Habertürk TV'de Fatih Altaylı'nın konuğu oldu. Sağkan, "Ben listeleri kendim belirlemedim. Örneğin Akdeniz Bölgesi kendi içerisinde bir çalışma yaptı. Diğer bölgeler de öyle" derken, eşitlerin başkanı olarak görevini sürdüreceğini söyledi.
Sağkan, açıklamasının devamında TBB'nin bundan sonra baskı unsuru olacağını belirtti.
Sağkan'ın açıklamaları şu şekilde:
Önceki dönem TBB, insan hakları konusundaki ihlallere suskundu. Çoklu baro olayı da bu konuda bir kırılma oldu.
Önceki dönem başkanı bizzat bu yasayı destekledi. Çoklu baroda 50 üyesi olan bir baronun 4, 21 bin üyesi olan İstanbul Barosu'nun ise sadece 8 delegesi var.
Bu baroların kuruluş süreçlerinde kamu kurumlarındaki avukatlara baskılar yapıldı. İnsanlar ekonomik olarak açlıkla sınanmaya çalışıldı. Delegeler üzerinde de baskı oluşturulmaya çalışıldı.
Seçimleri kazanmamız ile ilgili dün itibariyle kamuoyunda çok büyük bir algı ortaya çıktı. Bunu görüyoruz. Türkiye bir Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yönetilmeye başlandı. Yargının gerekli görevlerini yerine getiremediği bir süreci yaşamaya başladık.
Sayın Feyzioğlu'nun da yargı eliyle oluşturulan hukuksuzluklara ses çıkarmaması da seçimlerde kaybetmesinde etkili oldu.
USULSÜZLÜK İDDASI
(Baro kuruluşunda usulsüzlük iddiası) Ankara 2 Nolu Baro hakkında kurucular kurulunda bazı isimlerin gerçekten avukat olup olmadıkları konusunda bile bir tartışma var. Biz bu listeyi gördük. Bu konuda titizlikle çalışmalarımızı yürüteceğiz. TBB yönetimine gelmemizle birlikte, burada 2 binin üzerinde avukatın olup olmadığı konusunda bir inceleme yapma şansımız olacak.
Çok sayıda baro, çoklu baroya karşı demokratik haklarını kullanıp bir tepki gösterdiler. Listemizi belirlerken de 22 Haziran ruhunu yansıtan bir çalışma gerçekleştirmeye çalıştık. Ben listeleri kendim belirlemedim. Örneğin Akdeniz Bölgesi kendi içerisinde bir çalışma yaptı. Diğer bölgeler de öyle.
Öte yandan bölgeler çalışmalarını yaparken, kadın ve erkek adayların sayısıyla ilgili bir kıstas gerçekleştirilmedi. Bu konudaki eleştirileri haklı buluyorum.
"HAYATTA KALMA YÖNTEMLERİMİZİN TAMAMININ ÖNÜNÜ KAPATTILAR"
Son 8 yılda hukuk fakültesi sayısı ise yüzde 25 oranında arttı. Eğitimin niteliği de düştü. Ekonomik bir kaos da var. Temeli hak savunuculuğu olan meslek maalesef bu felsefeden uzaklaşmaya başladı. Avukatların mesleki sorunlarında 150 bin avukatın örgütlü gücüyle tüm baroların desteğini alarak çok ciddi bir baskı unsuru olacak TBB'yi hayata geçireceğiz. Bizim bu meslek olarak hayatta kalma yöntemlerimizin tamamının önünü kapattılar.
Türkiye çok ağır bir süreçten geçiyor. Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırıldığı, kürsü dokunulmazlığının ortadan kaldırıldığı, AYM'nin kararının yerel mahkeme tarafından uygulanmadığı, Anayasa'nın 90. mahkemesinin yok hükmünde kaldığı sayısız örnekler sayabileceğim ciddi hak ihlallerinden bahsediyoruz. TBB'nin sadece söylemde değil çok daha etkin şekilde yargı yollarını kullanmak suretiyle ciddi anlamda etkin olacağı bir süreci hayata geçirmek zorundayız. Bu süreç içerisinde bizim vatandaşlarımızın ihtiyaç duyduğu TBB yapısı olmalıdır.
Geçtiğimiz 3 yıllık süreç için Ankara Barosu Başkanlığı görevini yürüttüğüm süreçte biz birçok hak ihlaline karşı mücadele içinde bulunduk. Örneğin İBB seçimleri iptal edildiğinde buna karşı YSK'nın tam karşısında bulunan binamıza 'hukuksuzluğun karşısındayız' pankartı asmak bile bir duruştur. Tutuklu Yakınları Derneği'nin Kızılay'daki demokratik hak kullanımında bir kadın vatandaşın polis tarafından cinsel taciz noktasında gözaltına alınmasına karşı Ankara Barosu harekete geçip dava açmıştır. Barolar bu anlamda çok önemli meslek örgütleridir. Geçenlerde video ile kayıt alınmasının engellenmesi ile ilgili genelge Danıştay kararıyla iptal edilmişti. Bu genelgeye Ankara ve Antalya Barosu olarak itirazda bulunmuştuk."