'Yapılan düzenlemelerle yargı bağımsızlığının sağlanamayacağını ve yürütmenin yargı üzerindeki etkisinin ortadan kaldırılamayacağını' ifade eden Bakan, "Siyasallaşan yargının hukuk dışı uygulamaları fiilen devam ederken, gerekçesinde koca koca lafların edildiği adına ‘yargı reformu' dediğiniz bu düzenlemelerden hak, hukuk, adalet çıkmaz. Toplum üzerinde kurduğunuz baskıyı elinizde tuttuğunuz yargı sopasıyla meşrulaştırırken, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırıp Anayasa'yı tek adam rejimini meşrulaştırmak için bir araç olarak kullanırken, ‘yargıda reform' diye karşımıza çıkmanız utanç vericidir" diye konuştu.
Anayasa Mahkemesi'nin yapısına dikkat çeken CHP'li Bakan, "15 üyeli Anayasa Mahkemesi'nin 4 üyesini doğrudan Cumhurbaşkanı belirliyor, 8 üyesini Danıştay, Yargıtay ve YÖK'ün gösterdiği adaylar arasından yine Cumhurbaşkanı belirliyor, kalan 3 üyesini ise Cumhurbaşkanının Genel Başkanı olduğu partinin çoğunlukta olduğu Meclis yani yine Cumhurbaşkanı belirliyor. Yani Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin yargısal denetimini yapan Anayasa Mahkemesi'nin üyelerini Cumhurbaşkanı belirliyor! Böyle bir rezalet olur mu? Siz hangi yargı reformundan bahsediyorsunuz?" dedi.
"Adliye koridorlarında hangi hâkim HAKYOL'cu diye konuşuluyor"
Yargının tarikat ve cemaatlere teslim edildiğini söyleyen Bakan, "Otuz yıldır hukuk mesleğinin içindeyim. Avukat olduğumuz ilk yıllarda yargıçlarla ilgili, savcılarla ilgili konuşurken şundan bahsederdi; Birinci Ticaret Mahkemesi'nin hâkimi mevzuata çok hâkim, içtihadı iyi biliyor; Asliye Hukuk Mahkemesi'nin hâkiminin dosyaları Yargıtay'a gittiği zaman onanarak geliyor, diğerinin bozularak geliyor… Biz bunları konuşurduk. Şimdi adliye koridorlarında, şu hâkim HAKYOL'cu, bu hâkim bilmem hangi cemaatten… Bunlar konuşuluyor. Buradan bağımsız yargı çıkar mı? Çıkmaz. Buradan adalet çıkar mı? Çıkmaz" ifadelerini kullandı.
"Şeyhine değil hukuka bağlı yargıçlar yetiştirelim"
CHP'li Bakan sözlerini, “Adalete olan güvenin yüzde yirmilere düştüğü, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na linç girişiminde bulunanların serbest bırakılıp elinin öpüldüğü, kadın avukatın eteğinin boyuna karışma haddini kendinde gören yargıçların bulunduğu, gazetecilerin gazetecilik yaptıkları için yargılandığı ve hatta kelepçelenerek hapsedildiği, yargıdaki atamalarda liyakat değil, sadakat, partililik ya da yakınlık arandığı, yargı yılı açılışının sarayda yapıldığı, yargı reformu paketinin dahi sarayda partili Cumhurbaşkanı tarafından açıklandığı bir sistem ortada dururken Türkiye'de ne yargının bağımsızlığından ne de hukukun üstünlüğünden bahsedilebilir. Yargının bağımsızlığını yeniden tesis etmek, hukukun üstünlüğünü yeniden egemen kılmak için gelin kapsayıcı, uzlaşmacı ve katılımcı bir yasama çalışmasıyla kuvvetler ayrılığını yeniden tesis edelim ve yargıyı tarikatlar cemaatlerden temizleyip şeyhine değil hukuka bağlı yargıçlar yetiştirelim!” diye sürdürdü.
"Çocuğun üstün yararını koruyamadık!"
Komisyon görüşmelerindeki bir olayı da hatırlatan Bakan şu şekilde konuştu:
"Bu paket Komisyonda görüşülürken 35'inci maddeye katkıda bulunmak istedim. Çocuk Koruma Kanunu'nu değiştiriyoruz… Mevcut kanun, yetişkin ile çocuk bir arada suç işlediğinde 12 yaşındaki çocuğu genel mahkemede yargılamaya cevaz veren bir kanun... Dedim ki ‘Arkadaşlar, gelin bunu hep beraber değiştirelim. Çocuğun üstün yararını gözetelim, 12 yaşındaki çocuk genel mahkemelerde yargılanamasın.' Orada bulunan Komisyon üyesi arkadaşımız, teklif sahibi Ali Özkaya dedi ki, ‘Sayın Vekilim, bize bunlarla gelin, ne güzel bir öneri bu.' Yargıtay Ceza Dairesi Başkanı orada dedi ki, ‘Vekilim, aynen ben de sizin gibi düşünüyorum.' Bir hukuk fakültesi dekanı var, o da dedi ki, ‘Sayın Vekilim, ne güzel bir teklif bu.' Tüm komisyon hemfikirdi, o maddeyi değiştiremedik! Çocuğun üstün yararını koruyamadık! Hani katılımcı, hani uzlaşmacı yasa değişikliği? Bu mu yargıda reform?"