Sonunda bunu da yaptılar.
İktidarın desteğindeki silahlı – paramiliter güçler, seçim sath-ı mailine tam girildiği sırada ana muhalefet liderinin aylar önce yaptığı uyarıyı teyit ederek “Silah gösterdi”.
TV100 adlı televizyon kanalının Cumartesi gecesi yayınında, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Uğur Dündar’ın yaptığı mülakat sırasında ekranın “Alt Bant Reklamlarında” örgütlü biçimde zuhur eden demokrasi düşmanları, tam teçhizatlı silahlı adamlarını göstererek “Ensenizdeyiz” mesajı verdi.
Son söylenecek lafı en baştan söyleyelim de merakta kalmayın:
Ne CHP’nin Genel Başkanı ne de muhalefetteki başka birilerini bu tür alçakça, demokrasi düşmanı, buram buram faşizan çakallık kokan yöntemlerle ürkütebilir ya da korkutabilirsiniz. Bu ülkenin 20 senedir demokrasiye susamış vatandaşları, o silahlarınızı alır... Size de gereken biçimde gereken yanıtı verir... Bunu yaptığınıza sizi pişman etmek de, bu milletin boynunun borcudur.
Sandığa o silahlarınızla birlikte sizi gömmesini de nasıl bildiğini gösterecektir.
Gelelim meselenin her açıdan ne kadar vahim bir siyasi – ahlaki – yasal – anayasal ihlal olduğuna.
TV100’ün Uğur Dündar – Kemal Kılıçdaroğlu röportajı yayını, daha önceden banda alınmış, yani canlı olmayan bir yayındı. Usta gazeteci Dündar, bu kanalda yeni başlattığı “Haftanın Panoraması” adlı programın ilk bölümü olarak böyle bir röportajla yayına girmeyi tercih etmişti. Ses getirmesi planlanan bu yayın, maalesef SADAT isimli paramiliter yapılanmanın “trollemesine” kurban gitmiş oldu.
Olayın duyulması – görülmesinin ardından kanal bir süre sessiz kalarak “Reklam Müdürü ve Yayın Sorumlusunun dalgınlığı ve hatası” gibi hayali bir gerekçenin arkasına sığınmayı tercih etti. Oysa ki, bu tür bir reklamın zaten “en baştan” alınıp da yayınlanmasının bile anlamını bilmezden gelmek “kerli ferli” medya patronlarına yakışır mıydı? Böylesine önemli bir programın içine “özenle ve planlı biçimde” sokuşturulduğu besbelli olan bu reklamla ilgili kararı, “Yayın sorumlusu ve reklam müdürünün” kendi başlarına vermeyeceklerini de o kanalın önünde simit satan esnaf bile akıl edebilir. Kimi kandırıyorsunuz yani?
Ama işin daha da vahim boyutu, bu işin öyle “tesadüf/kaza vs.”den ibaret olmadığını adeta bas bas bağırarak ve küstah - yılışık bir üslüpla ikrar ve itiraf eden SADAT’ın patronunun açıklamalarıydı.
Kurucu (eski Cumhurbaşkanı danışmanı – Gayrı nizami harpçı - TSK’dan emekli edilmiş bir general) Adnan Tanrıverdi’nin oğlu ve kurumun patronu Melih Tanrıverdi isimli şahıs, hem “Gol olmuş galiba?” gibi alaycı bir ifade ve emojilerle ile olayın bir “Tuzak – kumpas” olduğunu ikrar ediyor, hem de CHP ve Kılıçdaroğlu’na hakaret etmekle kalmıyor, başka bazı kanallara da “pislik sıçratmak” için aklınca “aşağılayıcı” ifadeler kullanıyordu.
“Aslında ben Halk TV ve Tele1’i de istemiştim. Ama Kılıçdaroğlu onların rating’i düşük olduğu için TV100’ü tercih etmiş. Sıkıntı yok onlara da reklam veririz ama 750 TL’lik düşük tarifeden (rating/izlenme oranı meselesi)” diyerek aklınca muhaliflere “tepeden bakmaya” kalkışıyordu.
