Gazeteci Barış Terkoğlu, Cumhuriyet’teki yazısında yargının KHK’lıların ifadelerini nasıl işine geldiği gibi kullandığını yazdı. Terkoğlu yazısında, “Oysa kafamızı kaldırıp baksak, teşbihte hata olmaz, aynı günlerde devletin yargısının kendi belgeselinde oynattığı KHK’lileri görecektik. “Nasıl yani?” diyorsanız, sizi Gezi davasının meşhur Yargıtay kararına götüreyim. Malum, söz konusu karar ile milletvekili Can Atalay, Osman Kavala, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Mine Özerden’in cezaları kesinleşti” ifadelerini kullanarak, FETÖ’cü ve KHK ile görevden alınan ‘itirafçıların’ ifadelerinin nasıl yargı tarafından kullanıldığını anlattı.
Terkoğlu, konuya ilişkin yazısında şunları yazdı:
FETÖ İTİRAFÇISI TANIK
Tanıklar kim mi?
Biri Yunus Dolar. Yargıtay kararında iki ayrı yerde, uzun uzun, ciddiye aldığı bu tanığın konuşmalarına yer vermiş:
“(...) Gösterilere katılımların fazlalığı ve şahısların davranış şekillerinin daha önce İstanbul’da yaşanan toplumsal olaylardan ve katılımcı profilinden farklı olduğunu, sosyal medya üzerinden ve Zello denen program üzerinden devamlı polisin direncini ve müdahalesini kırmaya yönelik aktiviteler ve eylem tarzları geliştirildiğini, katılımcıların sırf illegal örgütlere müzahir ve onların legal uzantılarına mensup insanlarla sınırlı olmadığını beyan ettiği...”
Peki kim bu Yunus Dolar?
670 no’lu KHK ile ihraç edilmiş eski bir polis. Uzun yıllar İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube müdürü olarak çalıştı. 30 Ağustos 2016’da Erzurum’da FETÖ üyeliğinden gözaltına alındı. Örgüt üyesi olduğunu itiraf ederek etkin pişmanlıktan yararlandı. Ergenekon, Balyoz, Şike gibi kumpas davalarında rol aldığını kabul etti. İşin ilginci, bütün bunların dışında, Dolar’ın, Gezi olaylarında protestoculara orantısız şiddet emirleri vererek olayları alevlendiren isimlerden olduğu ortaya çıktı. Avukat Aslı Kazan, Dolar aleyhinde yazılan iddianamede, o Emniyet müdürünü şöyle anlatmıştı: “Bir anda kafeye giren polisler bizi itekleyerek meydan dışına atmaya çalıştı. Elimdeki sıcak kahveyi gösteren Emniyet müdürü, polise ‘Yüzüne dök’ diye emir verdi. Daha sonra emri verenin Yunus Dolar olduğunu öğrendim.”
BİR KHK’LI TANIK DAHA
Tanıklar Dolar’dan ibaret değil...
Hasan Gül de Yargıtay’ın ceza gerekçesi yaptığı tanıklardan biri. Yargıtay hâkimleri üç ayrı yerde beyanını kullanmış:
“Gezi kalkışması döneminde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube müdür yardımcısı olarak görev yaptığını, Gezi kalkışması esnasında halkı tahrik ederek olayların büyümesine ve kaos ortamı oluşturulmasına yönelik fiillerde bulunan şahısların eylemlerine şahit olduğunu, Osman Kavala’yı kitlesi kalabalık olan eylemlerde gördüğünü ve kendisine danışılan bir tip olduğunu beyan ettiği...”
Tahmin ettiğiniz gibi onun adı da 5 Ekim 2016’da FETÖ gerekçesiyle açığa alınan 12 bin 801 polis arasında görünüyor. Gül, daha sonra kendisi hakkında yürütülen FETÖ soruşturmasında takipsizlik kararı aldığını ifade ediyor.
BYLOCK’ÇU KOMİSER
Yargıtay’ın cezalara gerekçe olarak beyanını delil saydığı diğer isim Ercan Orhan Aydın. Yargıtay, kararında iki ayrı yerde, Aydın’ın beyanlarına atıf yapmış:
“Gezi kalkışmasının yaşandığı 2013 yılında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğü’nde ekipler amiri olarak başkomiser rütbesinde görevli bulunduğunu, Tayfun Kahraman isimli şahsı da Gezi Parkı eylemlerinden hatırladığını...”
Evlendiği eşini bile FETÖ yönlendirmesiyle tanıdığını itiraf eden Aydın da çocukluktan itibaren FETÖ içinde bulunmuş bir isim. Telefonunda ByLock çıkan, darbeden sonra 11 Ağustos 2016’da tutuklanan Aydın, darbe başarılı olmayınca “milli iradeye saygı” yürüyüşüne katılmış. O da 670 sayılı KHK ile ihraç edilmiş.
Kısacası...
Günlerdir KHK’li iki solcu sendikalının başından geçenleri anlattığı belgesel nedeniyle Altın Portakal’da yaşananları tartışıyoruz. Bakanlık çekiliyor, festival iptal ediliyor, Cumhurbaşkanı Meclis açılışında bile “Sanat öne sürülerek milli iradeye kastedenler” sözleriyle konuyu oraya getiriyor. Özetle, “KHK ile işine son verilen birinin anlattıklarına nasıl itimat edersiniz?” deniyor. Gelgelelim, iş Gezi sanıklarını cezalandırmaya gelince, FETÖ gerekçesiyle ihraç edilmiş polisler muteber tanık yapılıyor. Hâkimler anlattıklarına kıymet veriyor. Yetmiyor, müebbetlik cezalara, anlattıkları delil yapılıyor. Öyle anlaşılıyor ki Yargıtay kararı, “Mahkeme Hükmü” adıyla belgesel olarak yayımlansa yasaklanacakmış!
Soruşturmayı başlatan savcının da Yargıtay dosyasındaki dinlemeleri yapan polislerin de FETÖ’den cezalandırıldığını defalarca yazmıştım. Yargıtay bir adım daha attı. Cumhurbaşkanlığı’nın FETÖ’yü dünyaya anlatırken “Gösterilerin başlamasına sebep olan çadır yakma hadisesi ve gösterileri provoke eden polisin şiddet kullanma talimatının polis içindeki FETÖ unsurları tarafından gerçekleştiği ortaya çıkacaktı” ifadeleriyle tanıttığı polislerin anlatımlarını müebbetlik cezalara dayanak yaptı. Haliyle olan biteni de dünyaya bir türlü anlatamadı.
Bıraktığın yerde kalıyor sansan da anlattıkların bir gölge gibi seni takip ediyor. Kapıyı açtığında karşına çıkan yabancı dün söyleyip de unuttuğundur...