Çift doz aşı olanların sayısı 50 milyon civarında olursa vaka sayısının 1000'in altına düşebileceğini söyleyen Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, "Vaka sayısı 1000'in altına düştükten sonra maske belki de şemsiye gibi cebimizde olacak" dedi.
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı, Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. İlhan, vaka sayılarının 5-6 binlerde seyrettiğini ve artış göstermemesindeki en büyük etkenin aşılama olduğunu söyledi. Prof. Dr. İlhan, "Aşılama olmasaydı geçen yılın aynısını yaşardık, bu yıl da rakamlarda daha yüksek seviyeleri görebilirdik. Bayramdan sonra çok olağan dışı bir şey olmazsa, vaka sayısının günlük olarak ağustos ortası sonuna doğru daha aşağıya doğru geleceğini öngörüyorum" dedi.
VAKALAR NE ZAMAN BİNİN ALTINA İNER?
Prof. Dr. İlhan, vaka sayılarının ne zaman 1000'in altına düşebileceğine ilişkin, "Toplumsal bağışıklık için hedeflediğimiz rakamlar yüzde 80'lere gelirse 1000'in altını da görebileceğimiz kanısındayım, yani çift doz aşı olan vatandaşlarımızın yüzde 80 olması ile. İkinci doz aşı olan vatandaşımız 16 milyon, yani hedef nüfusun dörtte biri aşılanmış. Çift doz aşı olan sayısı bu rakamın 3 katına doğru yaklaşırsa yani 50 milyon civarında olursa o zaman 1000'lerin altını görebileceğimize inanıyorum. Koronavirüs devam ettiği sürece bir süre daha tedbirli olmamız gerekecek. Maske sanki şemsiye gibi cebimizde olacak belki de. Belki vaka sayısı 1000'in altına düştükten sonra, AVM'ye gittik, kalabalık bir metroya bindik, kalabalık bir yere gittik o zaman maskemizi takacağız, sonra çıkarıp cebimize koyacağız. Türkiye'nin belli bölgelerinde, çok kalabalık yerlerinde, 1000'in altındaki rakamlar söz konusu olursa ancak maskeyi tekrar değerlendirmek gerekiyor bence. Vatandaşlarımız şunu tutmalılar akıllarında; biz artık iki doz aşımızı olacağız. Aşımızı olduktan sonra açık alanlarda muhtemelen artık maske takmaya gerek olmayabilecek; ama kapalı alanlarda, toplu taşımada, kalabalık AVM'de, kalabalık pazar yerlerinde, sinema, tiyatro gibi yerlerde maske takarak, hijyene devam ederek hayatımıza devam edeceğiz. Bu şekilde düşünüp üstesinden bu şekilde gelmek gerekiyor. Dünyada benzer uygulamalara şahit oluyoruz" diye konuştu.
'ÇOK ÖNEMLİ BİR GELİŞME'
Prof. Dr. İlhan, Türkiye'de de görülen Delta, Delta plus varyantına ilişkin de, "Delta, Delta plus ülkemizde görülüyor. Ocak ayında da İngiltere varyantı ortaya çıkmıştı. O zaman da şu görüşü dile getirmiştim; Anadolu'da birden fazla ilimizde bu varyant varsa mutlaka Türkiye'nin diğer illerinde de gözükebilir. Neredeyse Türkiye'de hakim olan suş bir ara İngiltere varyantı oldu. Bulaşıcılığı yüksek varyantlar bir süre sonra o ülkede hakim olan suş olabilir. Burada esas önemli olan bu değişen suşun esas öldürücülüğünün artıp artmaması önemli. 'Ne kadar çok kişiyi öldürüyor, değişiyor mu değişmiyor mu' buna bakmak gerekiyor. Dünyadan edindiğimiz bilgilere göre; Delta varyantına sahip kişilerin vefatları ile sahip olmayanlar arasında bir fark olmadığı yönünde. Bu çok önemli bir gelişme. Biliyorsunuz virüsler genelde iki tür mutasyona uğruyorlar. Bulaştırıcılığın artması ya da azalması, öldürücülüğün artması ya da azalması. Şu an için öldürücülüğü değişmiş bir koronavirüs söz konusu değil. Önemli olan, virüsün bulaşma yolu değişmedi. Halen kişiden kişiye, yakın mesafede, kapalı alanda bulaşıyor, kalabalık ortamları seviyor. Virüsten korunma yolu da değişmedi. Virüsün ağır hastalık yapmasını engelleme yolu da değişmedi, bunun da yolu aşı. Aşı yaptığımız taktirde ancak korunabiliyoruz. İki doz aşılı olup da Delta olmasa da hasta olan vatandaşlarımız var; ama sayı çok az. Tıpta hiçbir şey yüzde 100 değil. Yüzde 95'lere varan etkinliklerde olan aşılar şu an elimizde, çok güçlüler, Delta'dan da korunmamız için bunları kullanmamız gerekiyor" ifadesini kullandı.
'AYIRMAK DOĞRU DEĞİL'
Prof. Dr. İlhan, gençlerin aşıya ilgisini arttırmak amacıyla maçlara, tiyatroya, sinemaya, konsere girişte aşı şartı getirilip getirilmeyeceğine ilişkin de, "Vatandaşlarımızı 'aşılı, aşısız' diye ayırmamız doğru değil, bu benim kişisel görüşüm. Ama herkesi aşıya inandırmamız, davet etmemiz gerekiyor. Elbette ülkemizde aşı zorunlu değil; ama hepimiz şahit oluyoruz ki ne kadar çok aşı olursak o kadar çok koronavirüs ile mücadelede başarılı oluyoruz. Bilim insanları, ülkemizin cumhurbaşkanı, bakanları, siyasi parti liderleri herkes aşısını oldu, herkes topyekun mücadele içinde. Bir an önce normal hayata dönmemiz için herkesin aşı olması gerekiyor. Bir ayrım yapmanın ben çok doğru olmayacağını kanısındayım. Daha önce kısıtlama zamanında bunlar düşünülmüştü; seyahat için, iller arası kısıtlamalar için çok zor bu, böyle ayrım yapmak yerine herkesi aşıya teşvik edecek yaklaşımlarda bulunmak daha doğru olacaktır" dedi.