Turgut'un yazısı şöyle:
Gençlerin üniversite tercih dönemindeyiz ya nereye baksanız bir üniversitenin ilanını görmek mümkün.
Anladığım takdirde Türkiye’de ne kadar mahalle varsa, o mahalle ne kadar küçük ve önemsiz olsa da fark etmiyor, her mahalleye düşecek kadar ve onların adını taşımakta olan üniversite de var.
Tabii üniversite sayısının artması biz büyüklere "Bakın size üniversite okuma imkanını getirdik, isteyen üniversitesine gidiyor, gençlerimiz bunun kıymetini bilsinler" demek fırsatını da verir.
*
Sağlık sektöründe olduğu gibi eğitim sektöründe de iyi para kazanma imkanları var.
Artık müteahhitlikten para zor kazanılacağını düşünmeye başlayan elinde yatırım parası olanlar öncelikle üniversite açmayı tercih ediyorlarmış gibi bir görüntü var ortada.
*
Bu tür yatırımcıların öncelikli yatırım tercihi sağlık sektörü olamıyor. Çünkü üniversitenin aksine sağlık sektöründe kaliteyi düşürmeyi göze almak o kadar kolay değil. Çünkü insan hayatı söz konusu ve siz nitelikli insanlar çalıştırmazsanız yani kaliteye de yatırım yapmazsanız alacağınız risk çok artabilir.
Bu riski alamayanların tercihi üniversite açmak oluyor. Tabii üniversite yatırımında bir tek riske atılan hayat öğrencinin hayatı oluyor. Çünkü kalitesiz eğitimden geçen genç diploma alabilse de hayatta başarma şansı genelde pek yok. O yeni türemiş üniversitelerin çoğuna giren öğrenciler de bu acı gerçeği biliyorlar ama yapabilecek de fazla bir şey yok ortada. Üstelik kendi hayatlarına bir yatırım yapamadıkları halde özel üniversitelere de çok para da ödüyor o öğrenciler. (Burada istisna olan üniversiteler var tabii ama istisnalar kuralı bozmuyor her zaman olduğu gibi)
*
Bir üniversitenin gerçekten üniversite sayılabilmesi için sadece binalarının, bir kampusunun ve binaların içinde ders vermeye yeltenen insanlarının olması yetmez. Bu koşulları harcayacak parası olan herhangi bir müteşebbis sağlayabilir. Ama üniversitenin gerçekten de global standartlarda bir üniversite sayılabilmesi için bir geçmişi, geleneği, kendisine ait bir kültürü, kampus sosyal yaşamı, özgür bilimsel tartışma ortamı ve kaliteli hocaları olması gerekmektedir.
Amerika’da bazen "Artık buna da başvuru yapılmasına değmez" dediğimiz bir üniversitenin bile 200 yıllık geçmişi olduğunu gördüğümüz olabiliyordu. Yani bir geçmişiniz olması da yetmeyebilir sizin o geçmişle kültürel kalitenizi ortaya koyarak neler yaptığınız önemlidir. Özetle üniversiteyi üniversite yapan en önemli değer kaliteli insan malzemesinin bulunmasıdır ve bunda bir süreklilik sağlanmasıdır.
Türkiye’de sayısı çok artmış olan yeni üniversitelerin bunu yapabildikleri çok şüphelidir. Üniversite sistemi düşünceyi ve kaliteyi ön plana çıkaran bir plan çerçevesinde bir an önce ele alınıp yeniden yapılandırılmadıkça üniversite okuduklarını zanneden ama gerçekte diplomalı işsizliğe hazırlanma sürecinde olan gençlerimizin geleceği maalesef kararmaya devam edecek.