İYİ Parti'nin 5. Olağanüstü Kurultayı'nda yeniden aday olmayan Meral Akşener, genel başkan sıfatıyla son kez konuşma yaptı.
"5. Olağanüstü Kurultayımıza hoşgeldiniz, sefalar getirdiniz. Bugün karşınızda bu kürsüden son kez konuşuyorum" diyen Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Divanımızın, sayın başkan ve üyeleri; kıymetli üst kurul delegelerimiz; değerli milletvekili ve başkanlarımız; bin bir badireye, birlikte göğüs gerdiğim, sevgili kardeşlerim; her zorlu dönemeçte, gücüme güç katan, genç evlatlarım; gönlünü memleketine, yüreğini milletine adayan; iyi ve cesur dava arkadaşlarım; 5’inci Olağanüstü Kurultayımıza, hoş geldiniz. Bugün karşınızda, bu kürsüden, son kez konuşuyorum. Çünkü bugün, emaneti devretme günü… Hayatımın 30 yılını, farklı dönemlerde, farklı mekânlarda, farklı imkânlarla; memleketimizin geleceği, insanımızın iyiliği, devletimizin güvenliği için; siyaset sahnesinde, çalışarak geçirdim. Siyasi kariyerim boyunca; beni motive eden, tek bir şey vardı: O da; tüm eğitim hayatım boyunca; beni parasız yatılı okutan, milletimize; bana büyük fırsatlar sunan, Cumhuriyetimize; ve her geçen gün, tahrip edilen, devletimize karşı; vefa borcumu ödemekti. Bu uğurda, 30 yıl boyunca; bir kadın olarak; zorluklarla, iftiralarla, tehditlerle karşılaştım. Her devrin fırsatçılarıyla, ahlaksızlarıyla, zalimleriyle, mücadele ettim. Ama şunu içtenlikle söyleyebilirim ki; Zihnim de, vicdanım da, hep çok rahat oldu. Çünkü hiçbir zaman, peşinden koştuğum, kişisel bir çıkarım olmadı. Çünkü hiçbir zaman, utanacağım bir yaram olmadı. Çünkü hiçbir zaman, vicdanımı susturabilecek bir güç olmadı. Bu yüzden de; Yalana, dolana, dümene, hiç tahammülüm olmadı. Tehdide, baskıya, zorbalığa, hiç eyvallahım olmadı. Allah şahit, toz zerresi kadar korkum da olmadı.
Çünkü; ecelin ne bir nefes evvel, ne bir nefes sonra olduğuna, hep inandım. Dolayısıyla, hayatımın her döneminde; sahip olduğum, ahlaki değerleri; cumhuriyetimizin, temel ilkelerini; Türkiye’nin ihtiyaçlarını gözeterek; sorumluluklar aldım, tutumlar sergiledim. Mesele millet, mesele memleket olduğunda; inandığım yolda yürümekten, hiçbir zaman çekinmedim. Milletin hakkı için, devletin itibarı için, karşısında durduklarımın; parmak sallayan elleri, beni yıldıramadı. Hedef tahtasına koyan dilleri, beni sindiremedi. Cazip teklifleri, beni susturamadı. Makam vaatleri, beni durduramadı. “Tutuklanacaksın” tehditleri, umurumda bile olmadı. Rabbime şükürler olsun ki; bugüne kadar verdiğim tüm kararların; aldığım tüm tutumların; üstlendiğim tüm sorumlulukların; hep arkasında durdum; bugün de, durmaya devam ediyorum.
