BIST 100 9.645 DOLAR 34,59 EURO 36,29 ALTIN 2.987,15
10° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Uğur Dündar eskisi gibi olmadığını anlattı: Marmara can çekişirken...

Uğur Dündar eskisi gibi olmadığını anlattı: Marmara can çekişirken...

Sözcü gazetesi yazarı Uğur Dündar, Marmara'da yaşanan müsilaj sorununu bugünkü köşesinde değerlendirdi.

Sözcü gazetesi yazarı Uğur Dündar, Marmara'da yaşanan müsilaj sorununu bugünkü köşesinde değerlendirdi.

Dündar'ın "Marmara can çekişirken!.." başlıklı bugünkü yazısı şöyle:

Çocukluğumun yaz tatillerini Silivri'nin Akören Köyü'nde geniş toprakları, çok sayıda büyük ve küçükbaş hayvanları olan dedemin yanında geçirirdim.

Haftada bir kez, dörtnala koşan at sırtında Kabakça tren istasyonuna gider, köye gelen mektupları ve tren yolcularından kalan günü geçmiş gazeteleri alır, Balkan Savaşı'na katılmış, Çanakkale'de destan yazmış yaşlı kahramanların anılarını dinlediğim köy kahvesine bırakırdım.

O yaşlarda macera anlamı taşıyan bu yolculuklarımda, istasyonun yakınından geçip Büyükçekmece Gölü'ne tertemiz su taşıyan Karasu Deresi'nden kana kana su içer, atıma da içirir ve bol bol yüzerdim.

Bazen de derenin oyuklarında ellerimle, bileğim kalınlığında balıklar tutardım.

★★★

Bugünlerde yolunuz oralara düşerse; incecik, hatta yer yer kurumuş, bulanık ve yosun dolu bir Karasu Deresi göreceksiniz!..

Sakın şaşırmayın!..

★★★

Lise yıllarımda babam Florya Polis Karakolu'nda amirlik yapmaya başlayınca, oraya en yakın yerleşim bölgesi olan Şenlikköy'e taşınmıştık. Karakoldaki polislerin görevi; yaz aylarında insanların akın akın geldiği Büyük Plaj, Güneş Plajı, Yeni Plaj ve Menekşe'deki Haylayf (Yüksek Yaşam) Plajı'nda asayişi temin etmek, ayrıca Atatürk ve onun ölümünden sonra Cumhurbaşkanlarına ev sahipliği yapan Deniz Köşkü'nün güvenliğini sağlamaktı.

Yüzmeyi çok sevdiğim gibi, şnorkel ve zıpkınla balık avlamayı da beceriyor her dalışımda Köşk'ün altında ve çevresinde 5-6 kiloluk levrekler yakalıyordum.

Balık çok bol, deniz, içinde kitap okunacak kadar berraktı…

★★★

Meyve ağaçlarıyla dolu bahçelerdeki tek, ya da en fazla iki katlı evlerden oluşan Şenlikköy, adı gibi bir doğa şenliğiydi.

Futbol oynamak için köy yakınlarındaki çayırlara giderken, önümüzden kır tavşanları kaçışırdı…

★★★

O güzelim yıllardan geriye, kumsalı yosun yığınlarıyla dolu ve sadece rüzgarın kıyıdan denize doğru sertçe esip pislikleri açıklara sürdüğü havalarda, bağışıklık sistemleri güçlü, cesur insanların denize girmeyi göze aldığı Güneş Plajı kaldı!..

★★★

1961 ve 62 yazlarında, İstanbul sosyetesinin rağbet ettiği mekanların başında gelen Çınar Oteli Plajı'nın cankurtaranıydım.

Her sabah iş başı yaptığımda, iskelenin ucuna kadar gider, dipte oynaşan deniz minareleriyle balık çeşitliliğini, adeta akvaryuma bakar gibi seyrederdim.

★★★

62 yazında, otelin gece kulübünde Brezilyalı müzisyen topluluğu Samba Blue çalıyordu. O yıl Brezilya, futbolda Dünya Kupası'nın kazanınca, orkestra elemanları coşmuş, iskelenin ayaklarından bir teneke dolusu midye toplayarak karabiber, limon ve şampanya eşliğinde hepsini çiğ çiğ yemiştik.

Deniz öylesine temizdi ki lodosun suyu bulandırdığı bir havada hayranı olduğum Fenerbahçe efsanesi Can Bartu ağabeyimin, üç boy derinlikte düşürdüğü evlilik alyansını, daha ilk dalışımda bulmuştum!…

★★★

O iskelenin altından çok sular aktı.

Plajın olduğu yerden artık yol geçiyor!..

Daha sonra kum püskürtülerek oluşturulan cep plajlarının mazot kıvamındaki sularında ise sadece hayatlarına meydan okuyanlar yüzebiliyor!..

Kirlilik nedeniyle zaman zaman denize girmenin yasaklandığı bu plajlarda su birdenbire derinleştiği için, her yıl çok sayıda kişi yaşamlarını yitiriyor!..

★★★

Üniversiteyi, sonra da yedek subaylığımı bitirip TRT'ye girdiğim 70'li yıllara kadar oturduğumuz Samatya'da balıkçılar, mayıs ayından başlayarak haziran sonuna kadar yelken taktıkları sandallarıyla kılıç balığı avına çıkar, Hayırsız Ada civarında, su üstünde uyurken zıpkınla vurdukları insan boyu kadar büyük kılıçlarla dönerlerdi.

Ayrıca, sahilden başlayarak semtin iç sokaklarına kadar her yer çiroz (kurutmak için iplere asılmış uskumru) balığı kokardı.

O günlerden geriye, Yeşilköy'deki “Çiroz” otobüs durağı kaldı!..

★★★

Kirliliğin dayanılmaz boyutlara ulaşması ve ekolojik dengenin allak bullak olması sonucunda başlayan salya istilası, Marmara'nın can çekiştiğini gösteriyor…

Marmara'yı ölmekten kurtarmak ve salya istilasının nedenlerini ortaya çıkarmak için CHP'nin gündeme getirdiği Meclis araştırma önergesi, iktidardaki AKP ve MHP'nin oylarıyla reddediliyor!

Harekete geçilmesi için bu güzelim denizin son nefesini vermesi mi bekleniyor?..