Bütün bu alçaklıklar dizisi, CHP Genel Başkanı’nın geçen yıl SADAT’ın önüne giderek “Sizden korkmuyoruz. Hele bir seçim döneminde burnunuzu göstermeye kalkışın. Size gününüzü gösteririz” mealinde yaptığı uyarının ne kadar isabetli olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiş oldu.
Aynı zamanda milletin gözünün bu konuda ne kadar açık olması gerektiğini, “halka ve onların giderek daha fazla yöneldiği anlaşılan CHP ve diğer muhalefet partilerine silah göstermenin” nasıl alçakça ve onursuzca ve geri tepecek bir duruş olduğunu da ispat etti.
Düşünebiliyor musunuz? Amacı ve dünya görüşü zaten kendilerince pek çok itiraf edilmiş bir paramiliter – silahlı örgüt, seçime giderken “Parmak sallamanın” da ötesine geçerek, “Buradayız” diyerek silahlı – külahlı elemanlarının fotoğrafı ile boy gösteriyor. Ve yıllarca “Asker alerjisi, silahlı kuvvet alerjisi” sahtekarlığı ile siyaset yapanlar, bugün iktidarlarını yitirmemek için bu “üniformalı, namlulu” güçlerin arkasından seçim kampanyası yapacaklarını ve abanın altında “kasatura, namlu” göstererek seçime gideceklerini belli ediyorlar.
Daha da vahimi (biz gazeteci alemi ve TV dünyası açısından) bu iş, “ana akım” sayılabilecek bir TV haber kanalının ekranında alenen yaşanıyor. Önüne gelenin yüz ifadelerinden, esprilerinden “nem kapan” ve ceza yağdıran Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK)’nun gözleri önünde cereyan ediyor bu olay. Daha önce de yayınlandığı anlaşılan bu reklamlara RTÜK’ün ses etmemesi ve Cumartesi gecesinden beri de bir eyleme geçmemesi işin ayrı bir kaygı verici boyutu.
İktidar cenahından da henüz bir ses çıkmaması manidar değil mi?
Hani şu “emekli amiraller” bildirisine karşı, 81 vilayetten trol ordularına harekete geçirerek tek tip matbu (copy-paste) dilekçelerle dava açılması çağrısında bulunan ve davaya müdahil olan iktidar partisi, iş “SADAT’çı emekli general”in çakma ordusuna(!) gelince her fırsatta bas bas bağırdığı “sivil hassasiyetini” unutmuş görünüyor. Demek ki sizlerin hassasiyeti “üniforma, postal, silah vs.” konusunda değil, “sizin gibi düşünmeyen üniformalılar, postallar ve silahlı kuvvetler” konusundaymış. Darbe darbe diye bağıranların, “yandaş darbecilere” gelince “yumuşama” moduna, himaye ve kucaklaşma moduna girmeleri hiç de şaşırtmıyor.
Örneğin, sol görüşlü ya da Atatürkçü – Cumhuriyetçi – laik üç emekli general biraraya gelip böyle bir teşkilat kursalar ve böyle reklamlar hazırlasalar bırakınız ekrana gelmeyi, daha grafikerin, montajcının masasından el konulur ve işin içinde olanların yedi sülalesenin evlerine şafak baskınları yapılırdı.
Ama iş şeriat devleti heveslisi (biz demedik, Adnan Tanrıverdi Bey dedi) ve demokrasi düşmanı unsurlar olunca, “Bırakınız at oynatsınlar” öyle mi?
Yağma yok hanımlar beyler!.
Demokrasiye, sandığa, muhalefete silah gösterenin o silah elinde patlar. Bunu böyle bilin.
Bu ülkeyi kimse sokakta bulmadı, kimse de sokağa teslim etmez. İstediğiniz yerde eğitim yapın, istediğiniz silahları dağıtın, istediğiniz silahlarla örgütlenin. Cevabını öyle bir alacaksınız ki tokadın sesi taa “Çin-ü Maçin”den duyulacak.
Muktedirin kucağından silah gösteren darbe heveslileri!
Sıkıyorsa deneyin.
Hodri meydan.