Hani derler ya; hakla batılın arasındaki farkı, tarih belirlermiş… Nitekim, ben de buna, hep şahit oldum. Her zaman, kısa vadede olmasa da; zaman beni, en nihayetinde, hep haklı çıkardı. Mesela 28 Şubat’ta; herkes korkudan susup otururken; ölümle tehdit edilmeme rağmen; vesayetçilere karşı, tutum aldım. Ve haklı çıktım. Mesela, 2001 yılında; Herkes makam mevki hayalleri kurarken; “Türk demekten korkanlarla, yol yürünmez.” diyerek, bir karar aldım. Yıllarca sürecek bir iktidarın parçası olmamayı; ben daha, yolun en başında seçtim. “Devletle milleti barıştıracağız.” diye gelenlerin; milleti birbirine küstüreceklerini, ben daha en başında gördüm. Ve haklı çıktım. Mesela, 2010 yılında; herkes, “Yetmez ama evet.” diye diye; demokrasi havarisi havalarında, ortalıkta gezinirken; Türkiye, göz göre göre, ateşe atılmasın diye; iktidarın, en tepesi de dahil olmak üzere, önde gelenlerine; bizzat gittim, söyledim; “Yapmayın, etmeyin. Bu garabet sizi de vuracak.” dedim. Sonucunda ise, maalesef ki milletimiz; devletini, sokaktan toplamak zorunda kaldı. Ve haklı çıktım. Mesela, 2017 yılında; Devletimizin, “kerim” anlayışını, ortadan kaldıran; Milletimizi de, ucube bir sisteme mahkûm eden, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi referandumuna; “Hayır” demek için, il il gezdim. “Bu sistem, Türkiye’yi uçuruma sürükler.” dedim. Ve maalesef, haklı çıktım.
2018’de, 2019’da, 2020’de, ve en nihayetinde, 2023 yılında da; “milletle inatlaşılmaz” diyerek; hem iktidarı, hem de ana muhalefeti defalarca uyardım. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında, Türkiye’ye nefes aldırmak için; Yeri geldi, feragatte; yeri geldi, fedakarlıkta bulundum. Yeri geldi; Herkes sustuğunda bile; milletin sesini haykıran oldum. Çok değil, daha geçen yıl söylediklerimi; O günlerde, hararetle reddedenler; şahsıma, her türlü hakareti edenler; hırsından hızını alamayıp, iftiraya sarılanlar; bugün, benimle aynı şeyleri, söylemeye başladılar. Hatta bazıları, kısık sesle de olsa; “haklıymış” bile diyorlar… Ne diyeyim? Sabah şerifleriniz hayrolsun… Rahmetli İnönü’nün, bir sözü vardır: “Tarih kürsüsünden, hâlinizi seyrediyorum. Suçluların telaşı içindesiniz…” İşte ben de, bugün, bu arkadaşların hâlini; acıyarak seyrediyorum… Çünkü benim için, esas mesele; Benim haklı çıkmam değil, milletimizin çırak çıkmamasıydı. Memleketimizde yokluğun, yoksulluğun, adaletsizliğin, hukuksuzluğun; 5 yıl daha, hüküm sürmemesiydi. Türkiye’nin, 5 yılını daha, kaybetmemesiydi.
Değerli arkadaşlarım; Gelelim bugüneee… Yani 2024’e… Bildiğiniz gibi, yetkili kurullarımızın, kararı doğrultusunda; 31 Mart yerel seçimlerine, hür ve müstakil olarak girdik. Bu karar aslında, bizim için, fabrika ayarlarımıza dönmek demekti. Çünkü biz, İYİ Parti’yi; İki kutba mahkûm edilen Türk siyasetinin; yaşam odası olması için kurmuştuk! Çünkü biz İYİ Parti’yi; Kavgalara, korkulara, mecburiyetlere, mahkûm edilen milletimize; yeni bir seçenek sunmak için kurmuştuk! Çünkü biz İYİ Parti’yi; bir kişiye, bir zümreye, bir gruba, ya da bir başka partiye kaldıraç olmak; imkân sağlamak; kariyer basamağı olmak için değil; milletin istiklali, memleketin istikbali için kurmuştuk! Dolayısıyla ben de, bugüne kadar; hem kendimin, hem de partimizin; aldığı tüm kararların, arkasında durduğum gibi; bu kararın da, elbette arkasında durdum. Ne kadar zorlu bir yola çıktığımızın, farkındaydım. İftiralarla, karalamalarla, çirkin oyunlarla, üzerimize gelineceğinin, farkındaydım. Satın alınmışlara karşı; yürekten inanmışların mücadelesini yürüttüğümüzün farkındaydım. Taşın altına, elini, gövdesini koyanların, farkında olduğum gibi; O taşın, bizi ezmesi için çalışanların da; iştahla el ovuşturanların da, farkındaydım. Rz cümle; Seçim sonuçları doğrultusunda, aldığımız riskin, elbette farkındaydım. İşte bu yüzden; bugüne kadar olduğu gibi, bugün de Türkiye’nin, alıştırılmış normallerinin dışında sadece söz söyleme sırasında değil bedel ödeme sırasında da, en önde duruyorum.
