AKP Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve çok sayıda AKP milletvekilinin imzasıyla haziran ayında TBMM’ye sundukları 35 maddelik Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmelere geçen hafta başladı. Genel Kurul’da yarın bu teklifin görüşmelerinin devam edeceği bildirildi. Teklifin, özellikle 29 ve 30. maddelerinin gıda güvenliği ile ilgili ifade özgürlüğünü sınırlayacağını söyleyen sivil toplum kuruluşları bu maddelerin tekliften çıkarılmasını istiyor. Pek çok kesimin farklı gerekçelerle de olsa itiraz ettiği düzenlemenin helal gıda konusunda yayın yapan çevreleri ve vegan oluşumları da etkileyeceği değerlendiriliyor. Teklif, “gıda güvenliği ve güvenilirliği hususunda tüketicide endişe, korku ve güvensizlik yaratarak tüketicinin tüketim alışkanlıklarını olumsuz etkileyen gerçeğe aykırı yayınlar” için öngörülen 20 bin ile 50 bin TL arasında değişen para cezası ile de tepki çekmişti.
ABANUS: 20-50 BİN TL PARA CEZASI VATANDAŞ İÇİN ÇOK YÜKSEK
Gıda ve çevre konularında çalışmalar yapan pek çok sivil toplum kuruluşu, düzenlemenin gıda konusunda ifade özgürlüğünü kısıtlayacağına vurgu yapıyor. “Gıdada Sansüre Hayır” isimli ortak bir kampanya başlatan kuruluşlar, yasa teklifinin bu haliyle halkın sağlıklı bilgiye erişiminin önünü kapatacağını belirterek, ilgili maddelerin yasadan çıkarılması çağrısı yaptı.
Kanun teklifini ANKA’ya değerlendiren, kampanya bileşenlerinden Yeşil Düşünce Derneği gönüllüsü hukukçu Yağız Eren Abanus, düzenlemenin, “fazlasıyla geniş, subjektif ve özensiz” olduğuna dikkat çekiyor. Abanus’a göre, 20 ila 50 bin TL’lik para cezaları gıda ile ilgili bilgi kirliliği yarattığı düşünülen medyatik kişiler için çok önemli bir miktar olmasa da, gıda güvenilirliğine ilişkin bir kampanya yürütmek veya desteklemek isteyen vatandaşlar için çok yüksek.
Kanunda, konu ile ilgili kurulların nasıl oluşturulacağının ve kanunun nasıl uygulanacağının yönetmelikle düzenleneceğini hatırlatan Abanus, “Yönetmeliklerin değiştirilmesi kolaydır, kanunlarınki daha zordur. Böyle önemli bir konuyu yönetmeliğe bırakmak bu iktidar bunu kötüye kullanmayacak olsa bile gelecekte bunun kötüye kullanılmasını çok kolaylaştırıyor” diye konuştu.
BU KANUN ÇIKMIŞ OLSAYDI 'ZEHİRSİZ SOFRAYI' SAĞLAYAMAZDIK
Geçen yıl düzenledikleri ve 25 tarım zehrinin Türkiye’de yasaklanması ile sonuçlanan “Zehirsiz Sofralar” kampanyasını hatırlatan Abanus, bu teklifle benzer içerikte bir yasa olması halinde geçen yıl bu kampanyayı yürütemeyeceklerini şu şekilde anlattı:
“Kampanya başlamadan önce bu zehirler kullanılabiliyordu. Her ne kadar bunların bilimsel açıdan sağlığa zararlı olduğu belli olsa da yasak değildi. Bahsettiğimiz düzenleme kampanyanın planlandığı günlerde yürürlükte olsaydı, kampanyaya katılan birçok oluşum korkabilirdi. Çünkü hukuken bunların kullanılması uygundu, ama biz bunların sakıncalı olduğunu söylüyorduk. Tüketicilerde gıda güvenliği açısından endişe yaratmayı da hedefliyorduk, çünkü endişe yaratması gerekiyor bunun.”
