BIST 100 9.636 DOLAR 34,65 EURO 36,38 ALTIN 2.927,96
9° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Selahattin Demirtaş'tan tiyatro oyunu açıklaması

Selahattin Demirtaş'tan tiyatro oyunu açıklaması

HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Devran kitabının okuma tiyatrosuna katılanlar üzerinden başlayan tartışmaya ilişkin, "Yan yana gelmek, konuşmak, birlikte olmak kimseye zarar vermez. Ahmet Kaya’ya çatal fırlatanlar neyse bugün tiyatro salonundakilere saldıranlar da aynı." dedi.

HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Dipnot yayınları tarafından çıkan ve yarın raflardaki yerini alacak olan romanı Leylan hakkında açıklamalarda bulundu.

Demirtaş Leylan hakkında kendisini en çok zorlayan kısmının kitabın kurgusu olduğunu belirterek “Karmaşık bir kurguyu, hiç açık vermeden oturtmaya çalışmak çok zorlayıcıydı. Sonuçta oldu mu bilmiyorum tabii, buna okurlar karar verecek. Artık benden çıktı, söz okurlarda” dedi.

Demirtaş ayrıca Devran kitabının tiyatro gösterimi sonrası yaşananlara dair de “Bunlar tartışma değil, salyalı saldırılardır, organize bir psikolojik harekâttır. Hiç şüphesiz bu pespaye saldırılar, iftiralar, hakaretler ve tehditler sadece sahibine zarar veriyor. Bir zamanlar Ahmet Kaya’ya çatal fırlatanlar neyse bugün o tiyatro salonundakilere saldıranlar da aynısıdır. Bir gün çok ama çok utanacak, pişman olacaklar. İnanmıyorlarsa gidip Ahmet Kaya’ya çatal fırlatanlara sorsunlar. Bu utancı ömür boyu taşıyacaklar. Özellikle o program sunucularına, bu pespayelik yapışıp kalacak. Yazık hepsine, çok zavallı görünüyorlar” ifadelerini kullandı.

Evrensel‘in soruları ve Demirtaş’ın yanıtları şöyle:

İç içe geçmiş ve kurgusu şahane bir roman Leylan. Teknolojik tartışmalar da yoğun bir şekilde kendine yer bulmuş kitapta, tıbbi terimler de çok fazla. Kitaba nasıl hazırlandınız? Uzun bir süreç olduğundan bahsetmişsiniz kitapta ama sizden dinleyelim bir de.

Bir hücrede kitap yazmak veya yazmaya hazırlanmak nasıl olabilir ki? Kalemim ve kağıdım dışında herhangi bir materyalim, hayallerim dışında da en ufak bir görsel etkileşim malzemem yoktu. Yazarken tıkandığında, ormana veya deniz kenarına yürüyüşe ya da arkadaşlarla sohbet edip kafa dağıtmaya da gidemiyorsun. Her şey tamamen, kendi içinde olup bitiyor. İlham alabileceğin tek şey yaşanmışlıklar ve hatıraların oluyor, bir de kitaplar elbette.

“MORAL MOTİVASYONU DIŞARIDAKİ MİLYONLAR ULAŞTIRIYOR”

Ama bütün bunları yapabilmek moral motivasyon gerektiriyor. İşte onu da dışarıdaki milyonlar ulaştırıyor bana. Teknik bilgi desteğini de kitaplardan ve bazı bilimsel notlardan edindim. Beni en çok zorlayan ise kitabın kurgusu oldu. Karmaşık bir kurguyu, hiç açık vermeden oturtmaya çalışmak çok zorlayıcıydı. Sonuçta oldu mu bilmiyorum tabii, buna okurlar karar verecek. Artık benden çıktı, söz okurlarda.

Devran ve Seher öykü kitaplarıydı, Leylan ise bir roman. Kitaplardaki karakterleri yaratırken nelerden besleniyorsunuz ve hayattaki karşılıkları ne sizin için?

