BirGün'den Nurcan Gökdemir'in haberine göre, önce Suriye, ardından Rusya ve Ukrayna’dan, Afganistan’dan gelen sığınmacıları yıllardır barındıran Mersin, 11 ili etkileyen depremlerin ardından yüz binlerce depremzedeye de ev sahipliği yapmaya başladı. Deprem bölgesine yakınlığı, depremle yıkılan illerden çok sayıda yerleşik insanın bulunması, iklim koşullarının yarattığı kolaylıklar nedeniyle depremzedeler için akla ilk gelen yer olan Mersin, 450 bin dolayında olduğu sanılan depremzedelere kucak açmış. Kentteki öğrenci yurtları, oteller, Gençlik Kampı’ndaki bungalovlar, konukevleri, spor salonları, fuar alanı, semt hali, hatta kıyı şeridindeki boş alanlar, akla gelen her yer depremzede ile dolu. Mersinliler afetin sarsıcı etkilerini hâlâ yaşayan konuklarına ev sahipliği yapıyor, üç öğün yemek sunuyor, ihtiyaçlarını karşılıyor, sağlık hizmeti veriyor, psikolojik destek sağlıyor.
Ancak çok acil olmayan yatırımları durdurarak depremzedelerin gereksinimlerini karşılamaya çalışan Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, işlerinin hiç kolay olmadığını söylüyor. Şiddetli kuraklık riski ile de karşı karşıya olan kent, depremzedelere yardımcı olabilmek için kendi kaynakları, diğer muhalefet belediyelerinin katkıları ile hizmet vermeye çalışıyor. “Yüz binlerce depremzedenin kentinize sığınmasından sonra durumu kamuoyuna açıklayıp bir tür yardım çağrısında bulundunuz. Ankara’dan bir yanıt geldi mi?” sorumuza Seçer, “Bir telefon dahi gelmedi. Beklediğimiz yardım sözü ve destek telefonu Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Türkiye Direktörü Arvid Tuerkner’den geldi” diyor.
Seçer’le çalışma odasında yaptığımız söyleşiden öne çıkanlar şöyle:
NÜFUS 2,3’TEN 2,7 MİLYONA ÇIKTI
"Depremden sonra ilk günlerden itibaren insanlar can havliyle bulundukları yerleri terk ettiler, binaları hiç zarar görmese de, kısmen zarar görse de kendilerini daha güvenli bir yere atma ihtiyacı gördüler. Depremin etkilediği 10 ile sınır kent Adana’dan sonra Mersin. Onlar içinde en yakın, en güvenli, akrabalarının yaşandığı şehir Mersin ve buraya geldiler. Mersin daha ılıman, iş imkanları sunabilen, insanları kucaklayabilen bir kent. Çok kozmopolit bir yer, mono bir kültür olmadığı için gelen kendini yabancı hissetmiyor. İlk birkaç günde biz bu akını fark ettik. Depreme ilk müdahale eden kentlerin başında da biz geliyoruz zaten. Bir yandan da onları konuk edebilmek için önlemleri aldık.
7 binin üzerinde vatandaş barınma desteği için bize başvurdu, her birini misafir ettik. Bir kısmı geri döndü, birçoğu ev tuttu, akrabalarının yanına geçenler oldu. Valiliğin yurtlara yönlendirdiği depremzedeler oldu. Yazlık konutlar açıldı.
Üst üste koyduğunuzda ciddi bir popülasyon geldi buraya. Su tüketim miktarı yüzde 15,4 artış gösteriyor. 335 bin kişinin su tüketimi demektir bu, bunun üzerine 10-15 bin daha koyuyoruz çünkü gelenlerin su tüketimleri yerleşik insanlar gibi olmuyor. 50 bine yakın da Suriyeli sığınmacı geldi depremden sonra. 5 Şubat’ta buranın nüfusu 2,3 milyondu, şu an itibarıyla nüfus 2,7 milyon.
ANKARA BÖLGEYE ÇOK UZAKMIŞ
Ankara özellikle Hatay’da olanları çok geç gördü maalesef, demek ki Ankara çok uzakmış. Belediyeler daha hızlı gördü. Birkaç gün sonra olayın ciddiyeti fark edildi. Erdoğan o nedenle helallik istemek zorunda kaldı. Adıyaman’da da bir şey yokmuş gibi lanse edildi.
Deprem oldu insanlar buraya geldi, geri dönme imkanları maalesef yok. Geri dönüşler olabilir ama geliş de devam ediyor. 50 binden aşağıya aile burada kalmaz, bu 250 bin kişi demek. İnsanların orada yaşaması, para kazanması, hayatını sürdürmesi mümkün değil. 10 bin 15 bin lira yardımla olmaz.
Ankara da göç alacak, başka şehirlerde alacak ama en fazla göç alacak yerlerin başında Mersin gelir. Biz mevcut imkanlarımızla bunun hazırlıklarını başlattık. Kuraklık riski de var şehrimizde, hem nüfus artışı, hem kuraklık bizi bekliyor.
