HABER: ANIL BODUÇ
DEVA Partisi İstanbul İl Başkanı Dr. Erhan Erol, Polemik Tv'de Gazeteci Sevda Durgun'un sorularını yanıtladı. DEVA Partisi olarak Türkiye'de izledikleri yol haritasından, İstanbul'a dair sorun ve çözüm önerilerine kadar birçok konuda bilgiler veren Erol, samimi açıklamalarda bulundu. Geçmişte Gaziosmanpaşa'da iki dönem belediye başkanlığı da yapan Erol ilk olarak bu sürece ve siyasete niçin tekrar döndüğüne dair bilgiler verdi. Erol, “Tabii siyasete girme nedenleri önemli biz ne değişti de bıraktık.2004 yılında seçilmeden evvel Türkiye'de AK Parti iktidarını getiren en büyük nedenlerden bir tanesi demokrasi ile ilgili sıkıntılardı, insan hakları sıkıntılarıydı.Özellikle 28 şubat gününün etkilerini hiç unutmuyoruz.Tabii ki ekonomik sıkıntılar da vardı.O günün şartları bizi siyasete çekti,benim ciddi bir bürokratlık geçmişim var.Kamu idareciliği yaptım.Tayyip Bey kendi davet etti.Beraber siyaset yapmayı teklif etti,biz de girdik.Bu yola çıkarken demokrasi inancı vardı ve amiyane tabirle mazlumun yanında olduğu inancı vardı.Biz buna inandık ve yola çıktık.Türkiye'nin en büyük ilçesi 58 ilinden büyük bir ilçe,10 yıl bu görevi yaptık ama ikinci dönemin başında yani 2011 yılından itibaren bazı şeylerin değişmeye başladığını ben hissetim.Şahsımla ilgili birebir yaşamasam da etrafımda bazı şeyler istediğimiz gibi gitmedi.Bu yüzden inancım kaybolduğunu farkettim ve zaten 2011'in başında ben önümüzdeki dönem aday olmayacağımı, bırakacağımı ifade ettim.O gün için kendime özellikle İstanbul'un şartlarını da göz önünde bulundurarak,deprem odaklı bir kentsel dönüşüm projesi hedefi koydum ona odaklandım.Bununla da bir yere kadar geldim,bir şeyleri başlattığımızı hissetim ve aday olmadım” dedi.
Ali bey çağırdı heyecanlandım
DEVA Partisi'ne nasıl katıldığını da anlatan Erol, “Tayyip Bey de bir canlı yayında işte zaten kendisi anlattı, Erhan Bey bırakmak için o kadar ısrar etti ki biz de kendisini müsaade ettik dedi ve ben çekildim. Daha sonra Tayyip Bey bana belediye vaşkanlığını bırak ama daha sonra farklı alanlarda çalışacağımızı söyledi.Ben de bana bir görev verilmesin diye İstanbul' dan Ayvalık Cunda Adası’na yerleştim. Ailemle orada yaşıyorum.Tabii sonra tahmin ettiğimiz ve gördüklerimizden çok daha kötüye gitti Türkiye özellikle insan hakları için mazlumlar için mücadele edeceğiz diye yola çıkılan bir yapı Türkiye'de yeni mazlumlar,yeni mağdurlar ve insan haklarına karşı gelen birçok olay yaşandı. Eşimin bana bir ifadesi vardı, orada yaşarken dedik ya burada insanlar yazlık yerler güzel yaşıyorlar, sen günde 5-6 saat haber dinliyorsun kızıyorsun bağırıyorsun çağırıyorsun. Sürekli bana git bir şeyler yap, elinden geleni yap demişti ama ben siyasi yapıları çok fazla güvenmedim. İlk başta tabii AK Parti'den ayrılan İnsanların olduğu siyasi yapıları karşıda bir mesafem vardı.Yani ben az AK Partili imajıyla bir partinin siyasette başarılı olacağını düşünmüyorum.Sonra Ali Bey davet etti, Ali Bey ile sadece görüşmek istedim, Ali Bey’e siyasete sıcak bakmadığımı söyledim.Ama Ali Bey ile yaptığım görüşme ve DEVA Partisinin teşkilat yapısı gerçekten beni çok motive etti, heyecanlandırdı” diye konuştu.
