Silivri'de demir parmaklıklar ardında ikinci yılını tamamlayan Kavala, cezaevindeki komşularının ve tanıdıklarının serbest kalmaları karşısında karamsarlığının hafiflediğini belirterek, karşı komşusu eski CHP milletvekili Eren Erdem’in tahliyesine çok sevindiğini kaydetti.
Yargılandığı davada üç celse yapıldığını hatırlatan Kavala, savunmalarda isnat edilen suçlamaların delile dayanmadığının, suçlananların aralarında örgütsel bir bağ bulunmadığının yeteri kadar açık olduğunu ifade etti.
‘ADALETE HİZMET İŞLEVİ YOK’
Hakkında hazırlanan iddianamenin Gülencilikle suçlanan polis ve savcıların çalışmasına dayandığının savunma avukatlarınca ortaya koyulduğunu aktaran Osman Kavala açıklamasında, “Bu iddianame adalete hizmet işlevini yerine getirmekten uzak” ifadesine yerdi.
İddianamenin savunulmasının yargıyı yanıltma yöntemlerine ve bunları üreten anlayışa onay verilmesi anlamına geldiğini savunan Kavala, şöyle devam etti:
Osman Kavala
“İddianamede temel deliller olarak kullanılan, ama delil niteliği taşımayan, hukuksuz biçimde elde edilmiş telefon konuşmalarıyla benim ve diğer suçlananların cezaya çarptırılmasının mümkün olmayacağını hakimlerin de gördüklerine eminim. Ancak, olsa olsa kısa tutuklamalar için geçerli olabilecek, ‘tutuklama için kesin delil gerekmez’ akıl yürütmesi sonucu tutukluluğum uzatılmakta, yargılama sürecine paralel bir infaz gerçekleşmekte.”
CEZAEVİNDE İKİ YIL
Osman Kavala, 18 Ekim 2017'de gözaltına alındı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ndeki sorgusunun ardından Kavala, 1 Kasım 2017'de İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklandı. Kavala hakkında TCK'nin 309 ve 312. maddeleriyle düzenlenen suçlardan tutuklama kararı verildi.
YARGI REFORMU PAKETİNE VURGU
TBMM’den geçen ve yürürlüğe giren yargı paketine de değinen Kavala, bu reformun hazırlanma nedenlerinden en önemlisinin “yargısal tasarrufun meşruiyetine zarar veren temel hak ve özgürlüklere yapılan orantısız müdahaleler” olarak açıklandığını anımsattı.
Kavala mektubunda şu ifadelere yer verdi:
“Kanaatimce tutuklama sürelerine sınır konması, bu vahim durumu gidermeye yetmeyecek zira, temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalelerin meşruiyet zemininden uzaklaşmasının asıl nedeni tutuklama sürelerinin uzaması değil; tutuklama sürelerinin uzaması sorunun nedeni değil sonucu. Sorunun kaynağında somut delil ortaya konmadan ağır suçlamaların yapılmasını, tutuklama ve mahkumiyet kararları verilmesini meşru gören bir tavır, hukuku araçsallaştıran bir anlayış bulunuyor.”
Gerçek bir yargı reformu için kişi özgürlüğünün en temel insan hakkı olduğunun kabul edilmesi gerektiğini belirten Kavala, “Bu olursa, hiç kimsenin, hiçbir siyasetçinin ya da kamu görevlisinin, bu kutsal hakka keyfi olarak müdahale etme yetkisine sahip olmadığı anlaşılacaktır” değerlendirmesinde bulundu.