Gündem Bilim Teknoloji Spor Dünya Ekonomi Siyaset Sağlık Eğitim Kültür Sanat Magazin Yaşam Reklam Künye Gizlilik Sözleşmesi İletişim
Yazılım ve Tasarım: Bilgin Pro © 2024KRT TV Tüm Hakları Saklıdır

Müsilajın da sorumlusu CHP

Aslında uzmanlar sorunun aylar önce başladığını söyledi. Gündeme gelmesi ise Marmara Denizi kıyılarının deniz salyasıyla kaplanması oldu. Yani gözden ırakken gönülden de ıraktı, Türkiye’deki çevre politikalarında hep olduğu gibi. Ama sorunun büyüklüğü zorla kendini gündeme soktu. Görmezden gelmek artık neredeyse imkansız. O noktada da suçlamalar başladı. Hatta Erdoğan’ın ve AKP’nin 25 yıl boyunca yönettiği İstanbul’da suçlunun CHP bile söylendi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay “Arıtma tesislerini 'temel atmama' törenleri ile durduran CHP zihniyetinin İstanbul'umuzu getirdiği durumun fotoğrafıdır” dedi.

Eski Orman ve Su İşleri Bakanı ve AKP Afyonkarahisar Milletvekili Prof. Dr. Veysel Eroğlu da Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksü ile kameralar karşısında geçti. “22 maddelik bir çalışma ile Marmara Denizi'ne artık hükümetimiz el atıyor. Bunu da kurtaracağız. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın” dedi. 19 yıllık AKP iktidarının sonunda konuya el atacağının “güvencesini” verdi. İlginç bir açıklaması daha vardı: “Kocaeli ve İstanbul büyük ölçüde yaptı ama diğer şehirler de var.” Yani İstanbul’da atık su arıtma sorunun büyük ölçüde çözüldüğünü ima etti.

Atık Suların Yüzde 69’u Arıtılmıyor

Bu doğru değil. Çünkü İSKİ verilerine göre İstanbul’da toplam 89 atık su arıtma tesisi var. Tesislerin artıma kapasitesi ise günde 5,8 milyon m³. Daha detaylı bakalınca ortaya farklı bir tablo çıkıyor. İstanbul’daki tesislerin sadece yüzde 30’u ileri biyolojik arıtma yapıyor. Yüzde 69’u ise atık su ön arıtma tesisleri. Ön arıtma denilen sistem aslında gerçek anlamda bir arıtma değil. Atık sular sadece ızgaralardan geçirilerek sudaki katı maddeler ayrıştırılıyor. Daha sonra su olduğu gibi derin deşarj sistemiyle denize bırakılıyor. Biyolojik arıtma tesislerinde azot arıtımı yapılırken, ileri biyolojik arıtma tesislerinde fosfor da arıtılıyor.

Marmara’nın Katili Kim?

İBB eski Başkanı Nurettin Sözen geçenlerde Cumhuriyet’e verdiği bir röportajda Baltalimanı, Riva ve Kadıköy’deki tam biyolojik arıtma projelerini Erdoğan’ın rafa kaldırdığını, yerine maliyeti düşük olan denizin dibine deşarj etme yolunun seçildiğini söylemişti. Erdoğan seçildiğinde İSKİ’nin başına göreve getirdiği kişi ise “Marmara Denizi’ne artık hükümetimiz el atıyor” diyen AKP Afyonkarahisar Milletvekili Prof. Dr. Veysel Eroğlu’ydu. Eroğlu, 2002’ye kadar kısa bir aralık dışında bu görevini devam ettirdi. Daha sonra DSİ genel müdürlüğü (2003-2007), Orman ve Su İşleri Bakanlığı (2007-2011) ve Çevre ve Orman Bakanlığı (2011-2018) görevlerinde bulundu. Atık su yönetimi konusunda hep İBB hem de bakanlık düzeyinde önemli konumdaydı.

