Gündem Bilim Teknoloji Spor Dünya Ekonomi Siyaset Sağlık Eğitim Kültür Sanat Magazin Yaşam Reklam Künye Gizlilik Sözleşmesi İletişim
Yazılım ve Tasarım: Bilgin Pro © 2024KRT TV Tüm Hakları Saklıdır

Sinan Çalışkanoğlu: Yönetmen kişisel istek olarak soyunmamı isterse o yönetmenle çalışmam

Güldür Güldür Show kadrosunda yer alan sevilen oyuncu Sinan Çalışkanoğlu, Snob Magazin'den Edda Sönmez’in sorularını yanıtladı.

Onu ilk olarak 2006 yılında bir döneme damga vuran Selena dizisinden tanıdık. Şu sıralar Güldür Güldür Show kadrosunda yer alan sevilen oyuncu Sinan Çalışkanoğlu, ile son filmini, oyunculuğunu, değerlerini ve hayata bakışını konuştuk. Tüm sorularımızı içtenlikle cevaplayan Çalışkanoğlu, kadın sorunuyla ilgili de çarpıcı açıkla bir değerlendirme yaparak, “Gazetelerdeki kadın köşelerinden nefret ediyorum” diye konuştu.

İşte Edda Sönmez'in o röportajı:

En son Mucize 2 filminde oynadınız. Proje size nasıl geldi?

Boyut Filmle daha önce birtakım projeler için görüşmüştük ancak kısmet bu filme oldu. Başta, filmde olmakla ilgili ön yargılarım vardı çünkü senaryoyu bilmiyordum. Mahsun (Kırmızıgül) hoca, oyunculara senaryo vermiyor. Şirkette bir toplantı ayarlanmıştı. Belki de anlattığı yüzüncü kişi olmama rağmen, bana bütün senaryoyu en baştan sona kadar anlattı. Onun inancı ve samimiyeti karşısında çok etkilendim. O görüşme sonucunda kafamda hiçbir soru işareti kalmadı ve filmde olmaya karar verdim.

MAHSUN ÇOK TİTİZ BİR YÖNETMEN

Mahsun’la çalışmak nasıl?

Mahsun (Kırmızıgül) hocayla çalışmak benim için çok güzel bir tecrübe oldu. Her şeyden önce çok disiplinli sabah 07:00’de herkesten önce sette, işinin başında olan bir yönetmen. Oyuncuyu rahat bırakan, oyuncunun malzemesini sonuna kadar kullanan, oyuncunun, en iyi performansını alana kadar aynı sahneyi tekrar tekrar çekecek kadar titiz bir yönetmen. Çok takdir ettiğim başka bir özelliği de mahalleliyi oynayan 5-6 yaşında küçük çocuklarla konuşurken bile, onlara profesyonel oyuncu olduklarını hissettiriyordu. Bu yüzden çaycısından figürasyonuna kadar setteki herkes, Mahsun hocaya çok saygı duyuyordu. Mahallede top oynayan çocuk, kendini sahnenin baş rolü gibi hissediyordu. O yüzden hocanın sahneleri çok sağlam duygularla doludur. Seyirci bunun yansımasını, filmi izlerken bire bir görür. Senaryonun içinde herhangi bir değişiklik varsa bu önermelerin hepsine açık bir yönetmen. Gerçekten açık fikirli biri.



Sizi bu kadar cezbeden film ne anlatıyor?

Film, saf sevgiyle, insanların hayatlarına dokunarak, yaratılan bir mucizeyi anlatıyor. Bence, filmin ana teması karşılıksız sevginin, hayattaki tüm engelleri ortadan kaldırmasıdır.

ELVİS'E OLAN HAYRANLIĞIM ARTTI

Elvis Presley’i oynamak nasıl bir duygu? Zorlandınız mı?

Bu karaktere hazırlanırken işe, Elvis Presley’in hayatını araştırarak başladım. Araştırdıkça Elvis’e olan hayranlığım bir kat daha arttı. Önce Elvis Presley’in dans figürlerine çalıştım. Sonra bunu, Elvis’e özenen Ali karakteriyle birleştirdim çünkü bu bir Elvis taklidi olmamalıydı. Ali için Elvis’in ne ifade ettiğine ulaşmam gerekiyordu. Sonuçta ortaya çıkan karakter, Elvis’in Egeli versiyonu olan, Elvis Ali.

