Korkusuz yazarı Can Ataklı, bugünkü köşesinde yandaş medyanın saray danışmanlarından aldıkları soruları AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a nasıl sorduğunu yazdı.
Can Ataklı'nın yazısının ilgili bölümü şöyle oldu:
Kooooş vatandaş kooooş taze taze yalaka sorular bunlaaaar
Zaman zaman hem bu köşede hem televizyon ekranında medya eleştirileri yapıyorum.
Özellikle yandaş, tetikçi, yalaka medyanın hal-i pürmelali üzerinde çok duruyorum.
Bu kesim sözde gazetecilerin soru sorma vasıflarını yitirdiklerini ancak ellerine verilen soruları okuyabildiklerini söylüyorum.
Bunu gördüğüm örneklere dayanarak inandığım için söylüyorum, laf olsun diye değil.
Çünkü dikkat ediyorum artık soru soran kalmadı.
Önceleri bu yandaş tetikçi tiplerin hepsi korkuyordu, riske girmemek için soru sormaktan kaçınıyor ve beladan uzak durmaya çalışıyorlardı.
Ancak sonradan görmeye başladım ki aslında giderek soru sormayı unutur hale gelmişler.
Sorunun nasıl sorulacağını, nelerin sorulması gerektiğini bilemedikleri gibi bir cevabı dinlerken buradan soru çıkarma özelliklerini de tamamen yitirmişler.
Zaten artık imdada saray danışmanları yetişiyor.
Gazeteci görünümlü yandaş tetikçilere soru sorma zahmetine bile sokmadan önceden hazırlanmış soruları veriyorlar.
Bunlar da ellerindeki soruları sorup dinliyor gibi yapıyorlar.
Bundan neden mi eminim, çünkü çoğu kez sorulan soruya aslında cevap verilmiyor veya cevap yarım kalıyor ya da cevap tam anlaşılmıyor ama gazetecimsi tipler cevap biter bitmez başka soruya geçiveriyor.
AKP Genel Başkanı hafta içinde İsviçre ve Malezya’ya gitti.
Bu gezilerine yine “seçmece” gazetecimsiler çağrıldı.
Onların bazıları gazetelerine AKP Genel Başkanı’nın açıklamalarını yazarken sorulan soruları da eklemişlerdi yazılarına.
O soruları yazmasalar sadece cevabı okuyacağımız için gazeteci rezaletini görmemiş olacağız ama artık o kadar kendilerinden geçtiler ki tetikçiliklerinin ulu orta görülmesinden endişe bile etmiyorlar.
Örneğin bir soru şöyleydi: “BM’de, mülteci meselesi hakkında konuşma yaptınız. Türkiye dört milyona yakın mülteciye ev sahipliği yapıyor. Köklü çözüm için de bir planı var. Küresel Mülteci Forumu’nda ‘Güvenli Bölge’ planına destek nasıldı?”
Soru zaten cevap gerek bırakmıyor. Sarayın köklü bir çözüm bulduğu dahil soruya konmuş. Gazeteci kılıklı kişi neyi merak ediyordu daha acaba?
Bir başka soru da şöyleydi; “Sevr’in ters köşe edilmesi” derken neyi kastediyorsunuz? Biraz daha açabilir misiniz?”
Gazeteci eline verilen soru ile sanki araştırmacı ve sorgulamacı gazeteci havasında görülüyor burada.
AKP Genel Başkanı’nın cevabı da hayli aydınlatıcı. Şöyle demiş; “Anlaşmayı şöyle bir gözden geçirirseniz, onu bir ters köşe yapınca, ne demek istediğimizi görürsünüz.”
Gazeteci kılıklı kişi cevabın fevkalade iyi olduğuna kanaat getirmiş olmalı ki üstelememiş susup başka soruya geçmiş.
O da şu; “Kanal İstanbul, Türkiye’nin gündeminde fakat daha çok çevre noktasından eleştiriler geliyor. Denizin tuz dengesinin bozulacağı, deprem riskinin artacağı vb. söyleniyor. Bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Buradan “Gezi” gibi bir çevre istismarı çıkar mı?”
Soruya bakar mısınız, bilimsel olarak ileri sürülen savlar “vb” yani “ve benzerleri” sözüyle geçiştiriliyor, gazeteci kılıklının merak ettiği “Gezi gibi bir çevre istismarı” olup olmayacağı.
Bakın bu soru da çok önemli; “7-25 Aralık kumpasının üstünden 6 yıl geçti. 6 yıl önce Türkiye’nin devasa projeleri engellenmeye çalışıldı. Hâlâ engellemeler var mı?”
Gazeteci kılıklı 17-25 Aralık yolsuzluk iddialarının “kumpas” olduğu konusunda kesin bir kanaat belirttikten sonra büyük projeler için engelleme yapılıp yapılmadığını soruyor. Meraka gel.
Bu soru tam ibretlik. Propaganda yapması için tutulan reklam ajansı bile bu kadarını düşünemez herhalde.
Soru aynen şöyle; “AK Parti kuruluşundan bu yana pek çok sınamayla karşılaştı. Şimdi AK Partinin içinden neşet eden siyasi hareketlerle ilgili yeni bir sınama söz konusu. Bakıldığında AK Parti çınarından kopan bir yaprak söz konusu. Ömrü ne olur? Kurulmakta olan diğer siyasi parti bağlamında ise tabanı bölmek büyük bir vebal değil mi sizce?”
Böyle bir soruyu hazırlayan saray danışmanının aklına hayran olmamak mümkün mü?
Bu yandaş, tetikçi, yalaka medyanın halini her fırsatta gözler önüne sermekte haksız mıyım sizce?