Haliç’in temizlenmesine de Eroğlu döneminde başlandı. Haliç’te biriken 5 milyon m³ çamur tabakası bir boru hattıyla Alibeyköy’deki eski bir taş ocağına pompalandı. Haliç Projesi ile toplanan atık sular boru hatlarıyla Baltalimanı ve Yenikapı Arıtma Tesislerinde ön arıtmadan geçiriliyor. Yani arıtılmıyor. Sonra 75 metre derinlikten Marmara Denizi’ne deşarj ediliyor. Atık sularda arıtılmayan azot ve fosfor müsilaj oluşumunun ana sebeplerinden biri. Organizmalar için gübre görevi görüyor. Derin deniz deşarjıyla bu suların dip akıntılarıyla Karadeniz’e gideceği tahmin edilirken, yapılan araştırmalar öyle olmadığını ortaya koydu. Türkiye Barolar Birliği’nin 2015’te yayınladığı “Ergene Derin Deniz Deşarjı Projesi ve Marmara Denizi” raporuna göre dip akıntısıyla Karadeniz’e gitmesi beklenen atık sular daha Fenerlere varmadan üst akıntı ile karşıyor ve bu atık suların sadece yüzde 10’u Karadeniz’e ulaşabiliyor. (http://tbbyayinlari.barobirlik.org.tr/TBBBooks/515.pdf) Ayrıca Haliç’ten çıkarılan çamurun bir kısmı gibi Marmaray kazısından çıkan hafriyat da Marmara Denizi’ne döküldü. Haliç böylece belki “kuratırıldı” ama Marmara Denizi ölüme terk edildi.

Marmara’nın Tabutuna Son Çivi: Ergene Projesi

Tüm bunların üzerine şimdi de Ergene projesinin Marmara Denizi’ne getireceği bir yük var. Bu proje de diğerleri gibi AKP’li Eroğlu döneminde başladı. Projeye göre bölgedeki organize sanayi bölgelerinin atık suları ortak bir tesiste toplanacak, ardından toplam uzunluğu yaklaşık 20 km olan boru hatlarıyla Marmara’ya derin deniz derşarj yönetimiyle bırakılacak. Eroğlu son açıklamalarında 395 kilometrelik dere ve dere yatağının ıslah edildiğini söylerken projenin 9,5 milyar TL’ye mal olduğunu belirtti. Ancak konuyla ilgili bilgisi olan herkesin söylediği bir şey var: “Proje yapılırken fabrikaların atık su üretim kapasiteleri araştırılmadı.” Yetkililer fabrika fabrika gezip şirketlere atık su üretimlerini sözlü olarak sormuş. Verilen cevaplar doğrultusunda proje hazırlanmış. Atık su arıtımı için fabrikaların para ödeyeceği düşünülürse, verilen cevapların ne kadar gerçekçi olduğunu tahmin etmek çok da zor değil.

Oşinograf Prof. Dr. Ahmet Cemal Saydam daha önce bu konuda yetkilileri uyardığını ve Ergene’den gelen atık suların Marmara Denizi’ne değil Saroz Körfezi’ne boşaltılması gerektiğini söylüyor. Hidrobiyolog Levent Artüz de Ergene’deki suyun Marmara’ya dökülmesi halinde Karadeniz’in de kaybedileceğini vurguluyor. Türkiye Barolar Birliği’nin raporu da suyun Maramara’ya boşaltılması halinde “ciddi boyutta kirlilik yükünün yaşanacağını” belirtiyor. Rapora göre eğer arıtma tam anlamıyla yapılsa bile atık sular Saroz Körfezi’ne bırakılmalı. Ancak bu uyarılar AKP’li Eroğlu için bir anlam ifade etmemiş olacak ki 2016 yılında Ergene Havzası'ndaki Organize Sanayi Bölgeleri ile ilgili Çorlu'da düzenlenen toplantıda “Diyorlar ki Marmara'yı kirletecek. Yok öyle bir şey” diyebiliyor. Bugün geldiğimiz nokta ise Eroğlu’nun göz göre göre halkı yanlış bilgilendirdiğini gösteriyor.

Erdoğan da geçen yıl tüm bu uyarılara rağmen “Ergene Çevre Koruma Projesi”nin deniz deşarj hatlarından birini törenle açtı. Törenin adı “Derin Deşarj Hattı B Tüneli Işık Göründü Töreni.” İronik bir biçimde bu ışık Marmara Denizi’nin kurtuluşu değil, ölümünden sonra göreceği ışıktı ya da daha somut bir örnekle şimdiki müsilaj problemiydi.

Erdoğan Talimat Vermiş

Tüm bunlara rağmen gelinen noktada Prof. Dr. Eroğlu kameraların karşısına geçiyor, ne yapılması gerektiğini anlatıyor. Gazeteler de “Suyun Profesörü”nden çözümler diye bunu haberleştiriyor. Erdoğan, “Talimat verdim, denizlerimizi müsilaj belasından kurtaracağız” diyor. Deniz salyası sorunlarının kaynağının “arıtılmadan denizlere bırakılan atık sular” olduğuna işaret ediyor. Yani ne yapmadıklarını aslında iyi biliyorlar. Gerçi yine Erdoğan aynı konuşmasında “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığında görevi devraldığımda İstanbul'da ağaç yoktu” da demişti.

- - - - - - -