Mesleğe başlarken ünlü olmak ne kadar önceliğinizdi?

Oyunculuğu çok seviyordum. Tiyatro eğitimi aldım çünkü tiyatro oyuncusu olmak istiyordum. O dönemler diziler ve sinema oyunculuğu bu kadar revaçta değildi. Yani oyunculuk eğitimi alan biri dizilere girmekten ziyade tiyatro oyunculuğu yapmayı hedefliyordu. Ben de onlardan biriyim. Geçen süreçte ünlü olabildiysem ne mutlu bana. Kişisel olarak, bu meseleye bakışım, insan hangi mesleği yaparsa yapsın, görünür olmak ve fark edilmek ister. Mesleğe başlarken, büyük bir tiyatro oyununda, küçükte olsa bir parça olmak istiyordum. Arkadan geçen adam veya mızrak tutan bir asker. Her ne rolde olursa olsun o sahnede olmak benim için önemli olan tek şeydi. Profesyonel hayatımda da aklımı kaybetmeden, bu amatör duyguyu ruhumun bir yerinde tutmaya çalışıyorum.

“KADIN VEYA ERKEK ÇIPLAKLIĞI REYTİNG MALZEMESİNE DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ”

Son dönemde dizilerde sık sık üstsüz ve kaslı erkek vücutları görüyoruz. Bu reyting getiren bir şey mi?

Reyting getiren bir şey mi yerine, esas sorulması gereken, bu doğru bir şey mi? Reyting sisteminin, tekrar kurulması gerekiyor. Ben saat 20:00’de yayınlanan bir iş yapıyorum. Başka bir kanalda, saat 09:00’da yayınlanan, bir evlilik programıyla, yarışıyorum. Ya da başka bir kanalda saat 23:00’da başlayıp, saat 02:00’de biten, bir reality şovla. Dört beş saat süren bir yarışma programıyla, bir dizinin yarışması demek, o dizinin, yaklaşık 2,5-3 saat devam etmesi anlamına geliyor. Yeter ki program reyting alsın diye her şey mubah gibi bir anlayış var. Reyting her şeyin ölçüsü haline gelmiş ve başarı kıstası olarak kabul ediliyor. Oysa herkes kendi branşında yarışmalı. Maalesef, bu yarışta kadın veya erkek çıplaklığı reyting malzemesine dönüştürülmüştür.

Geliriniz ortalama bir memur maaşı kadar olsa, bu işi yine aynı aşk ve arzuyla yapar mıydınız?

Evet yine de yapardım çünkü başka bir şey yapmayı bilmiyorum.

“YÖNETMENE TESLİM OLURUM”

Siz oynarken yönetmene teslim olabilen oyunculardan mısınız?

Evet teslim olurum. Ben oyuncu olarak o işi kabul ettiysem, artık o işe ait bir elemanımdır ve kayıtsız olarak kendimi yönetmene bırakırım. Olması gereken bu.

YÖNETMEN KİŞİSEL İSTEK OLARAK SOYUNMAMI İSTERSE O YÖNETMENLE ÇALIŞMAM

Peki yönetmene teslim olurum dediniz… Soyunur musunuz?

Bunu, senaryoda önceden görmüş olmam lazım ancak senaryoda olmadığı halde, yönetmen daha sonra kişisel istek olarak benim soyunmamı isterse ve bu senaryoda daha önce belirtilmeyen bir şeyse o yönetmenle çalışmam.

“HAYAT MOTTOM ÇALIŞMAK VE ÜRETKEN OLMAK”

Geldiğiniz noktada bu hayat size ne öğretti? Hayat mottonuz ne?

Geçen 15 sene içinde hayattan öğrendiğim en önemli şey, sabırlı olmak. İşin yokken değil işin varken sabretmek çünkü oyuncunun hayatının çoğu beklemekle geçer. Beklerken de enerjini kaybetmeden muhafaza edebilmek önemli. Bunu genel olarak, hayatımın her alanına yaymayı öğrendim. Hayat mottom ise; çalışmak ve üretken olmak.

