Yeni Hazine ve Maliye Bakanı’nın alanı ekonomi değil ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Faiz sebep, enflasyon sonuç” teorisinin savunucusu. Önceki açıklamaları değişimin sinyalini vermişti. Lütfi Elvan, Erdoğan’dan tepki gördükten sonra sessizliğe gömülürken, o konuşmaya başlamıştı. Ardından düşük faiz teorisini savunduğu Tweet’ler geldi. Yani Nureddin Nebati’nin yeni bakan olarak atanması da sürpriz olmadı. Geldiğinde de ilk sözleri sadakat yemini gibiydi: “Önceliğimiz yüksek faiz değil, yatırım ve istihdam”
Kararname yayımlandıktan sonra birkaç şey çok konuşuldu.
Fethullah Gülen ile birlikte çektirdiği fotoğraf bunlardan biriydi. MÜSİAD Yüksek İstişare Heyeti Üyesi, Türk Telekom Yönetim Kurulu üyelikleri (yani çift maaş alması) ve İlim Yayma Cemiyeti, Ensar Vakfı, TÜGVA gibi iktidara yakın vakıflara üye olması da gündeme geldi.
Tartışılan başka bir konu doktora teziydi.
Nebati, Kamu Yönetimi mezunu. Yüksek lisansı uluslararası ilişkiler üzerine. Doktorasını da Kocaeli Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Fakültesinde yazmış.
Tezin başlığı “AK Parti Teşkilatlarının Demokratik Değerlere Bakışı Üzerine Karşılaştırmalı bir Analiz: Milli Görüş’ten Muhafazakâr Demokrasiye”
Daha tezin girişinde yapılan yazım hataları veya kaynak/dipnot eksiklikleri bir kenara bırakılırsa, tezin hipotezlerini sunulduğu iki sayfa var.
Hipotez varsayım demek. Yani Nebati, tezi boyunca kanıtlamaya çalışacağı varsayımları madde madde yazmış. Nebati’nin tezi kapak ve kaynakçalarla birlikte 330 sayfa.
Nebati’nin “Doktor” ünvanından anlaşılıyor ki hipotezlerini 330 sayfanın sonunda “kanıtlamış” ve bu ünvana layık görülmüş.
Peki, Nebati’nin 330 sayfada “kanıtladığı” hipotezler, Erdoğan’a ne kadar uyuyor?
Nebati iki temel hipotez sunmuş. Hipotezlerinin öznesi de aslında Erdoğan değil “AK Parti teşkilat üyeleri”. Ama biz, bazı istisnalar dışında Erdoğan ile bu konuyu sınırlandırılalım.
Tezin ilk hipotezi: “AK Parti teşkilat üyeleri, İslami muhafazakar değerleri benimsemektedir ve/veya korumaktadır.”
Bu varsayımla çelişen bir Erdoğan açıklaması bulmak pek mümkün değil. Ancak KONDA’nın 2019’daki bir araştırması bu konuda yardımcı olacaktır. Araştırmaya göre 2008-2018 yılları arasında ateistler 3 katına çıktı ve dindarlar azalıyor.
Tezin ikinci hipotezi: “AK Parti teşkilat üyeleri, çağdaş demokratik ilke ve değerleri benimsemektedir ve/veya içselleştirmiştir.”
Bu hipotez ise 8 alt maddeden oluşuyor. Sırasıyla hipotezler ve Erdoğan’ın söyledikleri:
“H2.1. AK Parti teşkilat üyeleri; genel olarak demokrasiye inanmakta, demokratik bir sistemi desteklemektedir; monarşik ve otoriter sistemlere karşıdır.”
17 Aralık 2012. Konya’da şehir hastanelerine karşı yargı ile karşılaştıkları sorunlar hakkında:
“İşte bu kuvvetler ayrılığı denilen olay var ya o geliyor sizin önünüze bir engel olarak dikiliyor.”
2 Şubat 2019. Adli Yıl Açılış Töreni’ndeki konuşması:
“Yasamanın, yürütmenin ve yargının kendi içlerinde bağımsız bir şekilde çalışması, hepsinin de Anayasada cumhurbaşkanına verilen devletin başı misyonu etrafında birlikte hareket etmelerine mani değildir”
“H2.2. AK Parti teşkilat üyeleri; demokrasinin temel unsurlarından sayılan serbest ve adil seçimler; eşitlik; düşünce ve ifade özgürlüğü; örgütlenme özgürlüğü; basın özgürlüğü; sınırlı iktidar ve yargı bağımsızlığı ilkelerini benimsemekte ve desteklemektedir.”
12 Ocak 2016. Barış Akademisyenlerinin açıklaması üzerine:
“Bu aydın müsveddeleri, ne yazık ki kalkıp devletin bir katliam yaptığından bahsediyor. Bizim bu sözde akademisyenlerden izin alacak halimiz yok. Bunların haddini de bilmesi lazım.”
28 Şubat 2016. AYM, Can Dündar ve Erdem Gül hakkında tahliye kararı verdikten sonra:
“Bana göre medyanın sınırsız özgürlüğü olamaz. Dünyanın hiçbir yerinde de medyaya sınırsız özgürlük yoktur.”
21 Kasım 2016. İsrail televizyonuna verdiği röportaj:
“Bu ülkede gazetecilik yaptığı için kimse tutuklanmamıştır. Bu ülke bir hukuk devletidir. Soruyorum, gazeteci dedikleriniz sınırsız özgürlüğe sahip midir? Benim sınırımın başladığı yer, benim özgürlük sınırım nereye kadarsa, o da ancak oraya kadar gelebilir, ondan daha ileriye gidemez.”
