Gündem Bilim Teknoloji Spor Dünya Ekonomi Siyaset Sağlık Eğitim Kültür Sanat Magazin Yaşam Reklam Künye Gizlilik Sözleşmesi İletişim
Yazılım ve Tasarım: Bilgin Pro © 2024KRT TV Tüm Hakları Saklıdır

Şebnem Korur Fincancı tutuklanarak cezaevine gönderildi

'Terör örgütü propagandası yapmak' suçundan dün sabah gözaltına alınan ve bugün öğle saatlerinde sulh ceza mahkemesine sevk edilen Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı, tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Hakkında “terör örgütü propagandası yapmak” suçundan yürütülen soruşturma kapsamında dün sabah İstanbul’da gözaltına alınan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı, emniyetteki işlemlerinin ardından Ankara Adliyesi’ne sevk edildi.

Şebnem Korur Fincancı, soruşturmayı yürüten Terör Suçları Soruşturma Bürosu’nda görevli savcıya 2.5 saat ifade verdi.

Sözcü'den Fırat Fıstık'ın haberine göre; öğle saatlerinde tutuklanma talebiyle sulh ceza mahkemesine sevk edilen Fincancı, tutuklandı.

SUÇLAMALARI KABUL ETMEDİ

Fincancı, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısına verdiği ifadede, 19 Ekim 2022’de Almanya’nın başkenti Berlin’de bir konferansa katılmak için bulunduğunu, bu sırada Medya Haber TV’den şahsen tanımadığı bir kişinin canlı bağlantı için kendisine telefonla ulaştığını söyledi.

Söz konusu haber kanalının PKK silahlı terör örgütüyle bir irtibatı olup olmadığını hekim olarak bilmediğini savunan Fincancı, şunları kaydetti:

18 Ekim 2022 tarihinde Almanya’da Roza Lüksemburg Vakfının ‘Cezaevi Ve İnsan Hakları’ konulu bir konferansında, o ortamda tanıştığım bir meslektaşım içinde bulunduğum hekim arkadaşlarıma bir video gösterdi. Bizler bu videoyu izleyip karşılıklı fikir alış verişlerinde bulunduk. Benim Medya Haber TV’de canlı yayında yaptığım bağlantı öncesinde video hakkında böyle bilgi sahibi oldum.

Bana sormuş olduğunuz incelenen görüntüler kapsamındaki kimyasal, toksik ve zehirli gazlarla ilgili yorum bir ön değerlendirmedir. 18 Ekim 2022 tarihinde hekimler arasında yapmış olduğumuz video değerlendirmesi ile 19 Ekim 2022 tarihinde canlı bağlantıya çağrılmam arasında bir irtibat yoktur. Benim yaptığım bu ön değerlendirmede de herhangi bir kurum ve kuruluşa müracaatımız olmuyor.

Uluslararası Cenevre Sözleşmesinde bir araştırma yapılması için devletler tarafından başvuru yapılması gerekmektedir. Yine ekranda görünen kulaklık ile yapmış olduğum bağlantıda ben karşıda sadece spikerin yüzünü görmekteydim. Benim haricen bir cep telefonuyla bir görüşmem olmadı. Doğrudan Skype üzerinden bağlandım. Kapatmam suretiyle bağlantım sonlandı. Kalmış olduğum otelin odasında otelin interneti ile bu bağlantıyı sağladım. Benim bundan önce Medya Haber TV gibi kimyasal silah kullanımına ilişkin canlı bağlantım olmamıştır.

