir ve uyku düzeninin bozulması problemleri yanında getirir. Anksiyete, depresyon ve bipolar bozukluk gibi ruh sağlığı problemleri sıklıkla ciddi uyku sorunlarına yol açar. Fakat aynı zamanda uykusuzluğun ruh hali ve kaygı bozukluklarını şiddetlendirebileceği de göz ardı edilemez” şeklinde konuştu.
Uykusuzluğun diğer etkenlerinden bahseden Uzm. Dr. Polat, “Uykusuzlukta birçok ilaç türünün yan etkisi olabilir. Özellikle tansiyon ilaçları, anti-astım ilaçları ve antidepresanlar buna neden olabilen ilaçlardandır. İlerleyen yaşla birlikte demansa bağlı davranışsal bozukluklarla birlikte çoklu ilaç kullanımı da uykusuzluğa neden olabilir. Mevcut tiroit, paratiroid rahatsızlıkları, kronik ağrı, kanser, diyabet, kalp hastalığı, astım, gastroözofageal reflü hastalığı (GERD), Parkinson hastalığı ve Alzheimer hastalığı da uykusuzluk yapabilirler. Fazla miktarda alkol, sigara ve kafein tüketimi de uykusuzluğa neden olabilir” dedi.
Uykusuzluğun olumsuz etkilerinden bahseden Uzm. Dr. Polat, “Uykusuzlukla ilgili en yaygın sorun sürekli bir yorgunluk hissidir. Bu durum günlük yaşam aktivitelerini olumsuz etkileyecek kadar dikkat eksikliği ve konsantrasyon bozukluğuna neden olacaktır. Bu yaygın görülen durumun yanı sıra, inme, astım, bağışıklık zayıflaması, obezite, diyabet, tansiyon yükselmesi, depresyon, duygudurum bozuklukları da oluşabilir” ifadelerini kullandı.
Uzm. Dr. Polat, uykusuzluğun nasıl giderileceği sorusuna ise şu yanıtı verdi:
“Uykusuzluğu gidermek için öncelikle kişinin teşhis alması ve doktor tarafından buna uygun bir tedavi planı çizilmesi gerekir. Bu tedavi planında kişi için yaşam tarzı değişiklikleri de bulunur. Bunun yanında, uyku zamanlamaları ve alışkanlıklarla ilgili de düzenlemeler gerekebilir.”
Uykusuzluk probleminin pek çok kişi tarafından yaşanabildiği dile getiren Uzm. Dr. Polat, “Uyku kalitesini artırmak uyku öncesi ve sonrası yapılan aktiviteler ile yakından ilişkilidir. Özellikle haftanın her günü mümkün olduğunca aynı saatlerde uyumaya ve uyanmaya çalışmak bir düzen oluşturmaya yardımcı olur. Bunun yanında, kişiyi sakinleştirecek aktiviteler ve meditasyon yapması da uykuya dalmayı kolaylaştırabilir. Uyumadan önce besin alımını durdurmak, kafein ve alkol alımına saatler önce son vermek de uykusuzluğun önüne geçmeye yardımcı olabilir. Aynı zamanda gün içerisinde egzersiz yapmak, elektronik eşyaları yatak odasında kullanmamak da öneriler arasındadır” diyerek sözlerini noktaladı.