'Türk askerinin hikayesini bu vesileyle gün yüzüne çıkarmış olduk'
Ceridelere göre Hüseyin oğlu Ali’nin 10 gün Saros bölgesinde birliğinde kaldığını belirten Dr. Sabah, "Hüseyin oğlu Ali savaşmaya doyamadığı için birliğini terk edip, firar ederek Seddülbahir'e doğru, o doyamadığı savaşa kavuşmak üzere yeniden yola çıkıyor. Fakat tarih öyle manidar bir tarih ki 5 Ağustos'ta yola çıkan Hüseyin oğlu Ali, yürüyerek bu intikalini gerçekleştiriyor. Tabii bu arada gün dönüyor. Tarihler artık 6 Ağustos 1915 tarihini gösteriyor ve Kanlısırt'a doğru Avustralyalıların bir taarruzu başlıyor. Burada da öyle bir kanlı muharebe başlıyor ki; Avustralya resmi tarihine baktığımız zaman buradaki muharebe için şu ifadenin kullanılmış olduğunu görüyoruz; 'Savaşan askerlerin ölen arkadaşlarına gösterebilecekleri tek saygı, yüzlerine basmamaktı' diyor. Hüseyin oğlu Ali, bu muharebede yaralanan askerlerle karşılaşıyor. Bizim tahminlerimize göre; yaralı askerlerle Akbaş İskelesi'nin olduğu yerde karşılaşıyor. Ve bu yaralı askerlerle diyaloğu esnasında Arıburnu'nda çok büyük bir savaşın başladığını ve kendilerinin de yaralanıp, cephe gerisine sevk edildiğini öğreniyor. Bu cevabı alan Hüseyin oğlu Ali, "Aradığım savaşı buldum. Artık Seddülbahir'e gitmeme gerek kalmadı' diyerek yaralıların nakledildikleri yoldan ve tüfek seslerini de takip ederek Kanlısırt'a geliyor. Kanlısırt'ta ilk hat siperlerini kaybetmiş olan 47'nci Alay'ı desteklemek üzere gelen ilk birlik ise 57'nci Alay'ın birinci taburu. Tabur komutanı Zeki Bey, Hüseyin oğlu Ali ile burada karşılaştığında kendisine bağlı bir asker olmadığı için 'Sen burada ne arıyorsun. Sen kimsin' gibi sorular sorduğunda, kendisi 'Ne olur bana izin verin, savaşmak istiyorum' cevabını alıyor. Bunun üzerine bu kahraman askerin bu örnek davranışını gördükten sonra kendisine izin veriliyor ve Hüseyin oğlu Ali, 57'nci Alay'ın 1. Taburu ile birlikte tam 3 gün boyunca Kanlısırt'ta Avustralyalılara karşı harp ediyor" diye konuştu.