CHP Grup Başkanvekilleri Engin Altay, Özgür Özel ve Engin Özkoç tarafından hazırlanan ve TBMM Başkanlığı’na verilen “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” 10 maddeden oluşuyor. Teklifin gerekçesinde, 2017 yılından sonra yapılan değişikliklerle Merkez Bankası'nın bağımsızlığının yok edildiği belirtilirken, izlenen yanlış politikalar nedeniyle faiz ve enflasyonun yükseldiği, rezervlerden yapılan 128 milyar dolarlık satışa rağmen, döviz ve faiz artışının engellenemediğine dikkat çekildi. Gerekçede şu değerlendirmelere yer verildi:
BAĞIMSIZLIK İSTİKRAR GETİRDİ
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu’nda, Merkez Bankası'nın temel amacının fiyat istikrarını sağlamak olduğu açıkça belirtilmektedir. Para politikasının uygulanmasından merkez bankaları sorumludur.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası; Bülent Ecevit’in Başbakanı olduğu koalisyon hükümetinin TBMM’ye sunduğu Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının, 25/4/2001 tarihinde TBMM’de kabul edilmesiyle büyük bir reform geçirmiş ve gerçek anlamda araç bağımsızlığına kavuşmuştur. Merkez Bankası'nın bağımsızlığını artırmak amacıyla TCMB Kanunu'nda 2001 yılında yapılan değişikliklerden sonra Türkiye ekonomisinde olumlu gelişmeler yaşanmış, büyüme hızlanmış, enflasyon, kamu kesimi borçlanma gereksinimi gerilemeye başlamış, tüm bunların sonucunda da faiz oranları düşmüş, Türk Lirası'nın değeri istikrara kavuşmuştur.
İLGİLİ KURULUŞ OLDU SİYASİ ETKİYE AÇIK HALE GELDİ
Aynı zamanda Merkez Bankası'nın hesap verilebilirliği, şeffaflığı artırılmış, denetimi etkili hale getirilmiştir. Türkiye ekonomisinin 1980-1990 ve 2000’li yılların başında yaşadığı ekonomik ve finansal krizlerin aşılmasında, Türkiye ekonomisinin büyümesinde, enflasyonun tek haneli oranlara geriletilmesinde önemli bir katkısı bulunan söz konusu 4651 sayılı Kanunla yapılan düzenlemelerin önemli bir bölümü, 2017 yılından sonra Kanun, kanun hükmünde kararname ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle değiştirilmiştir. Bu değişiklikler, Merkez Bankası'nın bağımsız bir para politikası uygulamasını engellemiş, bağımsız karar alması gereken Banka organlarını siyasi baskı ve etkilere açık hale getirmiştir. Merkez Bankası, Temmuz 2018’den bu yana bu yana Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın 'ilgili kuruluşu' olarak idari hiyerarşi ve vesayetin içine alınmıştır. Döviz rezervlerinin satılmasıyla ilgili tartışmalarda ortaya çıktığı gibi Merkez Bankası'nın bazı “para politikası araçlarının” kullanımı, yasal dayanağı tartışmalı protokollerle ya da fiilen Hazine ve Maliye Bakanlığı'na devredilmiştir.
3 YILDA 4 BAŞKAN SATILAN 128 MİLYAR DOLAR
Merkez Bankası başkanlığına ve başkan yardımcılıklarına yapılacak atamalar 3 sayıl Üst Kademe Kamu Yöneticileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usullerine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle, diğer kamu kurum ve kuruluşlarına üst kademe yöneticisi atanmasıyla aynı usul ve esaslara bağlanmıştır. Merkez Bankası başkanları, yasal herhangi bir gerekçe gösterilmeden, ancak sözlü olarak ifade edilen 'sözümüzü dinlemiyor' gerekçesiyle sık sık görevden alınır olmuştur. 2018 yılından bu yana üç Merkez Bankası Başkanı görevden alınmış, bu sürede dört farklı başkan görev yapmıştır. Merkez Bankası başkanlarının bu dönemdeki ortalama görev süresi bir yıla inmiştir.
Siyasi iktidarın etkisi altına alınan Merkez Bankası, 'fiyat istikrarını sağlamak' temel amacını gerçekleştirmekten uzaklaşmış, hiçbir bilimsel temeli olmayan 'faiz sebeptir enflasyon sonuç' önermesinin para politikasına egemen olmasını adeta seyretmek zorunda bırakılmıştır. Merkez Bankası'nın rezervleri ve kamu bankalarının kaynakları, 'faiz sebeptir enflasyon sonuç' önermesini ispatlamak için kamuoyuna açıklanamayan yöntemlerle satılarak, dövizi ve faizi düşük tutmaya harcanmıştır. Merkez Bankası net rezervlerini tüketmiş ve döviz pozisyonu büyük açıklar vermiştir. Yaklaşık 128 milyar dolarlık satış, döviz ve faiz artışını da durduramamıştır.