Hiç görmediğim, tanımadığım, tümüyle hayali bir karakteri yaratamıyorum galiba. Her karakterimin, gerçek hayatta tekabül ettiği biri oluyor. Ve benim hatıralarımdan birileri de oluyor mutlaka. Oradan yola çıkarak karakterlere derinlik kazandırmaya, onları ete kemiğe büründürmeye çalışıyorum.

Kitaptaki karakterlerden Bedirhan ve Sema ‘mutluluk’ ve ‘özgürlük’ üzerine yoğun bir felsefi tartışmaya giriyorlar. Peki sizce mutluluk ve özgürlük nedir ve aralarında nasıl bir bağ var?

Bunu, romanda çok çeşitli bakış açılarıyla anlatmaya çalıştım zaten. Benim kişisel yaklaşımlarım da dikkatli okurun gözünden kaçmayacaktır eminim.

Biraz da özel bir soru var sırada. Kitaptaki Kudret’in çocukluk aşkı Serap’a, yani Leylan’a olan aşkına baktığımızda karşımıza çok büyük bir sevda çıkıyor. Onu bir dakika görmek için saat 4’te evinin önünden geçmesi, okuldan eve bırakması, başkasıyla olan nişanlarını hep bozması… Ve siz kitabı 25 yıllık eşiniz Başak Hanım’a ve kızlarınız Delal ve Dılda’ya atfetmişsiniz. Sizin Başak hanıma olan aşkınızı Kudret’in sevdasına benzetebilir miyiz?

Benzetebilirim tabii ki, ama bizdeki çok daha fazlasıdır. Her roman yazarı biraz otobiyografik olmaktan kaçamaz ya, benim de durumum istisna değil. Fakat Kudret ve Leylan’ın maceraları özgündür, gözleme ve anılara dayalıdır. Yine de bizim hikâyemizdir esas kaynağı. Başak’a uzaktan, çaktırmadan bakmışlığım, peşinden gitmişliğim hiç de az değildir. Kızlarımız da bu aşkın buğdaylarıdır tabii ki

Edebiyat dünyasını takip etme imkanınız oluyor mu? Oluyorsa bugün hem dünyadan hem de Türkiye’den en çok hangi yazarları okuyup beğeniyorsunuz?

Sayamayacağım kadar çok ve değişik ülkelerin edebiyatından farklı yazarları okuyorum. Kürtçe edebiyat dahil, her birinden etkilenmişimdir elbette. Ama her yazar gibi ben de kendi üslubumu yaratmaya çalışıyorum.

Sanatın hemen her dalıyla uğraşıyorsunuz. Bağlama çalışıyorsunuz, kitap yazıyorsunuz, resim yapıyorsunuz ve şimdi de Leman’da çizmeye başladınız. Devamı gelecek sanırım bu çalışmaların.

Şu anda yeni bir çalışmam yok. Arada resim, karikatür çiziyorum tabii.

Bir de sağlık durumunuz… Nasılsınız bu aralar?

İyi olmaya çalışıyorum, en azından moralim çok iyi. Bu koşullarda tümden iyileşmek imkansızdır nihayetinde.

Devran kitabınız tiyatroda sahnelendi ve bir anda yine tartışmalar başladı. Üstelik bu kez izleyiciler de hedef alındı. Siz bu tartışmalar için ne söylersiniz?

Bunlar tartışma değil, salyalı saldırılardır, organize bir psikolojik harekattır. Hiç şüphesiz bu pespaye saldırılar, iftiralar, hakaretler ve tehditler sadece sahibine zarar veriyor. Bir zamanlar Ahmet Kaya’ya çatal fırlatanlar neyse bugün o tiyatro salonundakilere saldıranlar da aynısıdır. Bir gün çok ama çok utanacak, pişman olacaklar. İnanmıyorlarsa gidip Ahmet Kaya’ya çatal fırlatanlara sorsunlar. Bu utancı ömür boyu taşıyacaklar. Özellikle o program sunucularına, bu pespayelik yapışıp kalacak. Yazık hepsine, çok zavallı görünüyorlar.