Libya’da şehit düşen MİT mensubu S.C.’nin cenaze töreniyle ilgili haber yüzünden dün sabaha karşı gözaltına alınan Odatv Sorumlu Haber Müdürü Barış Terkoğlu ile muhabir Hülya Kılınç, savcılık ifadelerinin ardından tutuklanmaları istemiyle Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildi.
Hakim, suçun ağırlığı dolayısıyla adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağını belirterek, iki gazetecinin MİT Kanunu’nun 27. maddesine muhalafetten tutuklanmalarına hükmetti.
“ŞÜPHELİ OLMAMIN BU HABERLE İLGİSİ YOK”
Gazeteci Barış Terkoğlu, verdiği ifadede “Şüpheli olmamın bu haberle ilgisi yok” diyerek, özetle şunları söyledi:
* Bu soruşturmada evimden alındığım andan çok daha öncesinde burada sanık olarak bulanacağımı biliyordum. Bunu avukatıma da önceden haber verdim. Bu haber beni burada bu mahkemelerde sanık yapabilmek için üretilmiş bir bahanedir.
* Dokuz yıl öncesinde daha hakkımda soruşturma bile açılmamışken Fethullahçı yapılanma beni günlerce hedef gösterdi. Bugün de daha dün bu haber girmeden çok daha önce günlerdir iktidar içindeki bizim deşifre ettiğimiz çeteler bizi hedef gösterdi.
* Yargılanmamızı defalarca dile getirdiler, hakkımızda mahkeme kararları verdiler, yetmedi TV ekranından Almanya'daki Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF) üyeleri gibi önce hapse atılıp sonra hapiste infaz edilmemiz gerektiğini söylediler.
DEVLETİ YUVA BİLMİŞ ÇETELERİ ORTAYA ÇIKARDIK
* Bütün bunlar olurken memleketin bir tane savcısı çıkıp yurttaşını korumak için adım atmadı. O gün nasıl o yargılamayı hazırladılarsa bugün de bu yargılamayı hazırladılar. Bunun tek bir sebebi vardır. Çünkü biz yazdığımız yazılarla haberlerle devleti yuva bilmiş çeteleri açığa çıkardık.
* Burada savunma yapmaya zorlanmamın nedeni bir gazetecinin hassasiyetle hazırladığı haberi yayınlayan kurumun haber müdürü olmamdır. MİT Kanunu’nu adliyedeki bazı yargı mensuplarının bilmediğine eminim.
MAHKEMEYE BİLE ÇIKMADAN ÖLDÜRÜLDÜ
* Bundan dokuz yıl önce ben bu salonlarda bir MİT yöneticisi ile sanık oldum. O MİT yöneticisinin adını vermiyorum. O MİT yöneticisi daha mahkeme önüne bile çıkarılmadan cezaevinde katledildi. O katliamın hesabını sözüm ona bugünkü hukuk adamları gelip sormadı. Ama ben sordum.
* O gün benim de yargılandığım MİT mensubunun adı soyadı, ailesinin adı adresi kimlik numarası fotoğrafı, kitaplığındaki kitaplar, müzik kasetleri, iddianamelere konuldu, medyaya servis edildi. Bunun yanlış olduğunu ben savundum.
MİT YÖNETİCİSİ KATLEDİLİRKEN NEREDEYDİNİZ?
* Hukuk adamları Odatv Davası’ndaki MİT yöneticisi katledilirken neredeydiler? Zira benim birlikte yargılandığım MİT'çi yalnız değildi. Ergenekon davasında, KCK davasında, MİT TIR'ları kumpasında, 7 Şubat kumpasında, MİT mensuplarının bütün özel hayatları bu adliyenin önünde gazetecilere dağıtıldı. Ve o bilgiler çarşaf çarşaf yayınlandı.
CEZA ALMAMIZ İÇİN KAMPANYA YAPIYORLAR
* Sadece Fethullahçı çete tarafından değil, daha birkaç hafta öncesinde bu adliyeden hatta bu iddianame gibi talebi yazan savcıdan 7 Şubat kumpası iddianamesi çıktı. O iddianame gösteriyor ki adliye önünde, emniyet önünde, MİT'çilerin kimlik bilgilerini alıp yaptıkları operasyon bilgilerini alıp devletin onlara verdiği görev bilgilerini alıp kendi gazetelerinde basanlardan bir kısmı da iktidar medyası idi, o iktidar medyası bugün bizim burada her türlü cezayı almamız için kampanya yapıyor.
İKTİDAR PARTİSİ MİLLETVEKİLİ AÇIKLASAYDI…
* Bu haber yayınlanmadan öncesinde İYİ Partili Ümit Özdağ, Meclis'te Libya'da şehit düşen MİT mensuplarını ifade ettikten sonra adlarını ve soyadlarını kamuoyuna açıkladı. Bu talebi yapan yargı mensupları çok açık bir şekilde soruyorum, eğer Ümit Özdağ yerine bir iktidar partisi milletvekili bu açıklamayı yapmış olsaydı, beni yine burada sanık yapacaklar mıydı? Yoksa susup bir kenarda bekleyecekler miydi?
HERKESİN KATILDIĞI CENAZE NASIL GİZLİ OLABİLİR
* Bu haberi yayınlayan gazeteciler ismi belli olduğu halde MİT mensubunun soyadını karalamışlar. Cenaze fotoğrafları ortaya döküldüğü halde kimseyi rahatsız etmeyecek fotoğrafları seçmişler ve dünya üzerinde evrensel gazetecilik standartlarında bir haber olarak yayınlanmışlardır.
* Türkiye'nin büyükşehirlerinden birinde belediye başkanının, siyasi parti yöneticilerinin, orada yaşayan bütün vatandaşlarının katıldığı bir cenaze töreni devletin nasıl gizli kalması gereken bir bilgisi olabilir?
CENAZEYE VATANDAŞLAR DA KATILDI
Haberde imzası olan muhabir Hülya Kılınç da ifadesinde, fotoğrafları sosyal medyadan bulduğunu belirterek, şunlar söyledi:
* Bu görüntüleri cenaze töreninde ben çekmedim. Haber şehit haberidir, ancak şehidin MİT mensubu olduğunu sonradan fark ettim. MİT mensubu olan şehidin haberinin yapılmasında gizlilik esasına uyulması ile ilgili olarak, cenazeye vatandaşların ve devlet mensuplarının da katıldığını öğrendiğim için basına aktarılmasında bir sakınca görmedim.
SUÇ TEŞKİL EDECEK BİR UNSUR GÖRMEDİM
* MİT şehidinin ailesinin benimle görüşmek istemediğini ifademde beyan ettim. ‘Açıklama yapmak istemiyoruz' dediler, ben de saygı gösterdim. Ancak bu haberin yayınlanmasında suç teşkil edecek bir husus görmedim.
* Olayı şehit kısmından haberleştirmek istedim. Çalıştığım gazetelerde de şehit haberleri yaptık ve bu konulara geniş yer veriyorduk. Sadece mezarlıktaki resmi ben çektim, diğer şehidin doğum ve ölüm yılını gösteren resmi sosyal medyadan buldum.