Magazin basınında sıkça duyduğumuz şu klişeye bayılırım:
"Seviyeli bir birliktelik"
Paparazzi, filanca ünlü beyefendi ile falanca hanımefendiyi bir yerde görmüş, ya da birlikte olduklarını duyup haber yapmışlardır. Ardından, taraflardan biri ya da her ikisi açıklamayı patlatır:
"Seviyeli bir beraberliğimiz var..."
Burada bir nevi "Kaptıkaçtı bir ilişki değil bizimki. Yani öyle gecelik günlük haftalık bir heves sanmayın. Vallahi, karşılıklı sevgi saygı ve güvene dayalı bir aşk ilişkisi bu..." Kısa süreli ilişkisi olanları da kafadan "Seviyesiz" diye damgalar geçerler.
Ama, bahse girebilirsiniz. Bunların ilişkisi de çok kısa sürer ve mutlaka "Seviyesiz" bir kavga ile ayrılırlar. Hattâ, evlenmişlerse bile kısa sürede "Seviyesiz bir boşanma" yaşarlar.
Ortalık yerde, mahalle kavgası misali hakaret ve küfürler ve geçmişe dönük "Seviyesiz" suçlamalar iddialar ve ifşaatın bini bir paraya gider.
Siyasette ise bunun bir, hattâ iki tık üstü ilişkiler mevcuttur.
Üstelik siyasette "Seviyesiz düşmanlık"ların, günün birinde "Seviyeli ilişki"lere, ya da tam tersine dönüştüğü sıkça görülmüştür. Özellikle sağ siyasette, yani halkın talepleri ile ilgisi bulunmayan tamamen halk karşıtı, ranta, çıkara, istismara, milli-dini duygu ve değer sömürüsüne dayalı çıkar siyasetinde bu tür "Evlilik ve boşanma" öykülerine, bu tür "Flört ve seviyesiz ayrılık" masallarına sık sık tanık oluruz.
En yakın tarihi örneği, FETÖ – AKP ittifakı değil midir?
Cumhuriyet'in temellerine kast eden bu ittifakın mutlu ve mes'ut günlerini bir hatırlayın. Birbirlerinin üzerine toz kondurmayacak kadar büyük bir aşka tanık değil miydik?
İktidara laf eden, karşısında FETÖ'cü yargıyı, polis ve istihbarat gücünü bulurdu. Dokunanı cayır cayır yakarlardı. AKP'ye ya da başına söyleyince, Alçak Zaman'ın ve Aşağılık Taraf'ın manşetlerinde infaz edilmek işten bile değildi.
Tersinden de aynı muamele mevcuttu.
Yani, FETÖ'cü Cumhuriyet Düşmanı Şebeke'ye laf söyleyen, AKP cenahında medyası ile parti teşkilatı ile hedefe konmanız an meselesiydi.
Sonra, aralar bozuldu. Çıkarlar çatıştı. Yollar (belki de bir süreliğine) ayrıldı. Büyük bir düşmanlık manzarası çıktı ortaya.
Biri diğerine "Hırsıııııızlaaaar!.." diye en üst perdeden taarruz ederken öteki, "Teröristleeeeeer... Alçaklaaaaar... Hainleeeeeer!.." diye avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı.
FETÖ'cüler yurtdışına kaçıp oradan yaylım ateşine başladılar, eski "gözdeleri ve sevdalıları" da burada operasyon üzerine operasyon düzenleyerek "Analarından emdiklerini burunlarından getirmenin" derdine düştü. Gün geçmiyordu ki, biri diğerinin bir "Pisliğini, kirini, çamurunu, ahlaksızlığını, yolsuzluğunu" ortaya dökmesin.
Bün ise, bir başka eski müttefikle aralarının bozulduğu anlaşılıyor.
Mafya Reisi Sedat Peker'den söz ediyorum.
"Sinyali" bir yerlerden alıp yurtdışına kaçtığından beri o da eski "Seviyeli ilişkisi"ne, ateş püskürüyor. Ne kadar kirli çamaşır varsa, camdan aşağı fırlatıp atıyor. Arkalarından küfür kıyamet saydırıyor.
Dahası, iktidarın ve dolayısıyla Türkiye'nin başını ciddi derde sokma potansiyeli taşıyan "Uluslararası meselelere" projektör tutuyor. Suriye-Silahlar-Sadat-Nusra vb. diyeyim, siz anlayın.
Eski "Seviyeli Sevgililer" tam bir "Seviyesiz Boşanma" görüntüsü içinde görülürken, bu taraf da, Peker'i "Dış güçlerin oyuncağı, ajanı, maşası" olarak bir kumpasın enstrümanı olmakla suçluyorlar.
"Ulan, sizinle birlikte iş çevirirken iyiydi değil mi?.." mealinde zehir zemberek videoların da ardı arkası kesilmiyor.
"Seviyesiz boşanma" sürecindeki bu suçlama ve hakaretler nereye kadar sürecek bilinmez. Bir aşamada birinin kararı ya da uyarısı ile baltalar toprağa gömülüp sessizlik de mümkün. Ama şu an için Mafya Reisi'nin, tam tersine "El yükseltme" ya da "Eşik atlama" hattâ ünlü benzetme ile "Rubikon'u geçme" hamlesine hazırlandığı yani Sezar'ın ünlü sözü ile "Alea iacta est" (Ok yaydan çıktı artık) demeyi planladığına ilişkin emareler belirdi.
Bunu nereden anlıyoruz?
Peker'in son videosunda kullandığı, "Tayyip Abi. Gelecek videoda seninle helalleşeceğiz" lafı çok önemli.
"Geçmişteki" güzel günleri yani "Seviyeli" birlikteliği hatırlatıp, "Ne güzel zamanlarımız oldu. Onların hatırına bana bunu (S.Soylu'ya sahip çıkmayı kastediyor) yapmayacaktın" mealinde tehdit ediyor AKP liderini.
Elbette bildiği çok şey var. İddialar çok vahim. İktidarın, üstelik de tam seçim sath-ı mailine çok yaklaşmışken, başını ağrıtacak itibarını zedeleyecek bir yığın iddia ile ortaya çıkıyor Peker.
Evet, kirli gizli saklı işlerin belgesi (bildiğimiz anlamda belgesi) olmaz. Ama mesela Hadi Özışık videosunu hatırlayın. Konuşma görüşme kayıtları da çıkabilir ortaya. Bilemeyiz.
Aynı FETÖ (17-25 Aralık) boşanmasında olduğu gibi, bu tür tapeler kayıtlar da görebiliriz.
Görmeyebiliriz de... Neticede bir tür mutabakat, barış, sus payı benzeri girişimler de mümkündür.
Bekleyip göreceğiz.
Ama iktidarın en tepesindeki ismin bu şekilde yarı açık-yarı kapalı tehdit edilmesi hayra alamet değil.
Seviyeli boşanmanın "Helalleşmesi" (siz hesaplaşma diye okuyun) çok ilginç bir "Arkası yarın" çekimi olabilir.
Keyif mi alıyoruz izlemekten?
Haşa!...
Tam tersine, ülkemiz için kahredici bir durum.
Ama, aralarındaki kavganın her ikisine de zarar veriyor olmasından, ülkenin geleceği için asgari de olsa bir umut ışığı doğması, hayırlıdır.
Bütün kirler dökülsün, bütün pullar dökülsün, eteklerdeki bütün taşlar fırlatılsın.
Sonunda ülke temizlensin.
Tüm dileğimiz bu.
- - - -