Sözcü gazetesi yazarı Uğur Dündar, Atatürk'e edilen hakaretleri bugünkü köşesine taşıdı. Dündar, "kimse endişelenmesin bazı kahramanlar işkencelere bile maruz kalsa da hep galip gelirler" açıklamasını yaptı.
Dündar'ın "Atatürk’ü yalan ve iftirayla gözden düşürmek mümkün mü?.." başlıklı bugünkü yazısı şöyle:
“Onlarca yıldır Atatürk'e adice iftiralar atarak, karalayarak gözden düşürmeye, unutturmaya, çalışıyorlar. Ancak ben bu çabalar karşısında hiç endişe duymadım, halen de duymuyorum. Zira başarmaları mümkün değil. Beyhude gayretleri bilime aykırı…
★★★
Antropoloji, psikoloji, sosyoloji gibi insana ilişkin bilimler bize kısaca şunu söyler: İnsan, diğer canlılardan farklı olarak doğumundan itibaren uzun yıllar bakıma ve korunmaya muhtaç bir türdür. Dolayısıyla bebeklikle başlayan anne ve babasının bakım, kollama ve korumasına muhtaç olması, yani kurtarıcı beklemesi, insanın bilinçaltına yerleşen bir duygudur. Bu nedenle süper güçlere sahip mitolojik varlıklara, kahramanlara inanır insanoğlu. Bu konuda Gustave Le Bon, Freud, Jung gibi birçok insan bilimci, insan türünün mitolojik varlıklar, kahramanlar olmadan yaşam sahnesinde kalamayacağını belirtirler…
★★★
İnsan psikolojisinin bu yapısı zamanımızda da değişmiş değil. Dikkat ederseniz, günümüz sinemasında Süpermen, Batman, Demir Adam gibi doğa üstü güce sahip kahramanların dünyayı kurtarışlarıyla ilgili filmler, özellikle gençler tarafından büyük ilgiyle izleniyor. Yani ilkel zamanlardaki mitolojik kahramanlara olan inanç ve beklenti günümüzde de aynen sürüyor…
★★★
Atatürk, dahi bir lider olmanın ötesinde gerçek bir savaş kahramanıydı. Meydanlarda, cephelerde doğrudan savaşa katılmış ve düşmanları yenmiş büyük bir kahramandı. Yedi düvele, süper güçlere karşı imkânsız bir savaşı kazanarak destan yazmıştı. Ayrıca Atatürk cesur ve kahraman kişiliğinin yanı sıra, asaleti ve insanlığıyla da düşmanlarının saygısını kazanmıştı. Dolayısıyla böylesine kahraman ve asil bir kişinin adını anmayarak, resimlerini kaldırarak yalanlarla, iftiralarla karalamak, gözden düşürmeye, unutturmaya çalışmak, hiçbir işe yaramaz. Çünkü Atatürk, artık bilince kazınmış kahraman bir kişidir, tarihin hükmü değiştirilemez. Hele günümüz teknolojisinde yalanlarla iftiralarla karalamaya uğraşmak, tam tersi sonuç verir. Zira artık doğru bilgiye ulaşmak parmağın dokunuş mesafesinde… Parmak dokunulduğunda Atatürk hakkında düşmanları da dahil olmak üzere tüm dünyanın onu nasıl övgüyle, saygıyla andığını içeren sayısız bilgi, makale, tez kitaplar karşınıza çıkıveriyor…
★★★
Örneğin cenaze törenine tüm dünyadan binlerce askeri ve siyasi temsilcinin katıldığı Atatürk için İngiltere Başbakanı Lloyd George “İnsanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirebiliyor. O da maalesef Türklere nasip oldu. Onu yenmek imkansızdı” diyor. İzmir'de denize döktüğü Yunanistan Başbakanı Venizelos 1930 yılında Atatürk'ü Nobel Barış Ödülü'ne aday gösteriyor. UNESCO 1981 yılını tüm dünyada “Atatürk Yılı” ilan ediyor. Bunlar gibi saymakla bitmeyecek bilgileri yok etmek asla mümkün değil…
★★★
Buna karşın “din tacirleri” yalanlarla ahlaksız, insafsız iftiralarla Atatürk'ü dinsiz, din düşmanı gibi göstermeye çalışıyorlar. Oysa başta İran, Irak, Mısır, Suriye, Lübnan, Pakistan gibi birçok İslam ülkesi, Atatürk'ün ölümünde üzüldüler ağlaştılar. Gazetelerinde Atatürk'ün ne büyük bir insan olduğunu manşetlere taşıdılar. İran, 30 gün süreyle ulusal yas ilan ederek bayrakları yarıya indirdi. (Dileyen bu bilgilere Kültür Bakanlığı'nın web sitesinden ulaşabilir.)