KAYINPEDER-DAMAT EKONOMİSİ VE ACI REÇETE
Bütün bu yanlışlıklar sonucunda faiz yükselmiş, Türk lirası büyük değer kayıplarıyla karşı karşıya kalmış, enflasyon kontrolden çıkmış ve dolayısıyla satınalma gücü eriyen, enflasyon karşısında korumasız dar ve sabit gelirli vatandaşların yoksulluğu artmıştır. “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” denilen, kuvvetler ayrılığı ilkesini ve denetimi yok eden yeni sistemde, “Kayınpeder-damat ekonomisi” milletin önüne yeniden “acı reçete” koymuştur.
BAĞIMSIZLIK TL'Yİ DEĞERLENDİRİR
Türkiye’yi, hem ekonomik hem de politik olarak büyük risklerle karşıya bırakan bu çıkmazdan, ancak başta Merkez Bankası olmak üzere ekonomik ve politik kurumlarına olan güveni yeniden tesis ederek çıkılabilecektir. Merkez Bankası'nın yeniden siyasi etki ve yönlendirmelerden uzak bir şekilde temel amacı olan fiyat istikrarına, diğer bir ifadeyle Türk Lirası'nın istikrarına odaklanması gerekmektedir. Bir paranın istikrarı onun gücünün korunmasıdır. Bir paranın gücü de ülke ekonomisinin gücüyle ve merkez bankasına duyulan güvenle yakından ilgilidir. Dünyadaki bütün uygulamalar merkez bankası politikalarının bağımsızlığına olan güven arttıkça, o ülkelerin parasının değerinin de istikrarlı bir seyir izlediğini göstermektedir. Paranın değerinin istikrarlı seyretmesi de düşük enflasyon, düşük faiz sonucunu doğuracaktır.
Bu kanun teklifi ile; Merkez Bankası’nın, 2001 krizinden çıkılmasında önemli bir işlev görmesini sağlayan hukuki statüye yeniden kazanması, para politikasını; temeli olmayan önermeler yerine, ülke ve dünya ekonomisinin gerçeklerine göre bağımsız şekilde oluşturan, uygulayan ve hesabını veren bir yapıya kavuşturulması amaçlanmıştır.”
BAŞKANA GÜVENCE-YENİDEN YEDEK AKÇE
Teklifle yapılmak istenen bazı düzenlemeler şöyle:
“-Merkez Bankasının, hükümetle ilişkilerinin doğrudan Cumhurbaşkanı aracılığıyla sağlanması, dolayısıyla Hazine ve Maliye Bakanlığının 'ilgili kuruluşu' olmaktan çıkarılacak,
-Merkez Bankası Başkanı, başkan yardımcıları ve Banka Meclisi üyelerinin Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle de belirlenecek alanlarda resmi veya özel görev alabilmelerinin önüne geçilecek,
-Merkez Bankası Başkan ve başkan yardımcılarının atanmasına ve görevden alınmasına ilişkin usul ve esasların 3 sayıl Üst Kademe Kamu Yöneticileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usullerine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi dışına çıkarılarak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununa göre gerçekleştirilecek,
-3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile dört yıla indirilen Merkez Bankası Başkanının görev süresi 5 yıla çıkarılacak ve görevden affının Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu'nda var olan ve halen yürürlükte bulunan 27’nci ve 28’inci maddelere uygun olarak yapılabilecek,
-Merkez Bankası başkanı kendi yardımcılarını önerebilecek, 10 yıllık tecrübe koşulu getirilerek, yeterli tecrübesi, uzmanlığı ve liyakati olmayan isimlerin atanması önlenecek,
-Merkez Bankasının, reeskonta kabul edeceği senetlerle ilgili olarak 2001 yılında yapılan düzenlemeyle getirilen 'üç imza ve vadesine en fazla 120 gün kalmış olma' koşulu yeniden getirilecek,
-Merkez Bankası’nın yedek akçelerinin Hazine’ye aktarılmasının yarattığı parasal genişlemenin ekonomi üzerindeki olumsuz etkileri dikkate alınarak, yeniden yıllık safi kardan yüzde 20 oranında ihtiyat akçesi ayrılabilmesine olanak sağlanacak ve birikmiş ihtiyat akçesinin Hazine’ye aktarılma zorunluluğu kaldırılacak.”