BIST 100 9.626 DOLAR 34,60 EURO 36,57 ALTIN 2.942,61
10° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Ömer Çelik'in hedef aldığı gazeteciden yanıt gecikmedi

Ömer Çelik'in hedef aldığı gazeteciden yanıt gecikmedi

AKP Sözcüsü Ömer Çelik'in dün yaptığı açıklamalarda hedef aldığı gazeteci Deniz Zeyrek, bugün yazdığı köşe yazısında Çelik'e cevap verdi. Zeyrek, Ömer Çelik'in kendisi hakkındaki sözlerine sert tepki gösterdi.

Sözcü yazarı Deniz Zeyrek, kendisini hedef alan AKP Sözcüsü Ömer Çelik'e köşesinden yanıt verdi.

Zeyrek'in bugünkü yazısı şöyle:

Diplomasi muhabirliği sırasında öğrendiğim bir basın açıklaması yöntemi var:

“Soruya cevap”.

Dışişleri Bakanlığı, durduk yerde açıklama yapmış gibi görünmemek için, konuyla ilgili soru sorulmuşçasına bir açıklama yapar. Başlığı da genelde “(…) sorusuna yönelik açıklama” olur. Baştaki (…) bölümüne de açıklamanın konusu yazılır.

Önceki gün AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'in basın toplantısından öğrendim ki “soruya cevap” yöntemi AK Parti'de de gelenek haline gelmiş.

Ömer Çelik, önemli bir siyasetçi ya…

Benim geçen hafta Fox TV muhabiri Barış Kaya'yı basın toplantısını almamasına tepki gösterdiğim, kendisini eleştirdiğim yazıma doğrudan yanıt vermemiş.

Kendince beni kale dahi almamış.

Ancak 10 gün sonraki basın toplantısında “bir soru üzerine” mecbur kalıp açıklama yapmış:

(Bilmiyor ki bu gazeteciler birbirleriyle iletişim halindedir. Sorulmak üzere önceden Whatsapp grubuna yazılan soruları da basın toplantısı yapan kişinin kendisine sorulmasını istediği soruyu da bir şekilde öğrenirler.)

“Bu kanal (Fox TV) yayını yaptı, istediğini söyleyebilir. Sözcü'den Deniz Zeyrek adlı şahıs çıkıp bir yazı yazıyor. Yazı baştan aşağı kişisel saldırı. Benden bahsediyor, geçmişte askerlik yaptığımızda ortak bir dostumuz varmış, ben ortak dostumuza kendisine bir şey söylemişim, o da buna karşılık bana hakaret etme hakkı buluyor. Ben ne deyim? Ben baktığımda bir kalıp görmüyorum. Kendileri demokratmış da biz güvenlikçiymişiz. Bunun neresinden tutarsan tut. Bir röportajımız yayınlanmıştı. Benim Kültür ve Turizim Bakanlığımız zamanında. Hürriyet Gazetesinde Devlet Operada bir yazı çıktı. Bu yazıyı yazan şahıs bize İstanbul'un yaptığını söyledi. Biz de İstanbul'u arayıp sorduk. Ankara'nın yaptığını söyledi. Böyle bir yalan düzeni karşısında gereken mesafeyi koymuş olduk. Olmayan bir sözden bahsedip başka bir kanal ile yaşanan şeyi, bir gazetecilik mevzusu diyerek, tamamen kişiselleştiren bir şey yapıyorlar. Biz hangi sorudan çekinmişiz. Cevap veremeyeceğimiz bir soru yok. Biz belli bir sınırda duruyorsak sanmasınlar ki bu bir zaaftır.”

Konuyu uzatmak istemezdim ama Ömer Çelik isimli şahsın açıklamasına birkaç yanıt vermesem olmaz.

1- “Başka kanal ile yaşanan şey” diyerek adeta “Fox'un meselesi, sana ne” demiş. Birincisi nerede çalıştığına bakmaksızın her gazetecinin hakkını savunurum. İkincisi, her hafta Fox TV ekranında İlker Karagöz'le Çalarsaat Haftasonu programına katılıyorum. Yani, Fox TV benim için “başka kanal” değil.

2- Meseleyi “kişiselleştirdiğimi” söylüyor. Basın özgürlüğünü, gazetecinin soru sorma hakkını, halkın haber alma hakkını hiçbir zaman “kişisel mesele” olarak görmedim,
göremem.

Geçmişte çalıştığım kanalda kendisine iltifat ediyormuşum, gazete/kanal değiştirince kendisini eleştiriyormuşum.

Ben yazımın ilk bölümünde, kendisini tanıdığım ilk dönemlerde beğendiğimi, liberal, demokrat, özgürlükçü yanıyla AK Parti'nin ilk yıllarındaki çıkışında büyük katkısı olduğunu düşündüğümü zaten yazmıştım. O günlerde nasıl doğru durduğunu yazdıysam, bugün de olumsuz yönde değiştiğini ifade ettim. Yani değişen biri varsa kendisidir.

Gerçek gazeteci, su gibi konulduğu bardağın şeklini almaz. Ben çalıştığım kuruma göre pozisyon alan biri olsaydım, işten atıldığım kurumun istediği gibi bir gazeteci olur, Ömer Çelik ve bilimum iktidar siyasetçilerine yalakalık eder, övgü yazıları yazar, bağlılığımı bildirir mutlu olmasını sağlar, o kurumda kalırdım. Bunun yerine bildiğimi, inandığımı yazıp işsiz kalmayı tercih etmiş olmam, kendisine bu konudaki en büyük cevabımdır.

3- Gazetecilik hayatım boyunca hiçbir zaman yönettiğim bir bürodan geçmiş bir habere sahip çıkmamazlık etmedim. Sorumlusu olduğum bürodan geçen ve hükümet nezdinde sorun yaratan teyitli belgeli doğru haberler için patronlarım Vuslat Doğan Sabancı ve Aydın Doğan ile dahi çok tartışmışlığım vardır. Kendilerine sorabilirler.

(Gazetecilik hayatım boyunca hiçbir yazımda hiç kimseyle kişisel bir polemiğe girmedim, “gereksiz” bir tartışmayı sürdürmedim. Ancak Ömer Çelik ilk olacak. Opera konusunda kastettiği haberin ne olduğunu bugünden itibaren geçmişe doğru araştırıp bulacağım. Benimle kim konuşmuş, İstanbul'da kiminle konuşmuş öğrenip, kimin “yalan düzeni” içinde olduğunu göstereceğim.)

4 – Madem cevap veremeyeceğiniz soru yok. O halde Barış Kaya'ya o gün sordurtmadığınız şu soruya cevap verin: “Eski AK Parti'li bakanlardan Erdoğan Bayraktar, hakkındaki bütün tapelerin, iddiaların doğru olduğunu, yolsuzluk yapmadığını, diğer üç bakanla aynı çuvala konulmayı sindiremediğini açıkladı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Savcıların Bayraktar'ın açıklamalarının üzerine gitmesi gerekmez mi?