Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's geçtiğimiz gün 17 Türk bankasının kredi notu görünümlerini durağandan pozitife çevirdi. Bu gelişmenin ardından Ekonomist Prof. Dr. Özgür Demirtaş dikkat çeken bir açıklamada bulundu.
Paylaşımının devamında Demirtaş, “Faizler yükselince indirgeme oranları yükseliyor. Ayrıca alternatif yatırım araçları çıkıyor. Her şeyinizi tek bir enstrümana yatırmayın hiç bir zaman. Borsa İstanbul Ucuz. Ama niye ucuz diye sormak lazım: Ucuz çünkü risk primi yüksek. Niye yüksek diye sormak lazım? Çünkü geçmişte faizlerin indirilmesi sistemi allak bullak etti” ifadelerini kullandı.
Merkez Bankası’nın geçtiğimiz yıl yaptığı faiz indirimlerini anımsatan Özgür Demirtaş, “Geçmişte faizler aşırı derecede indirilince bugün aynı aşırılıkta artmak zorunda kaldı. İyi bir haber var. O da Moody’s şirket not artırımlarının gelmesi. Ben bu artırımları doğru buluyorum. Borsaya pozitif yansımasını umuyorum.
Ama uzun vadede Türk şirketlerinin dolar bazında değerlenmesi için, merkez bankasının doğru politikalarına devam etmesi, jeopolitik risklerin düşmesi, yapısal reformlara başlanması, Merkez Bankası'nın o veya bu şekilde haftada bir magazin sayfalarına konu olmaması gerekir” diye konuştu.
'MAGAZİNSEL KONULAR HIZLICA ÇÖZÜLMELİ'
Demirtaş açıklamalarının devamında şunları kaydetti:
"Yabancı yatırımcı o zaman gelecektir. Peki Merkez Bankası’nın doğru politikalara devam edeceğini düşünüyor muyum? Evet düşünüyorum (daha doğrusu umuyorum). Magazinsel konularında hızlıca çözüleceğini düşünüyorum.
Yapısal reformlar konusunda biraz daha kötümserim. Ama orada da umudu yitirmemek lazım. Merkez Bankası şu ana kadar üstüne düşeni yaptı. 6 ay daha disiplini koruması lazım. En önemlisi magazine konu olmaması lazım.
Mali Politikalarında Merkez Bankasını destekleyici konuma gelmesi şart. Yani bu bir takım oyunu. Yatırımlarınızı her zaman uzun vadeli düşünün (Hangi araca yatırımınız olursa olsun). Eğer bir yatırımı uzun vadeli düşünemiyorsanız, kısa vadede ben herkesin bilmediği neyi biliyorum da bu işe giriyorum diye kendinize sormayı ihmal etmeyin.
Türkiye’nin risk priminin düşmesini, Türk şirketlerinin hak ettiği değeri bulmasını can-ı gönülden diliyorum. Tabii bunun olması için bugünden yarına olacak şeyler değil, 3-5 yıllık planlamalar önemli"