Cumhuriyet Halk Partisi’nin yeni genel başkanı Özgür Özel’e dair artık ilk değerlendirmeleri yapma zamanı geldi. Yapacağı ilk icraatleri, konuşmaları ve kuracağı yahut devam ettireceği ilişkileri de görme fırsatımız oldu.
Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı en güçlü argümanı olan ‘’Kaybeden gitmeli’’ söyleminin geçerliliği 31 Mart’a kadar baki. Bu konuda emareler dışında bir şey söylemek için erken.
Ancak Kılıçdaroğlu dönemi ile kıyasladığımız zaman söylem, eylem, ilişki ve tarz olarak önemli değişiklikler görüyoruz. Kimi Özel dönemindeki bu değişiklikleri ideolojik olarak bakarak çok olumlu karşılayabilir fakat siyasette sonuç önemlidir. Sayın Özgür Özel’in de temel argümanı kötü sonuçların değişim getirmesi gerekliliğiyse biz bir ideolojik değerlendirme yapmayacağız.
Kemal Kılıçdaroğlu partisini 25’în ötesine taşıyamadı. Kitleleri arkasından sürükleyecek -Adalet Yürüyüşü dışında- siyasi liderlik yapamadı. Ama partisinin 90 yıllık cam fanusunu kırdı. Deve dişlerinin hepsini tek tek çekti. Katı laikçi söylemden partisini çıkardı, başörtüsü gibi sembolik konularda ‘’Hata etmişiz’’ dedi. Kudüs Mitingi’ne de gitti, Erbakan anmasına da. Solcusuyla, sağcısıyla, liberaliyle, muhafazakarıyla, dincisiyle, Alevisiyle, Kürdüyle ilişki kurdu. Oy olarak karşılığını alamasa da yüzde 25’i geçemese de o yüzde 25’i merkezde tutmayı başardı.
Kemal Kılıçdaroğlu bu stratejisini gereksiz yere abartarak, Cumhurbaşkanı adayı olabilmek uğruna CHP’lilerin oylarıyla seçilecek milletvekillerini eski AK Partililere verdi. O gün stratejisinde dozajı kaçırdı ve kaybetti.
Bugün partinin adı aynı, yüzde 25’i de bir yere gitmiş değil ama parti artık o kadar merkezde değil. CHP, Kılıçdaroğlu’nun Kürtlerle ilişki kurarken hep dengede tuttuğu HDP-Dem ilişkisini ‘’olmazsa olmaz aleni ittifak’’ düzlemine getiren, sol radikal söylemlerin öne çıktığı, aday tanıtımında ‘’Türkiye laiktir laik kalacak’’ sloganlarının atıldığı, sığınmacı popülizmi yapılan bir parti haline geldi.
Bu haliyle ‘’CHP’nin yüzde 25’i gider başka partiye oy verir’’ demiyorum. Ama artık o yüzde 25, bir merkez partinin seçmeni değildir. Artık o parti iktidarın da çok heveslice yapacağı bir ‘’Dem ile yalnızlığa itilmiş geniş kitlesi olan sol parti’’ haline gelir.
Emekliye önce adalet gerek
SSK ve BAĞ-KUR emeklilerine ilave %5’lik zam ile en düşük emekli maaşını 7.500 TL’den 10.000 TL’ye yükseltilmesi emeklilerin sorunlarını çözer mi? Hayır. Daha çok da zam yapsanız çözülmez. Çünkü emeklilerin sorunları zamla çözülmez. 2008 yılında bozulan adaletin düzeltilmesiyle çözülür. Dünyanın hiçbir yerinde çalıştıkça daha az emekli maaşı bağlanan sosyal sigortalar sistemi yok. Ama bizde durum trajikomik.
1999 yılından önce işe girişi olan bir kişi için önceki aylık bağlama oranları ve çalıştığı dönemler baz alınarak ilk 3600 gün ve sonraki her 360 gün için aylık bağlama oranları hesaplanıp emekli aylığı ortaya çıkarılıyordu. Bunlar da yüzde 3,5 ve sonraki her dönem için yüzde 2 idi. Ancak 2008 yılındaki değişiklikle bu oran yüzde 2’de sabitlendi.
Asgari ücret ve bunun biraz üzerindeki ücretlerde çalışılanlar için her ay gelecekte alınacak emekli aylığı yaklaşık 2-3 lira düşüyor. Yani çalıştıkça daha az para alır hale geliyoruz. Ancak sigorta primi çok yüksekten yatanlar ise bu sisteme göre fakirin kaybettiği ücreti alıyor.
Yani emeklilik sistemimiz baştan adaletsizlik üzerine kurulu. Adalet olmadan huzur olmaz. Verilecek tüm huzur hakları daha çok huzursuzluğun döşenen taşları olur.