Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Barış Atay bugün Meclis’te basın toplantısı düzenleyerek kültür sanat hayatına ve sanatçılara dönük baskıları gündeme getirdi.
Grup Yorum üyelerinin 246 günü geride bırakan açlık grevine ve devlet tiyatrolarındaki işten çıkarmalara değinen Atay, AKP’nin kendisine muhalif tüm sanatçıları hedef gösterdiğini söyledi.Barış Atay ayrıca Hatay Samandağ’da gündemde olan imar planına dair de değerlendirmelerde bulundu.
Atay’ın açıklamalarından satır başları şöyle:
"Grup Yorum üyeleri konser yasaklarının kaldırılması ve İdil Kültür Merkezi’ne baskıların sona erdirilmesi amacıyla 246 gündür açlık grevinde. İbrahim Gökçek arkadaşımız protestosunu ölüm orucuna çevirdi.
Bugün burada bir sanatçının bir müzisyenin sadece konser yapabilmek için bedenini açlığa yatırmasından söz ediyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar korkunç bir durumdan bahsetmek mümkün değildir.Grup Yorum 30 yılı aşkındır Türkiye’deki protest müziğin en önemli temsilcilerinden biridir. Türkiye’deki devrimci mücadeleye katkısı büyüktür ve milyonlarca insanın sesidir.
Onlara isnat edilen saçma sapan suçlamalar yoluyla müzik yapılması ve sanatın engellenmesi asla kabul edilebilir değildir."
"Son günlerde Devlet Tiyatroları ve Devlet Opera Balesi’nde emekçilerin işten çıkarılması gündemde. Tabi bu konunun Kültür Bakanlığı’nın gündeminde olduğu pek söylenemez.
Bu emekçi arkadaşlarımıza kadro sözü verilmesine rağmen şu ana kadar 350’den fazla kişi işten çıkarıldı.Dün daha İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda 24, Ankara’da 9, Erzurum’da 1 kişi işten çıkarıldı. 22 yıldır bu kurumlarda çalışan, tiyatro oyunlarında oynayan işçiler işlerinden ediliyorlar. Uzun yıllardır çalışan insanlar bir anda güvenlik soruşturmasına konu ediliyorlar.
Bazı işçilere istihdam fazlalığını gerekçe gösteren iktidar, aynı anda AKP’ye yakın kişilerin dilekçelerini işleme koyup onları işe alıyor.
Buradan Devlet Tiyatrosu’nda ve Devlet Opera Balesi’nde çalışan arkadaşlarımızın yanında olduğumuzu dile getirmek istiyoruz.
Böylesi bir sansür anlayışı neredeyse son 40 yılda bile Türkiye’nin gündeminde değildir."
"Aynı baskıcı anlayışı, HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Devran isimli öykü kitabından uyarlanan tiyatro oyununa karşı hakaret dolu sözlerde de gördük.
Bir tiyatro oyununa her seyirci gibi giden bazı sanatçılara da İçişleri Bakanı hemen, bunun bir “terör propagandası” olduğunu söylemeye başladı.
Bu saldırganlığın hem Türkiye’deki devrimci mücadeleye, hem Kürtlerin mücadelesine, hem tiyatroya, hem sanata dönük bir baltalama girişimi olduğunu düşünüyoruz.
AKP’nin, bir zamanlar sözde barış görüşmeleri yaptığında ricacı olduğu Kadir İnanır’a dahi, İçişleri Bakanı’nın “Kadir efendi” gibi hitap etmesi kadar saygısızca bir tavırla karşılaştık.
Kadir İnanır’la Süleyman Soylu’yu kıyaslamak istesek, Soylu’nun Kadir İnanır karşısında esamesinin okunmayacağını söyleyebiliriz. Kadir İnanır yıllardır bu ülkenin sinemasına emek vermiş ve fikirlerini söylemekten imtina etmemiş bir ustamızdır."
"Şenol Akdağ ve Yılmaz Çelik arkadaşlarımız bir anda terör propagandası yapmak, örgüt propagandası yapmak suçlamasıyla tutuklandılar. Yılmaz Çelik 26 yıldır müzik yapan bir arkadaşımız.
Herhangi bir somut iddia yok. Çünkü iktidar önünü kesmek istediği herkes için “örgüt propagandası yapıyor” şeklinde ucu açık bir suçlama yapıyor.
Şenol Akdağ için de aynı durum geçerli. Akdağ’ın için örgüt flaması altında konser verdiği iddiasıyla iki gün içinde tutuklandığını gördük. Savunmasını yapmaya dahi izin vermediler.
Şenol’un suçu ne olabilir? Türkiye devrimci tarihinin mihenk taşlarından olan Mahir Çayan, Deniz Gezmiş, İbrahim Kaypakkaya fotoğrafları altında konser vermek. Bir tiyatrocu olarak söylüyorum, ben de aynı fotoğrafların olduğu birçok etkinliğe katıldım. Tutuklamak istiyorsanız buradayız ama asla geri adım atmayız.
Dünyada sanatın önünü kesecek herhangi bir güç yoktur. En karanlık dönemde dahi sanat yeni bir yol bulur."
"Hatay Samandağ ilçesiyle ilgili bir gündemimiz var. O da Kültür ve Turizm Bakanlığı’yla ilgili.
Yaklaşık 5500 itiraz dilekçesiyle halkın kabul etmediği bir hak gaspıyla karşı karşıyayız. Yeni de değil, 1990 yılından beri verilmiş bir kararın uygulanmamasının sorunlarını yaşıyor ilçe halkı.
Fakat 1992 yılında çıkarılan ilçenin “turizm bölgesi” olarak değerlendirildiği bir plandan sonra işler sarpa sarmaya başlamış. Bu nedenle oluşan sorunlar çözülmediği gibi korkunç bir yapılaşma da söz konusu. Bakanlık da bu konuda adım atmıyor.
Bakanlığın bu sorumsuzluğu karşısında belediye de sorumluluk almıyor. Belediye imar planında değişiklik istemiş ama bu imar planında o kadar garip haller var ki bunu çözmek için çalıştay düzenlemek gerekir.
Örneğin yeşil alan olarak belirlenen yerler, geçmişte yeşil alan sayılmayan Hristiyan cemaatine ait mezarlık yerler. Tek Hristiyan mezarlığını yeşil alan saymışlar ki yasaya uygun değil.
Kıyı kenar çizgileri ve sahil şeridiyle ilgili ihtilaflar var. Birçok mülk var şimdi yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya. Bakanlıktan ve belediyeden yasaya aykırı bir adım atılmasını beklemiyoruz. Ancak 40 yıldır var olan bir sistemin birden bire yok sayılması da kabul edilemez.
Bakanlık ve belediye bir şekilde anlaşıp bu sorunu çözmek zorunda. Biz parti olarak bu sorunun nasıl çözüleceğine dair ortak bir çalışma yapmaya hazırız."