'OTOPSİLERE KATILMIŞLIĞIM VARDIR'

Kimyasal silahlar üzerine Türk Tabipleri Birliği bünyesinde oluşturulan, Adli Tıp Uzmanları Derneğinin de aralarında bulunduğu 20 branş derneği tarafından “Kimyasal Silahlar Gösteri Kontrol Ajanları” ve “Kimyasal Gösteri Kontrol Ajanlarıyla Temas Edenlerin Sağlık Sorunlarını Değerlendirme Raporu” isimli iki ayrı kitabın hazırlanmasında da aktif olarak rol aldığını belirten Fincancı, “Soruşturma konusu olayla ilgili olarak kimyasal gazlara ilişkin biber gazı, siyen gazı, siyester ve göz yaşartıcı gazlar nedeniyle yaşanan olaylara ilişkin otopsilere katılmışlığım vardır. Bu olaylara ilişkin örnek almışlığımız da vardır. Yine bu konuda otopsisi önce yapılıp değerlendirme için bize başvurulduğu durumlar da vardır.” dedi.

Videonun çekildiği yerin de IPPNW üyesi hekim arkadaşlarının grubunda söylendiğini öne süren Fincancı, şöyle devam etti:

Benim Medya Haber TV’de canlı bağlantı için arayan kişiyi tanımıyordum. Yine söz konusu yayın kuruluşunun PKK silahlı terör örgütüyle irtibatını ve geçmiş haberlerini, yayınlarını bilmiyorum. Çünkü ben hiç haber izlemeyen, hatta kendi bağlantı yaptığım programları da sonrasında izlemeyen bir insanım. Yakın dönemde Türk Tabipler Birliği görevim ve otopsili pek bir olay olmadığı için aranmamıştım, ancak Türkiye İnsan Hakları Vakfında bulunduğum dönemde hak ihlallerinden dolayı daha sık aranıyor ve haber niteliği paylaşımlar ve adli tıp içerikli bilgime danışılıyordu.

Üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini belirten Fincancı, suçsuz olduğunu savundu.

'HUKUKSUZ BİR SÜRECİN SONUNCUNDA TUTUKLANDI'

Türk Tabipleri Birliği, Şebnem Korur Fincancı’nın tutuklanmasıyla ilgili açıklama yaptı. Açıklamada şöyle denildi:

Bugün, 27 Ekim 2022. Bugün, Türkiye demokrasi tarihi için kapkara bir gündür. Bugün, yüz yıllardır bu topraklarda halkın sağlığı için canını dişine takan hekimlerin meslek örgütü olan Türk Tabipleri Birliği'nin başkanının tutuklandığı gündür.

Dr. Şebnem Korur Fincancı; hakkında soruşturma başlatıldığı bilgisinin ardından hızla yurtdışından dönmesine, çağrıldığı takdirde ifadeye gelebileceği avukatları aracılığıyla savcılığa iletilmesine, kaçma veya delil karartma şüphesi bulunmamasına karşın apaçık hukuksuz bir sürecin sonucunda tutuklanmıştır.

Dr. Şebnem Korur Fincancı; kamu güvenliğinden sorumlu Emniyet güçlerinin ve kamu yayıncılığından sorumlu TRT'nin suçlulaştırma çabalarının da katkısıyla, iktidarın son zamanlarda diline pelesenk ettiği ‘dezenformasyon’ kavramına adeta suret kazandırılarak tutuklanmıştır.

Hukuksuz yargı süreçlerinin değiştiremeyeceği hakikati hatırlatıyoruz: Dr. Şebnem Korur Fincancı; hayatını insan haklarına ve yaşatmaya adamıştır. Dr. Şebnem Korur Fincancı Hekimlerin, tıp öğrencilerinin, adli tıp uzmanlarının, bilim insanlarının, demokrasi mücadelesi verenlerin, insan hakları savunucularının, hak mağdurlarının ve daha nicesinin ‘Şebnem Hoca’sıdır.

Bizler bu baskıların üstesinden geleceğiz ve geçmişte olduğu gibi bugün de kazanan, toplumun yaşam ve sağlık hakkı mücadelesini yılmadan veren örgütümüz olacaktır.