Ayrım olmaması çok değerli
Siyasette ayrımı çok sevmediğini belirten Erol, “Geçmiş siyasi hayatımda insanların özellikle milli ve manevi değerlerle kandırılmasına çok şahitlik ettim ve bu beni çok rahatsız etti.Yani insanların ırksal kökeniyle, inanç kökenine dayalı siyasetin ben bu ülke için en büyük tehlik e olarak görüyorum. Bu ülkede yaşayan her İnançtan,her etnik kökenden insanın bu ülkenin eşit vatandaşıdır, bu konunun tartışılmaması gerektiğini düşünüyorum.Bu ülkeye böyle yaklaşımlar çok zarar verdi. Ben özellikle DEVA Partisi'nde bunu gördüm .Ali Bey ile ilk masaya oturduğumda ben bu değerlere dayalı bir siyasetin içinde olmayacağımı söyledim. Beni insanların etnik kökenleri inançları veya inançsızlığı ilgilendirmez deyince Ali Bey’de zaten biz bu amaçla siyaset yapıyoruz dedi ve genel merkezdeki kadrolar, siyasete bakış tarzı beni etkiledi. Ben de DEVA Partisi ile siyasete döndüm” dedi.
DEVA Partisi çok yoğun çalışıyor
“Türkiye geneline baktığımızda DEVA Partisi yeni kurulan partiler içerisinde teşkilatlanmaları en hızlı tamamlayan partilerin başında geliyor diye biliyorum.Bu anlamda siz İstanbul'da ne durumdasınız? İlçelerinizde teşkilatlanmaları tamamladınız mı kongre süreçlerini nasıl? Atanmayan ilçe başkanınız var mı?” sorusuna da yanıt veren Erol, önemli bilgiler verdi. Erol, “İstanbul'da 39 ilçenin 38’inde teşkilatımız var.Bir tek Silivri kaldı.Orada da adaylar var ama adaylar tam bizim kafamıza oturmadı.Demografiye uygun bir isim arıyoruz, o bölgede yaşayan birini bulmak istiyoruz.Ama hepsinden öncesinde temel kriterimiz iyi insan olsun ve işinde iyi insan olsun.Bir de pozitif bir ayrımcılık yapıyoruz kadınlarla ilgili, aday emsal seviyede ise kadınlara öncelik veriyoruz. Türkiye’deki son dönemdeki şartlar kadınların siyasette daha geri planda kalmasına neden oldu. İnsanların bu kadar siyasetten soğuduğu bir dönem hatırlamıyorum.İnsanların siyasete ve siyasetçiye saygısı maalesef çok azaldı. Son 20 yılın buna çok büyük etkisi var.İnsanlar kandırıldığını düşünüyor. Kadınlar bu konularda daha hassas, daha endişeli. Yönetimimizde çok kadın var ama direkt ilçe başkanlığı konusunda yeterli kadın yok.Siyasetin maliyetini kendi imkanlarımızla karşılıyoruz. Bunun bir yükü var, zamansal sorumluluğu var bu nedenle ben tüm partilerin bu sıkıntıyı yaşadığını düşünüyorum. Yüzde 35 kadın siyasetçi kotamız var bazı ilçelerde tamamlamakta zorlanıyoruz. İstanbul'daki bütün ilçe başkanlarımız başarılı ellerinden geleni yapıyorlar. İlçe teşkilatında ilçe başkanlarımızın maddi manevi çok yüksek performans sergiledikleri ilçelerimiz var ama buna karşılık saha performansımızın o kadar iyi olmadığı halde vatandaşın teveccünün çok yüksek olduğu ilçelerimiz var. Oy’un düşük olduğu yer ilçe teşkilatımızın başarısızlığı olduğu yer veya performansın düşük olduğu yer olarak değerlendirmeyiz” ifadelerini kullandı.
Kadın ve gençlik kotasına dair “Az önce siz de bahsettiniz partimizde yüzde 35 kadın kotası var dediniz,ben de parti tüzüğü incelediğimde hem yüzde 35 kadın kotası hem de yüzde 25 gençlik kotası olduğunu gözlemledim. Sistem il yönetiminizde,ilçe yönetiminizde, teşkilatlarınızda bu veriyi yakalayabilidiniz mi?” sorusunu da yanıtlayan Erol, altı çizilecek noktalara işaret etti. Erol,
“Türkiye'de klasik partilerden çok farklı bir yapı bu. Partinin neredeyse tamanında kadın kolları ve gençlik kolları var.İstanbul teşkilatında,Ilçe ve il yönetiminde kadın ve gençlik kotalarını tamamlamakla ilgili bir sıkıntımız yok ama bizdeki temel amaç,kadınları sadece kadın kolları ile sınırlamamak,gençlerin sadece gençlik kollarıyla sınırlamamak. Nitekim bizde şöyle bir yansıması var,mesela il yönetimimizde 3’de 1’den daha fazlası kadın.Ben bir çok partide biliyorum,yani Kadın Kolları Başkanı kadın olur bir de belki bir tane daha kadın baikan yardımcısı yaparlar.Bizde ciddi olarak başkanlık kurulunun üçte birinden fazlası kadın.Aynı şekilde yine bizim yönetimlerimizin dörtte birinden daha fazlası genç.İl yönetiminde ciddi sayıda genç arkadaş var.Kota olsa çok daha az olur.Hedef iyi niyetli kadının ve gencin değerini arttıran arttırmayı hedefleyen bir uygulama.Bunun saha çalışmalarına avantajı ve dezavantajı oluyor.Özellikle daha siyasi tecrübesi olan arkadaşlar kadın çalışmaları başkanlığı değil de kadın kolları ve gençlik kolları olarak ayrı çalışmaları çok alıştıkları için bu yapıya uyumda bazı sıkıntılar oluşturabiliyorlar.Yani hiyerarşide bazı ufak tefek sıkıntılar olabiliyor.Ben bunları en kısa zamanda çözeceğimizi, sahada en fazla şekilde verim alması için elimizden geleni yapacağımızı düşünüyorum” şeklinde konuştu.