Bugüne kadar, her daim; kimseden bir beklentim olmaksızın;gerektiğinde, bedel ödemeyi bildim. Bundan dolayı da, asla pişman olmadım. Nitekim bugün de, pişman değilim. Çünkü, haklılığımızın, elbet bir gün anlaşılacağını biliyorum. Ve bugün üzerime düşen, her şeyi yapmış olmanın huzuruyla son kez karşınızdayım. Hiçbir hesaba, hiçbir pazarlığa, hiçbir sahtekârlığa girmeden milletin sesini duyurmuş olmanın, mutluluğuyla son kez karşınızdayım. İYİ Parti olarak, varlığımızı, onurumuzu, duruşumuzu pazarlık masalarına, meze ettirmemiş olmanın gururuyla son kez karşınızdayım. İYİ Parti’yi kurduğumuz, ilk günkü gibi bir an bile pes etmeden, mücadele etmiş olmanın, gönül rahatlığıyla son kez karşınızdayım! Allah herkese, böyle veda etmeyi nasip etsin.
İYİ Parti’nin ve İYİ Partilinin fedakârlığını, taşıyamayanlara mani oldum. “Tek kişi kalsam da, bu mücadeleden vazgeçmeyeceğim.” dedim, asla da vazgeçmedim. “Gerekirse bedelini ödeyeceğim.” dedim; Ve bugün de karşınızda aziz milletime ve sizlere karşı, bir kez daha söylemek isterim ki; Ben, bu bedeli ödemeye razıyım. Türkiye’nin iyi ve cesur evlatları Kennedy’nin, çok meşhur bir sözü vardır “Zaferin bin babası vardır, mağlubiyet yetimdir” der. İşte ben, o bin babanın, kaçıştığı yerde o yetim mağlubiyeti, öksüz bırakmadım! Haksız olduğumuz için değil söz verdiğim için bırakmadım! Başarısızlığı ben aldım artık başarıyı, siz yakalayacaksınız. Bedeli ben ödedim artık hesabı, siz tutacaksınız. Kiminiz “abla”, kiminiz “kardeş”, kiminiz “anne” diye geldiniz. Benden bir ev, bir yuva istediniz. Ben de İYİ Parti’yi, sizlere bir ev, bir yuva yaptım. Ocağını tüttürdüm, içini ısıttım, sofrasını kurdum, bahçesini genişlettim. Yıkmak isteyenlere, dağıtmak isteyenlere, çökmek isteyenlere, müsaade etmedim.
Ama bugünden sonra artık bu evi, siz koruyacaksınız. Bu evi, artık, siz ayakta tutacaksınız. Bu eve, artık, siz bakacaksınız. Şairin de dediği gibi “Bizdik o hücumun, bütün aşkıyla kanatlı, bizdik o sabah, ilk atılan safta yüz atlı… Dünyâya vedâ ettik; atıldık dolu dizgin… En son koşumuzdur bu; Asırlarca bilinsin!..” Bu vesileyle, Genel başkan adaylarımıza başarılar diliyor; Kurultayımızın, milletimiz, memleketimiz ve partimiz için; hayırlara vesile olmasını diliyorum. Yolunuz, bahtınız açık olsun. Allah’a emanet olun!"