Şebnem Hocamıza da, tüm topluma da sözümüzdür: Sağlık çalışanlarının hakları ve toplumun sağlık hakkı için; emek, demokrasi, özgürlük ve barış için; bilimin bağımsızlığı ve bilim insanlarının ifade özgürlüğü için Türk Tabipleri Birliği'ne ve Dr. Şebnem Korur Fincancı'ya sahip çıkmayı sürdüreceğiz.

'ŞEBNEM KORUR FİNCANCI, HAYATINI İNSAN HAKLARINA VE YAŞATMAYA ADAMIŞTIR'

TTB Merkez Konsey üyeleri, Fincancı'nın tutuklanmasına genel merkez binasında düzenledikleri ortak basın toplantısında tepki gösterdi. TTB Merkez Konseyi 2. Başkanı Ali İhsan Ökten, Konsey adına yaptığı açıklamada şunları söyledi:

TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı özgür bırakılsın. Meslek örgütümüze yönelik baskılara son verilsin. TTB ve tabip odaları olarak uzun yıllardır yaşam hakkı, sağlıkta şiddet, hekimlerin özlük hakları ve toplum sağlığı için büyük bir mücadele yürütüyoruz. Aynı zamanda sağlıklı bir toplum için vazgeçilmez olan yoksulluğa karşı mücadelede sendikalarla meslek ve kitle örgütleri ile birlikte mücadele ediyoruz.

Biz hekimler; baskılara, antidemokratik uygulamalara karşı demokrasi, özgürlük ve barış için büyük bir çaba harcıyoruz. İktidar çevrelerinin tüm düşmanlaştırma çabalarına karşı ‘emek bizim, söz bizim' diyerek inatla toplumun sağlıklı yaşama hakkına sahip çıkıyoruz. İktidar çevrelerinin TTB'ye karşı yürüttüğü susturma, etkisizleştirme, kapatma girişimleri ve TTB Merkez Konseyi Başkanı'nın tutuklanması, tüm bu mücadele ve ısrarlarımızın sonucudur.

Bugün, 27 Ekim 2022. Bugün, Türkiye demokrasi tarihi için kapkara bir gündür. Bugün, yüzyıllardır bu topraklarda halkın sağlığı için canını dişine takan hekimlerin meslek örgütü olan TTB'nin başkanının tutuklandığı bir gündür. Doktor Şebnem Korur Fincancı, hakkında soruşturma başlatıldığı bilgisinin ardından hızla yurt dışından dönmesine, çağrıldığı takdirde ifadeye gelebileceği avukatları aracılığı ile savcılığa iletilmesine, kaçma veya delil karartma şüphesi bulunmamasına karşın hukuksuz bir sürecin sonucunda tutuklanmıştır.

Doktor Şebnem Korur Fincancı, kamu güvenliğinden sorumlu emniyet güçlerinin ve kamu yayıncılığından sorumlu TRT'nin suçlulaştırma çabalarının da katkısıyla iktidarın son zamanlarda diline pelesenk ettiği dezenformasyon kavramına adeta suret kazandırarak tutuklanmıştır. Hukuksuz yargı süreçlerinin değiştiremeyeceği hakikati hatırlatıyoruz. Şebnem Korur Fincancı, hayatını insan haklarına ve yaşatmaya adamıştır. Doktor Şebnem Korur Fincancı; hekimlerin, tıp öğrencilerinin, adli tıp uzmanlarının, bilim insanlarının, demokrasi mücadelesi verenlerin, insan hakları savunucularının, hak mağdurlarının ve daha nicesinin Şebnem Hoca'sıdır.

Bizler bu baskıların üzerinden geleceğiz ve geçmişte olduğu gibi bugün de kazanan, toplumun yaşam ve sağlık hakkı mücadelesini yılmadan veren örgütümüz olacaktır. Şebnem Hoca'mıza da tüm topluma da sözümüzdür. Sağlık çalışanlarının hakları ve toplumun sağlık hakkı için; emek, demokrasi, özgürlük ve barış için, bilimin bağımsızlığı ve bilim insanlarının ifade özgürlüğü için TTB'ye ve doktor Şebnem Korur Fincancı'ya sahip çıkmayı sürdüreceğiz.”

'SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASININ BİR ÖRNEĞİ'

Avukat Hülya Yıldırım ise yaşanan sürece ilişkin şu açıklamayı yaptı:

Suçlamanın katalog suçlardan olmaması, tutuklamayı gerektiren suçlardan olmaması bir yana, gözaltı koşullarının oluşmadığını görüyoruz. Çünkü zaten biz, kendimizi ifade vermek için Şebnem Hoca'yı hazır edeceğimizi, Şebnem Hoca'nın ifade vermek istediğini beyan etmiştik. Kaldı ki bunu beyan etmesek dahi TTB Başkanı olan, herkes tarafından bilinen, tanınan Şebnem Hoca'nın kaçma şüphesi olmadığı çok açık. Ancak buna rağmen kötü muamele diyebileceğimiz ev basma ile karşılaşarak gözaltına alındığı gerçeği ile karşı karşıyayız.

Öncelikle bu gözaltına ilişkin hukuksuz sürecin altını çizmek istiyorum. Bununla birlikte, dün gözaltının ardından savcılıkla görüşme talep ettik ve dosyadaki gözaltı kararını, el koyma, arama ve yakalamaya ilişkin değişiklik talep ettik. Bu arada dosyada kısıtlılık yok, herhangi bir gizlilik yok. Ancak savcılık bizimle görüşmedi. Odasında kendisi ile görüşmeye çalıştığımızda herhangi bir bilgi vermeyeceğini belirtti. Bu süreçte bize bilgi verilmezken Şebnem Hoca hakkında hem suçlamaya ilişkin hem gözaltı kararına ilişkin TRT'de çok fazla haber geçtiğini gördük. En başta, dosyayı inceleyememe ve gözaltına alınan müvekkilin gözaltı kararını dahi öğrenememe, savunma hakkının kısıtlanmasının bir örneği.

Merkez Konseyi üyelerinin ve aynı zamanda Şebnem Hoca'nın görevden alınmasına ilişkin de bir ihbarda bulunulduğu ve dava açıldığı iddiası vardı. Aynı savcı tarafından yapılan bir ihbar söz konusu. Bu ihbarı yapabilmesi için, yani Merkez Konseyi üyelerinin alınması veya Şebnem Hoca'nın görevden alınmasını bu savcının talep edebilmesi için açıkça Şebnem Hoca'nın ve Konsey üyelerinin amaç dışı faaliyet yürüttüğüne karar getirmesi gerekir. Dün sabah itibariyle dava açan bir savcı, eğer bu kanaati dün sabah itibariyle getirdiyse bugün bizden ifade almasının hiçbir anlamı yoktur. Açıkça Şebnem Hoca'yı suçlu olarak görmektedir ve bu da tarafsızlığı zedeleyici bir durumdur.

Devlet yetkililerinin bu konuda çok açıklaması oldu. Bu, adil yargılamayı etkilemeyi teşebbüs suçunu oluşturan bir şeydi. Bu sürecin bu şekilde ilerlemesi de adil yargılanmayı etkiler.”

'SAVCILIK ODASININ ÖNÜNDE BEKLERKEN BASINDAN HOCA'MIZIN TUTUKLANDIĞINI ÖĞRENDİK'

Şebnem Korur Fincancı'nın avukatlarından Meriç Eyüpoğlu da şöyle konuştu:

Herkes, mahkemede, sulh ceza hakimliğindeki ifade sürecinin neden bu kadar uzun sürdüğünü merak ediyor. Oysa bizim size anlatabileceğimiz neredeyse hiçbir şey yok. Neden yok? Çünkü her şey günlerdir yazılıp çizildiği gibi. Biz ev aramasındayken, daha soruşturma savcısı ev aramasında tutanak oluşturmamışken, evden çıkanlar kayıt altına alınmamışken bu dosyayı yürüten savcı, ev aramasına karar veren İstanbul'daki ilgili mahkeme bu belgeleri, formları görmemişken, avukatları olarak bizleri görmemişken TRT sabah yayın yaptı.

