Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin önemi ile sarıklı cübbeli amiral hakkında açıklama yaptıkları gerekçesiyle haklarında dava açılan 103 emekli amiralin pazartesi günü başlayacak olan yargılamaları öncesinde hem Milli Savunma Bakanlığı (MSB) hem de Cumhurbaşkanlığı davaya müdahillik dilekçesi verdi.
ŞENTOP AÇIKLAMA YAPTI, TARTIŞMA BAŞLADI
Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kararıyla İstanbul Sözleşmesinden çekilmesinin ardından, TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un “Cumhurbaşkanı isterse AİHM sözleşmesinden de Montrö sözleşmesinden de çekilebilir, teknik olarak yapabilir” şeklindeki açıklaması yeni bir tartışmaya neden olmuştu. Aralarında TESUD eski Başkanı Namık Kemal Çalışkan ile Koramiral Kadir Sağdıç, Türker Ertürk ve Cem Gürdeniz gibi isimlerin de yer aldığı 103 eski komutan, 4 Nisan 2021 tarihinde bir açıklama yayınlayarak Montrö’ye sahip çıkmıştı. Açıklamada ayrıca sarıklı cübbeli fotoğraflarıyla gündeme gelen Amiral Mehmet Sarı’ya da tepki gösterilmişti.
12 YIL HAPİS İSTEMİ
Bu gelişmenin ardından hem Cumhurbaşkanlığı hem de TBMM Başkanlığı, açıklamanın “darbe çağrışımlı bildiri” olduğunu öne sürmüştü. Mili Savunma Bakanı Hulusi Akar da bildirinin demokrasiye zarar verdiğini iddia ederek, “Bağımsız Türk yargısının gereğini yapacağına inancımız tamdır. TSK, kişi veya kişilerin hırsı, ihtiras ve şahsi emellerine araç yapılamaz” diyerek açıklamaya tepki göstermişti. Ankara Başsavcılığı ise açıklamaya ilişkin soruşturma başlatmış ve Aralık 2021’de 102 amiral ve 1 general hakkında “devletin güvenliğine veya anayasal düzene karşı suç işlemek için anlaşma” iddiasıyla 12 yıla kadar hapis istemiyle dava açmıştı.
MSB MÜDAHİLLİK DİLEKÇESİ VERDİ
T24'ten Asuman Aranca'nın aktardığına göre, haklarında dava açılan komutanların Pazartesi başlanacak olan yargılamaları öncesinde ise önemli bir gelişme yaşandı. Cumhurbaşkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı, davaya bakacak olan Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesine müdahillik talebi içeren bir dilekçe sundu. Mahkemenin katılma talepleri olup olmadığına ilişkin müzekkeresi üzerine gönderilen dilekçede, MSB’nin amirallerin açıklamasıyla ilgili daha önce suç duyurusunda bulunduğu anımsatıldı. Dilekçede, “Bu kapsamda hiçbir görev ve sorumluluğu bulunmaksızın bildiriyi yayımlayan dosya sanıkları hakkında TCK’nın 316/1’inci maddesinde düzenlenen ‘devletin güvenliğine ve Anayasal düzene karşı suç işlemek için anlaşma’ suçunu işlediklerinden bahisle açılan kamu davasında Bakanlığımızın katılan olarak davaya kabulüne ve sanıkların sevk maddeleri doğrultusunda cezalandırılmalarına karar verilmesi” istendi.
'EN ÜST HADDEN CEZALANDIRIN'
Cumhurbaşkanlığı da aynı taleple mahkemeye bir yazı gönderdi. Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü’nce gönderilen yazıda dava açılmadan önce sanıklardan şikayetçi olunduğu anımsatılarak, “Söz konusu suçun niteliği dikkate alındığında, T.C. Cumhurbaşkanlığı olarak sanıklardan şikayetçi olduğumuzu tekrarıyla davaya müdahil olmak gerekmiştir” denildi. Yazıda, “Suçtan zarar gören sıfatıyla, açılan kamu davasına müdahilliğimize karar verilerek, müdahil taraf olarak beyanlarımızın alınması; sanıkların, eylemlerine uyan TCK’nın 316’ıncı maddeleri uyarınca iddianamede yazılı ‘Suç için anlaşma’ suçunu işlemeleri nedeniyle en üst hadden cezalandırılmalarına karar verilmesi arz ve talep olunur” ifadeleri kullanıldı.
***
RUSYA-UKRAYNA KRİZİYLE TEKRAR GÜNDEME GELDİ: İKTİDARIN DİPLOMATİK SİLAHI
Rusya-Ukrayna savaşının başlamasıyla birlikte Türkiye'nin bu krizin neresinde konumlanacağı yönündeki tartışmalar Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni tekrar gündeme getirmişti. NATO üyesi bir ülke olmasının yanı sıra, Rusya ile istikrarlı bir diplomatik ilişkisi olan Türkiye'nin tarafsız tutumunu koruyabilmesi açısından Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin önemi bir kez daha ortaya çıkmıştı. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da krizin başından bu yana yaptıkları açıklamalarda Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne bağlılıklarını dile getirmiş, sözleşmenin ilgili maddelerinin eksiksiz uygulanacağını söylemişti.
Türkiye'nin tarafsız tutumunu pekiştiren sözleşme, Rusya ile Ukrayna arasındaki görüşmeler için her iki ülkenin de Türkiye'yi garantör ülke olarak görmeyi arzu etmelerini sağladı. Böylece Türkiye, uluslararası toplumda bölgesel barışın sağlanması için kilit rol oynayan aktörlerden birisi olarak değerlendirildi.