Prof. Dr. Nadir Devlet Independent Türkçe için yazdı:
İdlib konusu gündemden düşmek bilmiyor. Sabah-akşam demeden İdlib içerikli bir haberle karşılaşıyoruz.
Zannedersem bu konuyu Türkiye’de işitmeyen kimse kalmadı.
Zaten Suriye’deki iç savaş, Suriyeli mülteciler konusu çok uzun zamandır gündemimizden inmedi.
Askerlik yaşında olan ve bedel ödeme imkanı olmayan gençlerin, şüphesiz en fazla ilgisini çeken bu konu oluyordur.
Nasıl olmasın ki, devamlı şehit ve yaralı haberleri alıyoruz.
Tahran ile Moskova, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın yanında yer aldı. Türkiye ise işin başından beri Esad’ın hakimiyetten uzaklaştırılmasını istiyordu.
Anlaşılan bu muradına erişemeyecek. Çünkü Rusya açık ve net olarak Suriye rejiminin yanında olduğunu hem sözle hem de icraatı ile gösterdi.
Hatta Türkiye’ye de Esad ile uzlaşma sağlaması telkininde bulunuyor.
Barış Pınarı Harekatı’ndan da bir sonuç alınamadı. Başta YPG/PKK’yı askeri araç-gereçle destekleyen Amerikalılar ikna edilmiş gibi gözükse de bu sefer Suriye rejimi ve dolayısıyla Rusya da araya girince, Türkiye ile Suriye arasında Kürtlerden arındırılmış tampon güvenlik bölgesi oluşturma arzusu suya düştü.
ABD’nin 600 askeri hala orada mevcut. Ancak ABD Genelkurmay Başkanı, "Türkiye ile Suriye arasında bir daha asker konuşlandırmaya niyetimiz yok" dedi.
Soru şu: Türkiye, İdlib konusunda Rusya ile silahlı bir çatışmaya girmeyi göze alabilir mi?
Bu bölgeye silah, teçhizat ve asker sevkinin artırılması, ‘Türkiye her şeye hazır’ mesajını veriyor.
Ancak Türkiye’nin NATO ortakları ABD, Fransa ve Almanya endişeli mesajlar gönderiyorlar.
Macron ile Merkel, Putin’e başvurarak tarafları sükûnete davet ettiler. Rusya ise Türkiye’nin İdlib konusundaki taleplerini kati surette yerine getirmeyeceğini ifade ediyor.
Savunma Bakanı S-400’leri uygulamaya koyarız derken, diğer taraftan ABD’den iki adet Patriot füzesi alındığı haberleri dolaşıyordu. Ancak ABD, "Patriot göndermedik" diye beyanda bulundu.
Kısacası resmi şahısların bildirileri kafa karıştırıyor ve huzursuzluğu daha da arttırıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan sorunu çözmek için on gün süre verdi. Anlaşılan Putin ile görüşmeler sonuç vermedi.
5 Mart’ta ise Federal Almanya Kanzleri Merkel, Fransa Devlet Başkanı Macron, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bir araya geleceklerdi.
Ancak Rusya dörtlü zirveye katılmayacağını bildirdi. Rusya Dışişleri Bakanı "İdlib’te ateşkes teröristlere teslim anlamına gelir" diye bildirdi.
Demek ki on günlük süre aşılmış olacak. Kısacası çözüm arayışları devam ediyor.
Diğer taraftan silahlı çatışmalar devam ediyor TC destekli muhalifler stratejik öneme haiz Seraklib’i tekrar ele geçirdilerse de Suriye’de muhaliflerin kalesi Karfanbel’i ele geçirdi.
Reuter haber ajansının haberine göre, İdlib’in güneyi tamamen Suriye hükümet güçlerinin kontrolüne girdi.
Suriye’nin Hatay’a komşu İdlib eyaletindeki çatışmalar konusu Türkiye ile Rusya arasında ciddi bir soruna dönüştü.
Ankara Şam’ı tanımadığı için İdlib’de Türkiye’nin askeri gözleme noktalarına Suriye rejimi askerleri saldırıyorsa da bu konuyu Şam’ı destekleyen Moskova ile çözme gayreti var. Moskova ile dördüncü tur görüşmeler yapıldı.
Peki, Türkiye ile Rusya Suriye konusunda birbirleriyle ciddi bir silahlı çatışmaya girme riskini göze alabilirler mi?
İki ülkenin askeri güçlerini mukayese ettiğimizde karşımıza şu tablo çıkıyor.
Rusya Federasyonu silahlı güçleri dünyadaki 2. büyük savunma gücüne sahip. Türkiye ise bu sıralamada 13. sırada duruyor.
Ayrıca unutulmaması gereken bir faktör ise Rusya’nın bir nükleer güç olduğu. Bu konuda ABD ile yarışıyorlar.
Rusya’nın nükleer silahları
1967 yılında imzalanan nükleer silahların yayılmasını önleme antlaşması bir yerde tarafların birbirlerine karşı bu silahı kullanmama garantisi gibi de gözüküyor.