Engellemeler nedeniyle gerçekleştiremediğimiz projelerimiz var, CHP’li belediye olmamız nedeniyle yaşadıklarımız var. Artık bunları bir tarafa bırakıp bize yardımcı olmaları gerekiyor. Seçime 3-4 ay kaldı, iktidar yerinde kalacak diye bir şey yok. Ama bugünün koşullarında bunları söylüyorum. Şu anda acil olarak dönüp buraya bakılması lazım.
Ben bu konuyu gündeme taşıdım ama hiçbir hükümet görevlisi dönüp “Ne oluyor?” demedi. Bir Allah’ın kulu arayıp da sormaz mı… Bizi Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası temsilcisi aradı. Herkesten önce o aradı, bize daha önce verdikleri kredi paketinden kalan parayı teklif etti, bir kısmı da hibe olmak üzere. Önceki kredi alacaklarını ertelediler. Bir kişi arasa Ankara’dan bir şey dese diye bekledik. Cumhur İttifakı’nın milletvekilleri “Mersin afet bölgesi kapsamına alınmasın, özel statü tanınmasın” diyor. Bizim durumumuzu anlamıyorlar galiba… Bir ay sonra daha ağır sorunlarla yüzleşebiliriz. Altyapı, sağlık, asayiş, eğitim ihtiyaçları var, bu insanların sorunları olacak. Biz günlerdir anlatmaya çalışıyoruz.
MERSİN’İN YAPI STOKU VE ZEMİNİ KÖTÜ
Burası üçüncü derece deprem bölgesi. Ancak burası deprem riski bulunan bölgelere çok yakın. Oradaki olası depremler burayı etkiliyor. Risk içeren bina sorunu, kötü bir yapı stoku var. Zemin kötü, alüvyon kaplı. Kötü binalar yapılmış, temeller sağlam değil. Deniz kumuyla inşaat yapılmış. Süratle bir iyileştirmeye özellikle de sahil şeridindeki binaların iyileştirmeye, sağlamlaştırmaya ihtiyaç var. Bu son depremden sonra yitirilecek zaman olmadığını gördük. Hızla çalışmalara başladık, daha önce başladıklarımızı hızlandırdık. Bu işlerle uğraşacak Deprem Risk Yönetimi ve İyileştirme Daire Başkanlığı’nı kuracağız, sağlam bir kurumsal hüviyet oluşturulacak.
Bu süreç bir sınav olarak kabul ediliyorsa muhalefet belediyesi olarak biz bu sınavdan geçtik ama ben bunu sınavdan ziyade görev olarak gördüğüm için hem idari, hem vicdani, hem insani bir görev, hakkıyla yerine getirdik. Biz hepimiz huzurluyuz, büyükşehir, il, ilçe belediyelerimiz, bizim partimize mensup olmayan bazı belediyelerin de üstün gayretle çalıştığını gördüm.
BU SÜREÇTE AYRIMCILIK ŞİKAYETLERİ ALDIM
Ayrımcılık yapıldığı konusunda birebir şahit olduğum bir durum yok ama şikayet aldığımı söyleyebilirim. Vatandaşlardan duyduklarım var, birebir şahit olmadım, ayrımcılığa uğradıklarını söylüyorlar. Siyasal ayrımcılık yapıldığı, iktidarın güçlü olduğu bölgelere daha erken müdahil oldukları, daha fazla yardım aktarıldığı şikayetlerini aldım."
KONTEYNER OLSA DÖNECEĞİZ
Mersin’e depremden etkilenen tüm illerden ama en fazla da Hatay’dan sığınan depremzedeler daha fazla. Deprem kuşağında olmaması nedeniyle insanların güvenlik arayışıyla koşup gittikleri şehir, tüm konuklarına kucak açmış durumda.
Belediyenin depremzedeleri barındırdığı çok sayıda merkezden biri Gençlik Kampı. Neşeli günler, eğitim çalışmaları gerçekleştirmek için hazırlanan kampa şimdi hüzün hakim. Her şeye rağmen kendini şanslı görüyor buradakiler, ihtiyaçları karşılanıyor, en çok da tahtadan yapılan bungalov tipi evlerde barındıkları için şanslı görüyorlar kendilerini. Ama deprem korkusu yaşamadan, bir depremde beton altında kalmaktan korkmadan buraya sığınanların tümünün aklında bıraktıkları yerler, kaybettikleri sevdikleri, yıkılan evleri, işyerleri var. “Hatay bizim evimiz, yurdumuz, her şeyimiz orada, şimdi rahatız ama sonuna kadar burada kalamayız ki” diye anlatıyorlar.
Mersin’in misafirperverliğinden memnunlar ancak “Geri döneceğiz, ilk fırsatta evimize gideceğiz” diyorlar. Geride kalanlarla sürekli haberleştiklerini, ancak “Sakın gelmeyin, burada yaşama imkanı yok” denildiği için beklediklerini anlatan bir depremzede, “Kalanlar şimdilik çadırlarda, bir çadırda 10-15 kişi kalıyorlar, banyo imkanı yok, tuvalet imkanı yok. Bir kontenyer olsa her koşulda geri gideriz. Onu da devlet şimdilik vermiyor, alalım desek 100 bin liradan aşağı konteyner yok, bizde de o para yok” diye aktarıyorlar yaşadıklarını.