SOL Parti Merkez Yürütme Kurulu, 104 emekli amiralin bildirisiyle başlayan tartışmayla ilgili açıklama yaptı. Yaşanan gerilimin ABD seçimlerinden sonra iktidarın yeni yol arama çabalarının parçası olduğu değerlendirmesi yapılan SOL Parti açıklaması şöyle:
“AKP ve MHP, 104 emekli amiralin bildirisi üzerinden ‘darbe tartışması’ başlatarak fırtına çıkarmaya çalışıyor. Bir bildiriden darbe çıkmayacağı açık olsa da, iktidar yüksek perdeden yürüttüğü tartışmayla aslında gerçek niyetini gizlemeye çalışıyor.
AKP, Biden sonrası oluşmaya başlayan ABD emperyalizmin yeni politikalarına dâhil olacak bir yol arıyor. Bunun için, Biden’ın açık hedef olarak ilan ettiği Rusya’ya karşı, ABD’nin taleplerini karşılamak üzere hazırlıklar yapılıyor. Görüldüğü kadarıyla ABD’nin Karadeniz’deki askeri gücünü arttırma hamleleri Saray iktidarı tarafından da destekleniyor.
Montrö, Türkiye’nin boğazlardaki egemenlik haklarını koruyan ve başta ABD olmak üzere Karadeniz’de kıyısı bulunmayan ülkelerin bölgeye askeri amaçlarla yuvalanmasını engelleyen bir anlaşmadır. Bu son tartışmalar AKP rejiminin Kanal İstanbul üzerinden rantçı, Montrö üzerinden Amerikancı ve NATO’cu ikili karakterini ortaya koyan bir mihenk taşı olmuştur.
Giderek güç kaybeden AKM-MHP koalisyonu, iktidarını sürdürebilmek üzere ABD’nin desteğine ihtiyaç duyuyor. Bunun için de ‘Ey Amerika’ döneminden, ‘ABD’ye telgraf’ dönemine geçildi. AKP-MHP bloku ABD’nin politikalarına eklemlenirken önlerinde engel olabileceklerini düşündükleri safraları atarak yoluna devam istiyor. Anlaşılan o ki ‘Amerika’ya karşı durduğu’ gerekçesiyle AKP iktidarına destek verenler dünün ‘yetmez ama evet’çi durumuna düşüp pişman oldular bile.
Her geçen gün daha fazla güç kaybeden iktidar, ayakta kalabilmek için ABD’ye her tür ödünü vermeye hazır. AKP, 20 yıldır darbeler, askeri vesayet sözünü dilinden düşürmedi. Bu dönemdeki tek gerçek darbe ise ‘ne istedilerse verdikleri’ eski ortakları, FETÖ’den geldi. Darbe-vesayet üzerinden kimseyi kandıracakları durumları kalmadı. Bağırarak, gürültü yaparak Amerikancılıklarını saklamaya çalışsalar da bunu dahi becerecek durumları kalmadı.
Bugün ülkede yoksulluktan perişan olan, salgında ölen bir halk gerçeği vardır. Öte yanda da yatlarda, katlarda saraylarda yaşayan iktidar ve yandaşları gerçeği vardır. Bu gerçeklerin üzerini örtmeye hiçbir mağduriyet edebiyatı yetmeyecektir.”