Haber bültenlerinin genellikle ilk sırasına yerleştiririz, bir boyun borcu olarak.
Kahraman evlatlarımız, vatan toprağının bir parçasını ya da sınır ötesinde yapılan operasyonlar sırasında, vatanı savunma hattını korurken, teröre kurban gitmiştir.
Saygı ile anarız, rahmet okuruz, ailesine baş sağlığı dileriz, al bayrağa sarılı tabutuna şükran duyguları ile selam dururuz.
Peki, hiç durup düşündünüz mü?
Terör, sadece o kahraman Mehmetçiklere kurşun sıkan yasadışı örgüt mensuplarının mı işidir? Ya da "terörizm" bunların yaptıkları ile mi sınırlıdır?
Hayatını, insanların sağlığı için hasretmiş, 18-19 yaşından itibaren kendini bilime adamış, belki onbinlerce hasta tedavi etmiş, milyonlarca sayfa okumuş, araştırmış, gencecik yaşından itibaren uykusuz gecelerde, insan yaşamını korumak ve can kurtarmak için araştırmaya ve incelemeye harcamış ve bunları üstün başarı ile yapmış birini öldürmek için plan yapana ne diyeceğiz?
"Şüpheli, zanlı, ruh hastası, sakıncalı..." gibi görece masum kavramlarla geçiştirecek miyiz?
Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol'a yönelik bir cinayet planı hazırlayıp, bununla da kalmayıp, marifetmiş gibi bunu sosyal medyada bir "oyuna dönüştürüp" utanmadan reklamını yapmaya çalışan şahsa, ağız dolusu "Teröristin dik alası" demeyecek miyiz?
Pazartesi gecesinden itibaren Esin Hoca'nın teşhir ettiği bu kanlı planın kınanması amacıyla bizlerin attığı tweet'lerin, kınama mesajlarının, hocaya destek mesajlarının altına, utanmadan sıkılmadan "Siz de aşı yalanının, pandemi yalanının medya ayağısınız" diye havlayan densizler de "Terör şakşakçısı ve yardakçısı" değiller mi?
Dünyayı kasıp kavuran bu pandemi belasının ilk günlerinden itibaren, böyle bir olguyu reddetmeye çalışarak insanların hastalanmasına ölümüne sessiz-ilgisiz kalınmasını talep eden ve maalesef aralarında hekimlerin de bulunduğu bu sorumsuz güruh da "Acımasız Teröristler" diye anılmayı hak etmiyor mu?
Aşıyı küçümseyen, hatta daha da ileri giderek, küresel çapta yapılan çalışmalarla elde edilmiş bilimsel verilerin aksine "Aşı öldürüyor" yalanını yaymaya çalışanlar da bu "Terör dalgasının" birer icracısı değiller mi?
Bunları eleştirdiğinizde de, en ağır hakaretlere maruz kalmıyor muyuz? Mesela dün bir tanesi, kalkıp da bu satırların yazarına "Sen kimsin? Ben hekimim. Ben katma değer yaratıyorum. Sen muhalif gevezelik yapıyorsun" diye hakaret etmeye kalkmadı mı? Kendi (üstelik kişi bazında tartışılabilecek) mesleğini benim pırıl pırıl mesleğimden ve onca yıllık kariyerimden üstün görmeye çalışarak, aslında bal gibi "terör estirmeye" çalışmıyor mu bu zevzekler?
Peki bu sabah kalktığımızda hepimizin tüylerini diken diken eden görüntüler, Çekmeköy'deki bir parkın "kepçelerle ele geçirilmesi" operasyonuna direnenlerin yaka paça götürülmesi görüntüleri de "terör" örneği değil mi? Görüntü alanların üzerine bile tekme ile yumrukla, küfürle giden devletin görevlilerinin estirdiğine, "terör rüzgarı" demek çok mu abartılı sizce?
Kardeş yayın organı Halk TV'ye verilen insafsız cezaları, milyonlarca insanın haber alma ve verme hakkına, basın özgürlüğüne tecavüz edilmesini "RTÜK terörüne destek vermeden" savunmak mümkün mü?
Üniversitelerin başına çöreklenmiş kayyum rektörlerin, çocuklarımızın en doğal ve yaşamlarındaki en tarihi dönüm noktalarında kullanmaları gereken hakkını çiğnemesi, mezuniyet törenlerini iptal etmesi, "Ağır terörist eylemler" değil midir? Orada burada komik ve çağdışı gerekçelerle konser ve etkinliklere getirilen yasaklar da "Terör eylemi" sayılmaz mı?
Hem suçlu hem güçlü bakanların, başarısızlıklarını gizlemek için, milletin gözlerinin içine baka baka yalan söylemeleri ve kamuoyunu yanlış bilgilendirmeleri, üstüne üstlük TCMB Başkanı'nın sanayicelerle konuşurken yaptığı gibi "azarlama ve diklenme" terbiyesizliğine tevessül etmesi "Terör eylemi" sayılmaz mı?
Mahkeme kararlarını, yüksek mahkeme kararlarını AİHM hükümlerini ve anayasa maddelerini, milletin aklı ve zekası ile alay edercesine çiğneyen muktedir siyasetçilerin tavırları "Terörizm"le değil de ne ile izah edilebilir?
TBMM'de "Sağlıkta şiddetin önlenmesine yönelik" bir yasa tasarısının görüşülmesini önlemek için oturuma katılmamak, HDP'ye de "Fezlekelerinizi getiririm ha" diye şantaj yapmak, "Terörün daniskası" değil midir?
Akli melekelerini yitirme noktasına kadar, tutuklu ve hükümlüleri demir parmaklıklar ardında tutmak, "Terör eylemi" sayılmayacak da, ne sayılacaktır?
4-6 yaş arası bebelerin zorla Kur'an kurslarına gönderilmesi uygulamasını savunan bir Diyanet Başkanı'nı eleştirdim diye, bana sosyal medyada "Bulaşık süngeri beyinli. Kadük" diye saldıran bir zavallı hokkabazın kalkıştığı eylem aslında zavallı bir "Terör girişimi" değil midir?
Listeyi daha da uzatabilirim. bu yazı sabaha kadar bitmez.
O yüzden, ülkeyi yönetenler ve onların şakşakçılarına bir kez daha sesleniyorum:
Bundan sonra, işinize gelmeyen hoşunuza gitmeyen herkese ağız dolusu "Teröriiiiiz!" diye höykürürken, bir de kendiniz aynaya bakın.
Yaptıklarınız ve himaye ettiklerinizin yaptıkları, tam da bu "Teröriiiiiiz!.." sıfatını hak etmiyor mu?