Mavi yelekli olmanın hikayesi
İstanbul'da sık sık gördüğümüz mavi yelekli DEVA Partisi gönüllüleri hakkında da bilgiler veren Erol, “Biz ilk göreve başladığımızda bunu konuştuk. Teşkilatlarımızı kurup,belli bir aşamaya geldiğimizde partimizin renklerini içeren mavi-beyazlı yeleklerimizle sahaya çıkacağız diye planladık. DEVA Partisi genç bir parti, bize anaakımda fazla yer vermiyorlar bu yüzden tanıtım ile ilgili sıkıntılar yaşıyoruz. İş başa düştü kendi teşkilatlarımızla sahaya çıktık. Halkın arasına karıştık. Esnafımızla, vatandaşımızla konuştuk. Kendi tanıtımızı kendimiz yaptık. Bu planı Paris sarı yeleklilerden ilham alarak yaptık. Biz de aslında zaten mevcut yapıya karşı siyasi tepki yapıyoruz.Çok güzel sonuçlar aldık tüm Türkiye’ye ilham oldu. Bu gelişecek daha da büyüyecek” dedi.
DEVA Partisi'nin İstanbul'da gördüğü ilgiye dair de açıklamalar yapan Erol, “Bunun en güzel göstergesi geçen hafta sonu pazar günü mavi yelekliler olarak adalardaydık. Genel başkan yardımcımız Aysun Hanım bizimle beraberdi.Dönerken vapurda değerlendirme yaptık, Aysun hanım parti kurulduğunda ki ilk 10 kişilik masada olanlardan biri bu yüzden süreci çok iyi gözlemleyebiliyor, Aysun Hanım bana nereden nereye geldik dedi.Artık sokakta insanlar bizi tanıyor Ali Babacan ile DEVA’yı çok iyi özdeşleştirilmiş,güzel yorumlar güzel cevaplar alıyoruz. En büyük avantajımız İstanbul'da çok çok farklı Parti'nin çok güçlü olduğu bölgelerde hiç ciddi tepki almadan dolaşabiliyoruz. Her yerde nezaketle karşılaşıyoruz.Biliyorsunuz Ali Babacan’ın tanınırlığı zaten çok fazla koca dünyada herkes tanıyor,ama partimizin amblemi ile Ali Babacan'ı özdeşleştirme konusunda bence bir sene içerisinde ciddi bir yol aldık.Ben İstanbul'da Ali Babacan’ın ve DEVA’nın tanınırlık oranı %80'lerin 90'lara yakın yani %80 üzeri 90’a yakın olduğunu,amblemimizin de %50 üzerine çıktığını düşünüyorum. Empati yapacak olursam, Türkiye'nin sorunlarının farkındayız ve doğru çözüm metotlarımız var.Bunu yapacak kadromuz var.Siyasette bu iki parametre önemli. Türkiye’nin iki ana sorunu var birincisi ekonomi ikincisi insan hakları.Sokakta konuştuğum bütün vatandaşlar bunları söylüyor.Pahalılık,adalet,sığınmacılar. Biz bunların farkındayız. Biz bunu çözüceğimizi söylüyoruz, projelerimizi anlatıyoruz ama anlattığınız projeleri kimlerle yapacağınız önemli.Bizim ciddi,kaliteli bir ekibimiz var. Bizim sunduğumuz tablo Türkiye’den bişey bekleyenler değil, Türkiye’ye bişey verebilecek olan bir ekip. Eylem planlarımız tamamlanınca vatandaşımızın karşısında daha anlaşılır bir şekilde çıkıcaz” diye konuştu.
