Duyunca tabii ki şaşırmadık.
Öncelikle, bu ülkede “makam-mevki sahibi” olan insanların önemli bir çoğunluğunun bu tür bir tavır almasını yadırgamamak gerektiğinden.
Ve tabii ki, olayın baş kahramanı zat-ı nâmuhteremin “AKP’li bir belediye başkanı” olmasından. Malzemeyi tanıyoruz çünkü. ‘O kafayı’ çok iyi biliyoruz çünkü.
Olay, 2019 yılında Ordu’da, Gürgentepe ilçesinde yaşanmış. Sonradan video kayıtlarının bir şekilde ortaya çıkması ile de belgelendi ve kamuoyuna mal oldu. KRT TV ekranlarında da gün boyu bu haberi izledik.
Belediye Başkanı Yaşar Şahin isimli bir zat-ı namuhterem, sendikalı oldukları için “hoşlanmadığı” işçilere baskı yapmak istiyor. Tipik bir “zalim işveren” tepkisi. Tipik bir “Ben devletim, siz kullarsınız” tavrı.
Olabilir. Kapitalist taklidi bir ülkede yaşamanın getirdiği pisliklerden biridir bu. Ama, bu tavrını bir adım öteye götürüp, makamına çağırdığı ya da derdini anlatmaya çalışan bir emekçiyi “Alçak!.. Terbiyesiz!..” gibi ifadelerle odasından kovmaya çalışıyor. Üstelik de, son derece oturaklı ve kibar, vakur bir üslupla karşılık veren bir hanımefendiye söylüyor bunları.
Buraya kadar da alıştığımız, daha doğrusu bu toprakların bir insanı olarak “malımızı” iyi tanıdığımızdan dolayı bildiğimiz bir durum.
Ama, ben esas şu lafa takıldım:
“Size kim öğretti lan bunları?!..”
İşte, zurnanın “zırt” hattâ “zort” dediği yer burası. Yani o pis kokulu “zort” sesini (anladınız herhalde) kast ediyorum.
Bu “hak arama işlerini, sendikalaşma işlerini” filan “nereden, kimden öğrendiniz lan?..” diye öfkeli AKP’li belediye başkanı zat-ı namuhterem Yaşar. Anlamış yani, birilerinin emekçilere “Örgütlenme virüsünü(!) bulaştırdığını…” Asıl öfkesi buna.
O örgütlenen ve haklarını arayan muhterem belediye işçilerine, başta o odadan kovulan ama onuru ile meydan okuyarak çıkan hanımefendiye helal olsun! Ceberut AKP’li başkana insanlık dersi veriyor, ayaküstü.
Hani, ünlü bir atasözü vardır “Bilmemneye beylik vermişler, önce babasını kesmiş” diye. Muhtemelen kendisi de mütevazı bir geri planda yetişip belediye başkanı olmuş bu “tipik AKP’li” başkan, aynı kendi “büyüklerinden” gördüğünü tatbik etmeye ve emekçiye böylesine tepeden bakıp atar yapmaya çalışmış.
Üstelik de “emek düşmanı” yüzünü gizleyemeden “size kim öğretti lan bunları?” diye sanki örgütlenmek “ayıp bir şeymiş” gibi höreleniyor.
İşte, bu ülkenin yiğit ve onurlu tüm emekçileri.
Burada hepinize, hepimize büyük bir görev düşüyor.
Bu “Derebeylerini” daha da üzmek ve öfkelendirmek.
Daha fazla örgütlenmek, daha kalabalık ve daha güçlü şekilde, bu zat-ı namuhteremlerin karşısına dikilip, kamuda da özel sektörde de, fabrikada da tarlada da, büroda da, atölyede de, devlet dairesinde de belediyede de, okulda da hastanede de, emeğin ve alınterinin olduğu her yerde sendikalaşmak.
Burada, halktan, haktan, adaletten ve emekten yana olduğu iddiasındaki tüm muhalefet partilerine de görev düşüyor.
Sizler de alınteri ile geçinen bu mübarek insanların yanında, arkasında yer almalısınız. Nasıl ki, kapı kapı dükkan dükkan dolaşıp esnafın, dükkan sahibinin hukukuna sahip çıkıyorsanız, fabrika fabrika, atölye atölye, ofis ofis dolaşıp, emekçinin de daha fazla ve hızla sendikalaşması için onları cesaretlendireceksiniz.
12 Eylül 1980 faşist darbesi ile önemli ölçüde geriletilen emek hareketine destek vereceksiniz.
Türkiye’nin dört bir yanında 10 yıldır hatta 15 yıldır neredeyse tek kuruş zam almadan, ya da sembolik, sadaka düzeyinde ücret zamlarına mahkûm edilen on milyonlarca emekçiye sahip çıkacaksınız.
Enflasyona, hayat pahalılığına, kur baskısına yani kapitalist düzene kurban edilen emekçilerin haklarını kollayacaksınız.
“Size kim öğretti lan bunları?!” diye avaz avaz bağıran o namuhtereme inat, emekçiden yana tavrınızı koyacaksınız.
Aksi takdirde, o çirkin ve ahlaksız belediye başkanı ile aynı safta yer almış olursunuz.
Tercih sizin.