Sadece o gün kalmadı bu. Bugün biz savcılık ifadesinden çıktık, bilindiği gibi savcının bu noktada ilgili kişiyi, Hoca'mızı serbest bırakma ya da adli kontrol ile tutuklanma talebiyle sulh ceza hakimliğine sevk yetkisi var, dolayısıyla sonucu biliyor olsak da bu prosedürlerin tamamlanmasını bekliyorduk. Çok sayıda avukat savcılık odasının önünde beklerken, tutuklamaya sevk edildi mi, edilmedi mi öğrenmeye çalışırken yine biz, basından Hoca'mızın tutuklandığını öğrendik.

Bugün hem savcılık aşamasında hem mahkeme aşamasında ifade ettiğimiz birkaç örneği paylaşmak istiyorum. Şebnem Korur Fincancı kim, bilmeyen hâlâ var bu ülkede. Şebnem Korur Fincancı, daha öncesinde çok kez olduğu gibi bu sürecin tamamında da kendi mesleki bilgisi, deneyimi çerçevesinde yapılan başvuruları, kimin başvurduğuna bakmaksızın değerlendirdiğini anlattı. Bunun için bilimsel, akademik çalışmaları ve deneyimleri kendisinin kılavuzu. Buna ilişkin çarpıcı örneklerinden biri, yine yargılama konusu oldu. Uzun yıllar davalar devam etti.

Belki hatırlayanınız da olacak, Uğur Mumcu suikastı sonrasında bu nedenle yargılanan kişiler, o dönemde İBDA-C örgütüne üye olduğu iddia edilen kişilerdi. Bizim açımızdan önemli olan kısım şu; İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, diğer adı ile Çapa Adli Tıp Ana Bilim Dalı'nda görevliydi. O dönem tutuklu olan bu kişilerin avukatları, üniversitenin prosedürüne uygun olarak başvuruda bulunuyor ve müvekkillerinin işkenceye uğradığını söylüyor. Buna ilişkin fotoğraflar ve bir dizi belge sunuyor. Hoca'mız, bunları inceleyip o dönemde bir rapor hazırlamıştı. Bugün bu yine gündeme gelmiş. Bu örnek de Şebnem Hoca'nın hem bir insan hakları savunucusu olarak durduğu yeri hem de işkence, kötü muamele, insan hakları ihlali ile ilgili kimler gelirse gelsin, başvurucu kim olursa olsun bu mesleki deneyimi ve bilgisi ışığında tereddütsüz raporladığını ve belgelediğini çok çarpıcı bir biçimde gösteriyor olsa gerek.

TIBBİ DEĞERLENDİRME SONRASI SORUŞTURMA

Terör örgütü PKK'ya yakın bir kanal, Zap bölgesinde 17 PKK'lının kimyasal silah kullanılarak öldürüldüğünü iddia etmiş; adli tıp uzmanı Dr. Fincancı, kanalın yayınına katılarak kimyasal silahlarla ilgili tıbbi değerlendirmelerde bulunmuştu.

Fincancı, sosyal medyada dolaşıma giren ve teröristlere ait olduğu iddia edilen görüntüleri izlediğini ve incelediğini belirterek, şunları söylemişti:

Belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik gazlardan, zehirli gazlardan, kimyasal gazlardan biri kullanılmış durumda. Tabii çok çeşitli kimyasal silahlar var. Her ne kadar kullanılması yasak olsa da ne yazık ki bu yasaklanmış silahların çatışmalarda kullanıldığını da görüyoruz. Böyle bir iddia ortaya çıktığında nasıl araştırma yapılacağının da Minnesota Protokolü'yle ele alınması gerekiyor. Bağımsız heyetlerce bu bölgelerde inceleme yapılması bir zorunluluk.

İlginizi Çekebilir
SONRAKİ HABER