Çölaşan yazısında "Üstelik, benden duymuş olmayın ama bunlar şeriatçı-kelle koparan Taliban'la pek yakında pazarlık masasına oturup İslamcı yönetimi resmen tanıyacaklar!" ifadelerini kullandı.
Çölaşan'ın bugünkü yazısı şöyle:
Sevgili okurlarım, yaşadığımız şu güzel ülkede her gün tanık olduğumuz olayları görünce şaşırıyoruz, yüzümüz kızarıyor.
Bunlardan önce böyle şeyler Türkiye'de pek olmazdı.
Yüzümüz o yüzden kızarıyor.
Yüksek maaşlı birtakım kimselere bakıyoruz.
Hemen her biri ikinci, üçüncü, dördüncü yerden maaşa bağlanmış.
Bakan yardımcıları, belediye başkanları, eski milletvekilleri, yüksek bürokratlar ve diğerleri…
İçlerinde 8 ayrı yerden maaşa bağlanmış olanlar var.
Bu gibilerin aylık geliri neredeyse 100 bin lirayı aşıyor.
★★★
Hamza Yerlikaya isimli dünya şampiyonu bir güreşçimiz vardı.
Onunla gurur duyardık.
Günün birinde AKP'den milletvekili seçildi.
Bir süre sonra onu Vakıfbank yönetim kurulu üyesi yapıp ek maaşa bağladılar.
Sporla ilgili bir yüksek okul bitirmişti.
Bankacılıktan ben ne kadar anlarsam Hamza da o kadar anlardı! Ama bu görevi kabul etti.
Aslında maaşa bağlandı ama kendi kendini harcadı, yazık etti.
Türkiye'de bakan yardımcıları dahil onun gibi binlerce örnek var.
Kamu bankalarının yönetim kurulu üyelerine bakın, tamamı AKP'li. Hak etmedikleri paraları bizim cebimizden alıyorlar.
★★★
Devletin olanaklarıyla yiyip içtikleri paraların haddi hesabı yok. İsraf sonsuz, savurganlığın sonu gelmiyor.
27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında Demokrat Parti yetkililerinin yargılaması Yassıada'da yapılmıştı.
Bu iktidarın aklına günün birinde şöyle bir cingözlük geldi:
Biz bu adayı da kullanıp para kazanalım. Buraya bir otel yapıp özel bir işletmeciye verelim.
Ada boştu. Üzerinde hiçbir tesis yoktu.
Milyarlar harcadılar, boş adaya yeni binalar yaptılar.
Yassıada öyle bir yer ki, bir ucundan öbür ucuna mesafe 500 metre! Özel tekneler dışında ulaşımı sıfır…
Ve üşenmediler, tarihi yeniden canlandırıyoruz ayaklarına yatıp adaya süper lüks bir otel yaptılar.
Otel özel bir kuruluşa devredildi.
Eğer olursa, otel döviz karşılığında müşteri kabul ediyor.
Yassıada için bugüne kadar kaç para harcandı, otel kime verildi, kaça verildi, hiçbir şey bilinmiyor.
Soranlara da hep aynı yanıt veriliyor.
“Ticari sırdır, açıklanamaz!”
★★★
Bütün dünyayı başarıyla titretmekte olan parti genel başkanı ve aynı zamanda cumhurbaşkanı Recep Bey son orman yangınları sonrasında konuştu:
“İktidarımız döneminde biz tam 5 milyar 400 milyon ağaç diktik!”
Yani yanlış anlamayın, fidan değil yetişkin ağaç.
★★★
Yeniçeri ağası içki içen Bektaşi dedesini yakalayıp ceza vermiş…
“Buna hemen 500 sopa vurun.”
Dede şaşırmış…
“Ağam sen ya sayı bilmiyorsun, ya da hiç dayak yememişsin!”
Bizimki de o hesap!
Sayı bilmiyor, palavra atıyor desek olmaz.
Ama dile kolay…
Şimdi herkes bu 5 milyar 400 milyon adet ağacın nerede olduğunu, ne zaman dikildiğini merak ediyor.
Bu merakı giderebilmek için Orman Bakanlığı'na talimat verildi:
“Soranlara söyleyin, inanmayan olursa gidip saysın!”
Devlette ciddiyetsizlik bir kez başlayınca işin sonu elbette böyle gelmeye mahkûmdur.
★★★
Son yaşadığımız ve halen de yaşamakta olduğumuz Afganistan olayını düşünelim…
Orada, havaalanında sıkışıp kalan bin kadar askerimizin durumuna bir kez daha bakalım.
Sadece askerlerimiz değil, nice malzemeler ve zırhlı araçlarımız da orada.
Peki bizim iktidarımız bu konuda ne diyor, ne yapıyor?
Taliban'la görüşmeler sürüyormuş, askerimiz zarar görmeyecekmiş!..
Söyleyebildikleri işte bu kadar!
Üstelik, benden duymuş olmayın ama bunlar şeriatçı-kelle koparan Taliban'la pek yakında pazarlık masasına oturup İslamcı yönetimi resmen tanıyacaklar!
★★★
Fotoğrafları çıktı, Recep Bey Biden'la Afganistan konusunda çok özel bir konuşma yapıyor.
Bu gibi baş başa konuşmalarda mutlaka Bakanlık yetkilileri bulunur. Ancak bizimkinin yanında sadece başı örtülü bir kadın tercüman. Başka kimse yok. Peki kim o kadın?
Bizim Malezya büyükelçisi, aynı zamanda ABD vatandaşı Merwe Kavakçı'nın kızı!
Devletin yeni düzenine bakar mısınız!
★★★
Suriye olayında kazığı yedik, milyonlarca Suriyeliyi buyur ettik. Bundan sonra Afgan göçü de olanca hızıyla sürüp gidecek.
Sınırlarını koruyamayan iktidar onların gelişini önlemek için şimdi Türkiye-Suriye sınırına beton duvarlar örüyor.
Yeni kazık kapımızda.
★★★
Ne ilginçtir, Afgan sığınmacılar önce kendi ülkelerinden İran'a geçiyor, 2.900 kilometreyi özgürce geçip bize kavuşuyor.
AKP iktidarından bu konuda da tık yok.
İran'a bastırıp “Yeter artık, bunlara yol vermeyin” diyemiyor.
★★★
Sevgili okurlarım, geçmiş iktidarları da en ağır biçimde eleştiren gazetecilerden biri idim…
Özal, Demirel, Ecevit, Erbakan ve diğerleri.
Hepsinin hataları olmuştu ve eleştirilerimiz haklıydı.
Ama şimdi geçmişe bakınca görüyoruz, o dönemlerde devletin bir ciddiyeti vardı. Böylesine bir savurganlık, israf, yolsuzluk, sorumsuzluk, kuralsızlık ve yalan rüzgarları asla yoktu.
Hırsızlık, yolsuzluk, adam kayırma yine olurdu ama böylesi değil!
Bunu yapanlar yargı önünde hesaba çekilirdi.
Nice hükümet üyeleri yargılandı, bazısı aklandı, bazıları ceza yedi.
Biz eskiden böyle değildik.
Şimdi o yılları arıyoruz.