İstanbul'u iyi tanırım
İstanbul'u iyi tanıyan biri olduğunu anlatan Erol, “İstanbul halkının büyük bir çoğunluğu İstanbul'a dışarıdan göç ile gelen insanlar.Benim babam 1920 yılında gelmiş.Biz İstanbul’da ailecek bir yüzyılı devirmişiz.İstanbul'da doğdum,İstanbul'da büyüdüm.İstanbul benim için çok değerli. Hatta İstanbul’un dışında başka bir yerde yaşayamayacağımı düşünürdüm.İstanbul çok da hızlı değişiyor Ben 1-2 yıl bile uzak kaldığımda ne kadar değiştiğini gördüm.Gaziosmanpaşa'dan bir örnek vereyim Benim Belediye Başkanlığı döneminde her sene Gaziosmanpaşa'nın 1 ilçenin nüfusu 40 bin artıyordu. O dönemde Anadolu'da 40 bin nüfuslu şehirler vardı.Yani şimdi İstanbul'un tamamını düşünün,biz İstanbul'u tarif ederken anaç bir şehir olarak tarif ederiz. Dünyada İstanbul tarzı 20-25 şehir vardır. İstanbul 24 saati yaşayan bir şehirdir. Avrupa’nın birçok şehrinde akşam saat 11’den sonra hayat durur, İstanbul öyle değil. İstanbul’u en iyi tanıyanlardan biri olduğumu düşünüyorum” şeklinde konuştu.
En büyük sorun deprem
İstanbul'un en büyük sorununun deprem olduğunun da altını çizen Erhan Erol, “İstanbul’da en büyük sorun deprem riskidir. Bu ülkenin değerli yerbilimcileri var ve bu insanlar diyor ki İstanbul’da ciddi bir deprem olma riski var. Ben belediye başkanıyken rahmetli Kadir Topbaş’a bu durumu çok kez anlattım ve benim anlattığım senaryoda rahmetli Kadir Topbaş’ın bir ifadesi vardı “Böyle bir şey olursa halk bizi linç eder dedi”. Ona İstanbul’un en büyük probleminin bu olduğunu söyledim. İstanbul’da önceki depremlerden dolayı hasarlı olan çok fazla ev var. 80 tane binanın olduğu bir yerde 3 tane sokakta bina çökse, o çöken binadan dolayı o sokağın elektriğini, kanalizasyonunu, suyunu, doğalgazını çalıştıramazsınız. Ben belediye başkanlığımdaki dönemde bunu hesapladım. İlçemizdeki binaların 10 da 1’i hasar görse biz bu enkazları minimum 3,5 yılda kaldırabiliriz. Yani 3,5 yıl boyunca kanalizasyon,doğalgaz,su,elektrik hizmeti verememek demektir. Olası bir deprem felaketinde İstanbul’da insanları yaşatacak boş bir alan kalmadı böyle bir durumda insanları İstanbul’dan çıkarmak gerekir. Bizim planlarımızda deprem odaklı kentsel dönüşüm var.Kendi dönemimde Gaziosmanpaşa’da yaklaşık 10 bine yakın yeni konut yapıldı. Binlerce konutu yıktık. Buna en riskli yerlerde başladık. Vatandaşla anlaşıp yıktığımız evlerde bir adli olayımız olmadı çünkü kimsenin evini zorla yıkmadık. Sizi burda kiraya alıcaz döndüğünüz gibi aynı yerde eviniz hazır dedik. Vatandaşı inandırdık,düğüne giderdim kentsel dönüşümü anlatırdım. Gaziosmanpaşa şu an İstanbul’un en iyi yapıldığı ilçelerden biri” dedi.
İmamoğlu'nu beğeniyor
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun beğenip, beğemendiği de sorulan Erol, “Ben büyük çapta beğeniyorum. Bazı konularda farklı düşünebiliriz. Ekrem Bey ile biz görüşüyoruz. Fikirlerimizi ona sunuyoruz. Ekrem Bey’in özellikle başarılı bir kentsel dönüşümü gerçekleştirmiş ekibi büyükşehir almasın çok doğru bir sonuç.İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu alanda çalışmalarını engellemek için merkezi hükümetin her şeye karıştığını maalesef üzülerek gözlemliyorum. Büyükşehir Belediyesi’nin işini yapmaması için saçma sapan şeylerle uğraşıyorlar” diye konuştu.
Altılı masa doğru yolda
Millet İttifakı içinde yer alan DEVA Partisi'nin cumhurbaşkanı adayının kim olacağına ve altılı masaya dair de konuşan Erol, “Ben geçen genel başkanımızla da bunu paylaştım. Ana akım medyada şu tartışma çok fazla, adayı belirlemediler toplum tepki gösteriyor vesaire. 6 ay öncesine göre bugün iktidar daha zayıf, 3 ay öncesine göre daha zayıf, tüm anketlerde bu çıkıyor. Demek ki altılı masanın izlediği yol doğru. 6 ay da Türkiye’de çok şey değişebilir. Burda bizim yaklaşımımız çok doğru. Adayın kim olduğundan çok,ne yapılacağı,nasıl yapılacağı önemli. İstanbul halkının büyük çoğunluğu bize masada dağılmamamız gerektiğini söylüyor” dedi.