Silah ihracatında da Rusya, ABD’yi takip ediyor. 2016’da ABD 24,5 milyar, Rusya Federasyonu 7,6 milyar dolarlık silah ihraç ettiler.
Rusya Türkiye’ye de S-400 savunmaları satan ülke. Rusya’daki Almaz-Antey silah fabrikası Hindistan için S-400 imalatına başladı.
Bu silahlar 2021’de Hindistan’a teslim edilecek. Trump bu yakınlaşmadan rahatsız oldu. 24 Şubat’ta Hindistan’a 2 günlük resmi ziyaret yaptı. Ancak bir netice alamadı.
Bu arada Rusya silah geliştirme ve dünyada askeri etkisini artırma faaliyetlerini sürdürüyor.
Geçenlerde İlyuşin İL-122 askeri nakliye uçağının prototipini başarı ile denediler. Nisan ayında Voronej askeri tesislerinde seri imalata geçilecek.
ABD askeri sözcüleri Rusya’nın uluslararası hava sahasında NATO müttefiklerinin sınırları yakınında uçuş yapmakla suçlamaktadır.
Fakat ABD de Moskova’nın bütün itirazlarına rağmen Rusya’nın batı ve güney batı sınırları etrafında aynı davranışta bulunmaktadır.
Geçenlerde Batı'nın şikayeti üzerine, Rusya Savunma Bakanlığı TU-160 tipindeki süpersonik iki ağır bombardıman (NATO jargonunda: Blackjack) uçağının Arktik Okyanusu, Barents ve Norveç Denizlerinde rutin devriye seferini gerçekleştirdiği bildirdi.
Kısacası Soğuk Savaş bitti denilse de güven ortamı oluşmaktan uzak kalmıştır.
Dünyanın çeşitli bölgelerinde iç savaş veya başka nedenlerden hükümet güçleri ile muhalifler arasında silahlı çatışmalar devam etmektedir.
En dikkati çekenler sırasıyla Asya’da Afganistan, Keşmir, Suriye, Irak, Yemen, (Hürmüz Boğazında İran-ABD çatışma ihtimali), İsrail’in Gazze ve Suriye’yi bombalaması; Afrika’da Libya, Etiyopya, Burkino Faso, Rusya’nın Kırım Özerk Cumhuriyetini ilhak etmesi ve Ukrayna’da iç savaşı çıkarması dolayısıyla Ukrayna ve Güney Amerika’da Venezüella silahlı çatışmaların sürmekte olduğu ve dikkati çeken ülkeler konumundadırlar.
Türkiye ile Rusya, Suriye ile Libya’daki iç savaşa müdahil olmuşlardır.
Libya’da Moskova, Ankara’nın tersine General Hafter yanlısı bir politika uygulamaya başlamıştır.
Aynı şekilde Kırım’ın ilhakı Ankara tarafından kabul edilmemiştir. Rusya ile ters düştüğümüz noktalar artmaktadır.
Moskova ile silahlı çatışmaya girildiği takdirde başta ABD olmak üzere diğer NATO ülkeleri Türkiye’yi desteklerler mi?
Veya Rusya cidden Türkiye ile savaşa girme riskini alır mı?
Bunlar cevabı hiç de kolay olmayan sorular olarak karşımıza çıkıyor.
Dostluğumuzu oldukça pekiştirdiğimiz, NATO’nun itirazına rağmen S-400 savunma füzelerini aldığımız, nükleer enerji santrali inşaatını başlattığımız Moskova, Ankara’yı bu gibi tehlikeli bir adımla kaybetmek ister mi?
Ekonomik ilişkilerimiz, yeni açılan TürkAkım hattı her iki tarafı da ziyadesiyle tatmin ederken böyle bir riski iki taraf da almak istenmez şeklinde bir cevap en mantıklısı gibi gözüküyor.
Bir taraftan içimizden Moskova, Suriye Devlet Başkanı Esad için Ankara ile çatışmayı göze almaz demek geliyor.
Onun yerine Türkiye’yi pes ettirmek, İdlib’den çekilmesini sağlamak ister.
Putin’in uzlaşmaya yanaşmamasının esas gerekçesi zaman içinde Ankara’ya kendi şartlarını empoze etme fırsatını yakalamak olmalıdır.
Çünkü Rusya Sovyetler Birliği döneminde Mısır, Suriye ve Irak’taki mevcut varlığını yeniden tesis etmeyi arzuluyor olabilir.
Dolayısıyla iki askeri üssünden (deniz ve hava); Suriye’deki askeri, siyasi hatta ekonomik üstünlüğünden vazgeçmeyecektir.
Böylece en azından Ortadoğu'da etkisini hissettirme imkanına kavuşmuş olacaktır.
Dolayısıyla Erdoğan’ın Putin’i ikna etme şansı gittikçe azalmaktadır.
ABD, Almanya ve Fransa bu konuda Putin’i ikna edebilirler mi? Bizce hayır.
Batı Rusya’ya son yıllarda hiçbir şekilde geri adım attıramamıştır, bütün ambargolara rağmen Rusya gücünü korumuştur.