Eskiye göre bugün daha çok kadın komedyen var. Yeni isimler nasıl sizce?

Evet iyi ki varlar. Sosyal medya komiği olmayıp, gerçekten kalıcı olabilecek, yetenek ve alt yapıda olduğuna inandığım ve izlemekten çok keyif aldığım kadın komedi oyuncuları var. Umarım sayıları artarak devam eder.

Ayna karşısında gördüğünüz adama karşı hissettiğiniz en baskın duygu ne?

Bu duygu her gün değişir. Kendi tercih ettiğim bir hayatta, kendi tercih ettiğim bir aynaya baktığım için, kendimi mutlu hissederim. Bazen ayna kirlenir, bazen buhar olur ama bilirim ki her gün o aynaya bakarım ve o ayna benimdir. Tıpkı hayat gibi. Mevcut sorunlar, stresler, sıkıntılar vardır ama her şeye rağmen mutlusunuzdur.

“EŞİMLE TANIŞTIĞIM GÜN, ONA SENİNLE EVLENECEĞİM DEDİM”

Bu üçüncü evliliğiniz peki nasıl gidiyor?

Çok güzel gidiyor. Eşim, aynı zamanda en yakın arkadaşım, dostum ve en büyük izleyicim. Bakış açısına her zaman ihtiyaç duyduğum yegâne kişi diyebilirim. Eşimle tanıştığım gün, ona seninle evleneceğim dedim ve iki ay sonra bunu gerçekleştirdim. İyi ki gerçekleştirmişim.

Çocuk sahibi olmayı düşünüyor musunuz?

Eşim ve ben çocukları çok seviyoruz. İlle de çocuğumuz olsun diye bir ısrarımız yok. Kısmet bu işler. Olursa çok seviniriz olmazsa da dünyanın sonu değil.

Takıntılarınız var mı?

İşimi yaparken, çalışırken, ezber yaparken bölünmeye tahammülüm yok. Eskiden bu kadar problem yaptığım bir şey değildi ama zaman içinde bir takıntı haline geldi.

Var mı yeni projeler ?

Şu anda Güldür Güldür devam ediyor. Bunun yansıra gelen teklifler mevcut henüz karar verdiğim başka bir proje yok.

“KENDİMİ MOTİVE ETMEYİ ÖĞRENDİM”

Kendinizle ilgili hâlâ keşfedemediğiniz ya da yeni yeni öğrendiğiniz şeyler var mı?

İnsan kendiyle ilgili her gün yeni bir şey keşfediyor. Kişisel gelişim sürecinde, farkındalıklarımı artırmaya çalıştığım bir dönemdeyim. Bu anlamda, öz değe, öz saygı ve öz güven gibi değerlerin, öz motivasyon konusunda ne kadar önemli olduğunu keşfettim. Kendimi motive etmeyi ve dışardan gelen herhangi bir etkinin, bu motivasyonu bozmasını engellemeyi öğrendim diyebilirim.

“ERKEKLERİN KADINLAR HAKKINDA ÇOK FAZLA KONUŞMAMASI GEREKTİĞİNİ ÖĞRENDİM”

“KADIN SORULARINI CİNSİYETÇİ BULUYORUM”

Kadınlara dair ne öğrendiniz?

Erkeklerin kadınlar hakkında çok fazla konuşmaması gerektiğini öğrendim. Kadınlar hakkında sorulan soruları cinsiyetçi buluyorum. Eminim kadınlar da erkeklerin, kadınlar hakkında konuşması ya da yorumlarda bulunmasından rahatsız oluyorlar. Herhangi bir konunun, kadın ya da erkek olarak ayrılmasındansa insan olarak değerlendirilmesini tercih ederim. Ayrımcılığın her türlüsüne karşıyım. Mesela, gazetelerdeki kadın köşelerinden nefret ediyorum. Gazetelerde erkek köşesi diye bir şey var mı? Sanki gazetelerin toplamı erkeklerden ibaret gibi.

İlginizi Çekebilir
SONRAKİ HABER