ZULÜM GÖREN HAYVAN GÖRÜNTÜSÜ BİLE PAYLAŞILAMAZ!
Düzenleme ile gıda ile ilgili etik ve fikri hareketlerin de ifade özgürlüğünün kısıtlanabileceğinin altını çizen Abanus, şöyle konuştu:
“Gıda açısından veganlık, vejetaryenlık gibi doğayı merkeze alan, tür ayırt etmeksizin bütün canlıların haklarını ve çıkarlarını savunan oluşumlar ülkemizde özelikle son yıllarda etkisini artırıyor. Böyle oluşumların veya kişilerin endüstriyel hayvancılıkta hayvanların maruz kaldığı zulümleri ve adaletsizliği ortaya koyan bir fotoğraf/videoyu ve bunun üzerinden korku/endişe/üzüntü yaratarak görüşlerini paylaştığını zaman zaman birçok sosyal medya mecrasında görebiliyoruz. İlgili teklif yasalaşırsa bu kişilerin empatiyi hedefleyen bu gibi paylaşımları ve etik anlayışları hukuk düzeni veya bilimsel araştırmalar tarafından kabul edilmediği için cezalandırılabilir hale gelecek.”
HELAL GIDA YAYINLARI DA KANUNDAN NASİBİNİ ALABİLİR
Helal gıda konusunun da Türkiye’de gıda alanındaki önemli bir başlık olduğunu söyleyen Abanus, “Din ve vicdan özgürlüğünün tanındığı demokratik bir düzende insanların inançlarının teklif edilen düzenleme kapsamında bilimsel bilgiler veya hukuki gerekliliker uyarınca cezaya tabi tutulması makul olmaz. İnanç doğası gereği bilimle örtüşmek zorunda değildir. Diğer yandan insanların dini hassasiyetlerinin sömürülmesine yönelik kaygıların bu düzenlemeyle giderilmesi mümkün gözükmüyor” diyerek sözlerini tamamladı.
GIDA MÜHENDİSLERİ: SANSÜR BOYUTUNA ULAŞTIRILMAMALI
Gıda Mühendisleri Odası kanun teklifi ile ilgili bildirdiği görüşünde, gıda konusundaki bilgi kirliliğine dikkat çekmek için yıllardır çok sayıda yayın yaptıklarını, bu alanda bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu belirterek, “yasa taslağında neyin yanıltıcı yayın olduğuna karar verecek olan kurulda temsiliyetin nasıl olacağı ve kurulun bağımsızlığının nasıl sağlanacağı net değildir. Bu konudaki kaygıları gidermek ve düzenlenecek oluşuma güven sağlamak için, yanıltıcı yayının değerlendirme süreci hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde tanımlanmalı ve bilimsel içerikli yayınların, ilgili meslek odalarının ve sivil toplum kuruluşlarının görüş ve önerilerinin önünü kesecek sansür boyutuna ulaştırılmamalıdır” uyarısında bulunmuştu.
KOMİSYONDA BÜLENT ŞIK VE ÇERNOBİL HATIRLATMASI
Tasarının genel kurula iletildiği komisyon raporunda CHP ve İyi Partili vekiller de muhalefet şerhlerinde benzeri biçimde sansür vurgusu yaparak kanundaki tanımlamanın belirsiz olduğunu vurguladı.
HDP’li vekillerin muhalefet şerhinde ise bu madde ile gıda güvenliğine ilişkin tepkilerin susturulmak istendiği savunuldu. Bülent Şık’ın Sağlık Bakanlığı’nca yaptırılan bir çalışmayı yayımladığı için kendisine verilen cezayı hatırlatan HDP’li vekiller şerhlerinde, Çernobil faciası sonrasında Karadeniz’de üretilen çay, fındık, süt gibi gıdalarla ilgili uyarılara karşı o dönem iktidar temsilcilerinin bu ürünleri canlı yayında tükettiğini hatırlattı.
(ANKA)