5 Nisan 2021. 104 Emekli Amiral’in Montrö açıklaması üzerine:
“104 emekli amiralin böyle bir girişimde bulunması asla kabul edilemez. Buna ifade özgürlüğü denemez.”
“H2.3. AK parti teşkilat üyeleri; kadın-erkek eşitliğine inanmaktadır, kadınların sosyal ve siyasal hayata katılımını desteklemektedir.”
Haziran 2011. Artvin Hopa’da Metin Lokumcu’nun ölümünü protesto eden bir kadın hakkında:
“Bu sabah bakıyorum bir televizyon kanalında Ankara'da bir polis panzerine tırmanan bir tane kız mıdır, kadın mıdır bilemem.”
24 Kasım 2014. KADEM’in Kadın ve Adalet Zirvesinde:
“Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir. Çünkü fıtratları farklıdır. Tabiatları bünyeleri fıtratları farklıdır.”
5 Temmuz 2020. İstanbul’da Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi’nin açılışında:
“Evet şöyle sembolik de olsa bayan milletvekillerimizden hiç olmazsa iki tanesini alalım”
“H2.4. AK Parti teşkilat üyeleri; toplumdaki farklılıkları bir zenginlik olarak görmekte ve saygı göstermektedir; farklı etnik, dinsel, mezhepsel ve siyasal görüşlere sahip gruplara karşı hoşgörülüdür ve bu grupların sosyal ve siyasal hayata katılımını desteklemektedir.”
Mayıs 2014. Soma’da kendisini protesto eden birini döverken:
“Niye kaçıyorsun ulan İsrail Dölü?”
(Daha sonra Dışişleri Bakanlığı bu sözleri yalanladı.)
6 Ağustos 2014. NTV-Star ortak yayınında:
“Benim için Gürcü diyen oldu, affedersin çok daha çirkin şeylerle Ermeni diyen oldu.”
“H2.5. AK Parti teşkilat üyeleri, laiklik ilkesine olumlu bakmaktadır/benimsemektedir.”
Seçilmeden önce söylediği “hem müslüman hem laik olunmaz” sözünü alıntılamadım. Çünkü Erdoğan aslında iktidarı boyunca bu konuda yaptığı açıklamalarda dikkatli oldu.
Ancak bir örnek vermek gerekirse Erdoğan’ın hep arkasında durduğu Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın 6 Eylül 2021 tarihli konuşmasından:
“Hani ‘inanç sokakta olamasın, mahallede olmasın, insanın içinde olsun’ diye bir anlayış var ya. ‘İnanç işte insan ile Allah arasında olsun, evine yansımasın, ticaretine yansımasın, siyasetine yansımasın, adeletine, yargısına yansımasın’... Görüyorsunuz ya ortalığı ayağa kaldırıyorlar.”
“H2.6. AK Parti teşkilat üyeleri, demokratik sistemi oluşturan anayasal kurumlara güven duymaktadır.”
28 Şubat 2016. AYM, Can Dündar ve Erdem Gül hakkında tahliye kararı verdikten sonra:
“Ben Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım o kadar ama onu kabul etmek durumunda değilim. Karara uymuyorum, saygı da duymuyorum”
“H2.7. AK Parti teşkilat üyeleri, devletin ekonomiye müdahalesine/ekonomide yegâne aktör olmasına karşıdır ve serbest piyasa ekonomisini desteklemektedir.”
16 Ocak 2015. Merkez Bankası’na:
“Dünyada herkes faizleri indirirken bizim Merkez Bankamız hala aynı yerde duruyor, inmiyor, neyi bekliyorsun sen? Şimdi Merkez Bankası bağımsızdır diyebilirler, ben de bağımsızım, Cumhurun sesi olarak bunu yapmak durumundayız, gerekirse çağırıp kendileriyle bunu konuşacağız, bu iş böyle yürümez”
1 Ekim 2021. TBMM açılışında “fahiş” fiyat açıklaması:
“Rekabeti bozan piyasadaki hakim durumunu kötüye kullanan ve fiyatları keyfi şekilde belirleyen firmaların üzerine kararlılıkla gideceğiz.”
“H2.8. AK Parti; Milli Görüş çizgisinden farklılaşarak, geniş kesimleri içinde barındıran merkez bir parti haline gelmiştir; teşkilat üyeleri, kendilerini sadece “İslamcı veya “Milli Görüşçü” olarak değil; farklı siyasal anlayışlarla da tanımlamaktadır (veya teşkilat üyeleri sadece İslamcı/milli görüşçülerden değil; aynı zamanda farklı siyasal görüşlerden müteşekkil heterojen bir yapıya sahiptir.”
Buna da Erdoğan’ın bir sözünü vermeye gerek yok. AKP’den çıkan şu an 2 ayrı parti var. AKP ve Erdoğan’a başlangıçta destek veren liberaller “Neden her şey tersine döndü?” diyor. Parti bir kişinin etrafında kümelenmiş ve heterojen olmayan bir yapıda artık. Son 19 yılda partiden kopanlara bakmak yeterli.
Nebati’nin hipotezleri AKP ilk ortaya çıktığında öne sürülen argümanlardı. Ancak hipotezlerin antitezi olarak ortaya çıkan kişi de AKP Genel Başkanı ve Cumurbaşkanı Erdoğan.
Sadece Erdoğan’ın üzerinden bakıldığında bile 330 sayfada kanıtlanmaya çalışan varsayımların 19 yılda tersinin meydana geldiği açıkça görülüyor. Nebati de hipotezlerini bir kenara bırakıp antitezi kabullenmiş gibi gözüküyor.