Giresun'da 22 Ağustos'ta meydana gelen sel felaketinin ardından verilen can kayıplarının sorumlusunun kim olduğu tartışma konusu olmuştu.
Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk bugünkü köşe yazısında, felaketin göz göre göre geldiğini yazdı.
Öztürk, sorumluların kim olduğuna dair dikkat çeken ayrıntıları da kaleme aldı.
Öztürk, yazısında şunları kaydetti:
Bir özdeyişimiz var: “Ovaya ev yapma yel alır; dereye ev yapma sel alır” diye. Ama dere yatakları ev dolu. CHP Giresun İl Genel Meclisi toplantısında, CHP'li üye Ömer Cebeci, fotoğrafını gösterdiği menfezin altının boşaldığını, sel gelirse bunun çökeceğini söyledi. Uyarı muhalefetten gelince, tabii ki dikkate bile alınmadı, gereği yapılmadı. Sonuç: “Yıkılacak” denilen menfez çöktü, 5 askerimiz ve bir kepçe operatörümüz şehit oldu.
Peki bu sorumsuzluğun bir faturası olmaz mı? Tirebolu-Doğankent yolu üzerindeki felaket bölgesine üç açıklı en az altmış metrelik köprü yerine ufak ufak kutu menfezlerini Giresun İl Afet Müdürü, İl Özel İdare Genel Sekreteri yapmadı. Yol dolgusunun ve asfaltının basit malzemelerden yapılmasının sorumlusu Giresun İl Afet Müdürü ve Giresun İl Özel İdaresi değildir.
Menfezin içi selden önce boşalmıştı. Yetkililer, tehlikeye karşı uyarılmıştı. Ama aldıran olmadı. Felaket göz göre göre geldi.
SORUMLULAR YERİNDE
Su baskınına uğramış veya uğrayabilir bölgeler Devlet Su İşleri'nin (DSİ) bağlı bulunduğu bakanlığın görevidir. “Dere ıslah ediyorum” diye dere yataklarını kanal içerisine alıp daraltmak, dere yataklarında çakıl ocaklarının işletilmesi ve o dere yataklarının kullanımı DSİ'nin sorumluluğundadır.
Giresun'daki müdürlerin karayoluna müdahale yetkisi yok. Gerçek sorumlular Doğankent-Tirebolu yoluna üç açıklı köprü yerine yan yana ufak kutu menfezleri yapanlar, yaptıranlar ve bunun kabulünü yapanlardır. Dere yatakları ve Giresun'un başına bela olan hidroelektrik santrallerinin (HES) sorumlusu Giresun İl Müdürleri değil, DSİ'nin, Karayolları'nın bölge müdürleridir. Ama onların dokunulmazlıkları var.
Muhalefetten geldiği için bir yıl önceki “Çökecek” uyarısı dikkate alınmış ve gereği yapılmış olsaydı, 5 askerimiz ve kepçe operatörümüz şehit düşmeyecekti. Terörün yaygın olduğu dönemde, Siverek'te bir astsubay, cesedin başında telsizle komutana bilgi verirken duymuştum: “Ölene tabut, kalana zabıt, maktul derdest (elde), sanık hali (halen) firarda, Asayiş berkemal komutanım.” Aslında, Giresun'da yaşananların da özeti budur.
Sel sonrası menfezin olduğu yer bu hale geldi. 5 askerimiz burada şehit oldu.
ORMANCILARDAN UYARI
Cumhuriyetin ilk yıllarında, ormanları korumak ve geliştirmek için Türkiye Ormancılar Derneği (TOD) kurulmuş. Giresun'da yaşanan sel üzerine, orman yüksek mühendisleri Vural Aktaş ve Ali Kemal Günaydın kapsamlı bir rapor hazırladı. Yöredeki devlet ormanlarının, sel ve taşkınlara sebep olacak aşırı yağış durumu dikkate alınarak “Muhafaza ormanı” olarak planlanması gerekirken üretim ağırlıklı planlandığını belirttiler. Rapordan aktaralım:
Türkiye genelinde odun üretimi 2-2,5 misli arttırıldı. Bu durum yörede meydana gelen sel felaketi etkisini artırdı. Aşırı odun üretimi ormanların kapalılık derecelerini düşürdü. Ormanların su tutma kapasitesi azaldı. Bu durumda yağmur suları hem toprak erozyonuna neden oluyor, hem de yüksek oranda yüzeysel akış oluşturarak selin etkisini artırıyor.
SİZ ONLARI ATTIKÇA
Giresun'da 38 hidroelektrik santrali (HES) yapıldı, 7'sinin yapımı da sürüyor. HES'lerin yapımına izin verilirken düzenlenen ÇED (Çevre Etkileşim Değerleri) raporları yeterli bilimsel verilere dayanmıyor, bağımsız uzmanlarca hazırlanmıyor. HES'lerin inşası ve açılan yollar, üretilen enerjinin sisteme aktarılması için enerji nakil hatlarının geçtiği orman alanlarındaki ağaçların kesilmesi, orman alanlarını daraltıyor.
İnşaatlardan çıkan hafriyat, moloz, ağaç kök ve dalları yamaçlardan aşağı atılıyor. Bunlar dere yataklarında birikerek sel durumunda sularla sürüklenip menfez ve köprüleri tıkıyor, taşkınlar sonucu yerleşim alanları da zarar görüyor.
Dereli İlçesi-Aksu Çayı, Yağlıdere İlçesi-Yağlıdere Çayı ve Doğankent İlçesi ise Harşıt Çayı'nın kenarında yapılaşmış. Dar vadilerde kurulan bu ilçeler, arsa üretebilmek amacıyla içinden akan “Dereleri ıslah çalışması” adı altında, taş duvarlar ve beton perdelerle kanala alınarak aktif su yatakları daraltıldı.
DİKKAT ÇEKEN AYRINTI
Eski su yatakları yapılaşmaya açıldı. Bu alanlarda yapılan çok katlı binalarla rant elde edildi. Bazı kamu binalarının da bu alanlara yapıldığı raporda belirtiyor, “Kaçak binalar, çıkarılan imar afları ile yasallaştırılıyor. Bu durum kaçak yapılaşmayı teşvik ediyor” deniliyor.
TOD'nin raporunda önemli bir ayrıntıyı da göz ardı etmeyelim: “Tirebolu- Doğankent Karayolu'nda sel sularının tahribatı ile çöken menfeze bir jandarma aracı düşerek 5 asker ile bir iş makinesi operatörü sel sularına kapılarak şehit oldu. Bu menfezin altının oyulduğu, her an yıkılıp bir kazaya neden olacağı önceden gören Giresun İl Genel Meclisi'nin bir üyesi durumu yazılı olarak bildirmesine rağmen herhangi bir önlem alınmadığı öğrenilmiştir.”
Görevini yerine getirmeyen, menfez için uyarıya rağmen önceden önlem almayan, kulağının üzerine yatanları, işin asıl sorumlularını yazmayalım mı?