★★★
Ayrıca Atatürk'ün yaptıkları ortada… Eğer “din taciri” alçakların iddia ettikleri gibi, gerçekten de dinimize ve Kur'an'a aykırı düşerek, İslam'a zarar vermiş olsaydı, Arapça konuşup-yazan toplumlar bunu fark etmezler miydi? Elbette ederler ve ona saygı göstermezlerdi. Kaldı ki Atatürk'e iftira atanlar dini ve Kur'an'ı İslam ülkelerinden daha mı iyi biliyorlar?..
★★★
Dediğim gibi bu tacirlerin yanıltmaya çalıştıkları insanlar, artık doğru bilgiye bir parmak dokunuşu mesafesindeler. Yakın bir gelecekte Atatürk'ü karalayanlar kendi çocukları ve torunları tarafından bile kınanacaklar. Onlar, “din tacirlerinin” suratlarına karşı “Tarihin yazdığı en büyük kahramanlarından biri olan Atatürk'ü bir çok İslam ülkesi dâhil tüm dünya yanlış biliyor da siz mi doğrusunu söylüyorsunuz?” diyerek, ayıplarını ve nankörlüklerini yüzlerine vuracaklar. Hatta onların çocukları ve torunları olmaktan utandıklarını dile getirecekler…
★★★
Kısacası, onu ne kadar karalarlarsa, Atatürk o kadar yücelecek. Zira bazılarının dilleri ne söylerse söylesin, ülke nüfusunun tamamına yakınının vicdanı Atatürk'e minnettar. Ve onlar için Büyük Önder tüm bilinçaltlarına kazınmış, gurur duyulan bir kahraman. Saf ve dürüst inancından dolayı kandırılıp “din tacirlerince” Atatürk'e düşman edilen babamın bile “Atatürk kahraman bir komutan, büyük bir liderdi. Keşke dini inkâr edip kötülükler yapmasaydı. Yazık oldu!” diye hayıflandığını defalarca duydum. Bu onun vicdanının sesiydi.
★★★
Sonuç olarak kimse endişelenmesin.
“Kahramanlar kalleşliğe, haksızlığa, iftiraya uğrarlar. Bazıları işkencelere bile maruz kalırlar. Ama sonunda hep kahramanlar galip gelir, kötüler ise er ya da geç, ektiklerini biçmeye mahkum olurlar…”
★★★
Yukarıdaki satırlar, Atatürk'e düşman bir çevrede büyümüş olmasına karşın, Kur'an'ı ve değerli din alimlerini okuyarak, “O”nun iddia edilenin aksine İslam'a büyük hizmetler yapmış, gerçek bir Müslüman olduğuna inanan ünlü deniz ressamı Mustafa Günen'e ait…
Yazdıklarının altına imzamı atıyor, Atatürk'e hayasızca saldırıp iftiralarla karalamaya çalışanların çok yakında çocuklarının ve torunlarının bile yüzlerine bakamayacak duruma düşeceklerine inanıyorum.