İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin Ankara'daki üye katılım toplantısında konuştu.
Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Akşener, "İktidara geliyor olduğumuz gerçektir ve son olarak, birlikte makulü bu ülkede inşa ettiğimiz doğrudur ve gerçektir" diye belirtti.
Akşener konuşmasının devamında, "Gerçekten niçin kavga ettiğimiz, niçin birbirimize kötü baktığımız, niçin değerler üzerinden birbirimize saldırdığımız, niçin birbirimize küstüğümüzün belli olmadığı, ama buna karşılık muhteremlerin hiç rahatlarını bozmadan seçim zamanı oy aldığı bir düzeni yıktınız. Hep beraber yıktık" ifadelerini kullandı.
Akşener şunları söyledi:
“28 Şubat döneminde kadının başörtüsü üzerinden bir kavga vardı. O zaman o kadınlar birbirlerine düşmediler. Başı açık kadın, başı kapalı kadının başörtüsüne el uzatmadı. Başı kapalı kadın, başı açık kadını da başka bir şeyle suçlamadı. Ama kadının bedeni, giyimi, davranışı, tercihleri üzerinden bu adamların tümü, kadınları özne yaparak birbiriyle kavga etti. Keşke adamlar üzerinden, adamlar birbiriyle kavga edebilseydi.
Bu yolculukta kadınlarımızın da çok büyük fedakarlıkları var. Ben bir kadın politikacı, sonra da bir kadın genel başkan olarak yine bugün bedenim üzerinden, saçım başım üzerinden, gözüm kaşım üzerinden vurula vurula bir hâl oldum. Manevi anlamda, benim üzerimden dövüle dövüle bir hal olan kadınlarımız var. Allah hepinizden razı olsun. Nelere katlandığınızı, nelere direndiğinizi biliyorum. Atatürk’ün önderliğinde, dünya üzerinde medeni diye kabul ettiğimiz hiçbir ülkenin seçme ve seçilme hakkının kadınlar açısından kabul edilmediği bir dönemde, 1934’te bu hakkın teslim edildiği bir gün bugün.
Tarihçi kimliğimle kısacık bahsetmek istiyorum. Yıllardır ‘kadın hakları verildi’ diye konuşulur bu ülkede. Hayır, kadın hakları verilmedi. Osmanlı’nın her döneminde kadınlar devletin varlığı, milletin birliği için gayret etmişlerdir. Kimisi duyulmuştur, kimisi duyulmamıştır. Osmanlı’nın yıkılışı dönemine doğru gidildiğinde, o yıkılışın durdurulması için kadınlar çalışmıştır. Kaç erkek bilir bilmiyorum, pek çok kadının da fark etmediği; Kadriye Hanım’la İstanbul’da başlayan, Anadolu’ya giden hem kadın haklarına dair hem kadının varlığına dair hem de bu devlet yıkılmasın diye bütün kadınların beyaz kıyafetler giydiği beyaz konferanslar vardır. Daha sonra pek çok savaşın olduğu bir dönemde bu sefer kadınlar hem hak mücadelesini devam ettirip ama bir taraftan da üretimi sağlayan bir konumda olmuşlardır.
"MONDROS MÜTAREKESİ'NE İLK İTİRAZI ORTAYA KOYAN KADINLARDIR"
İstanbul’da yaşamış bir kadın gazetecinin, 1. Dünya Savaşı esnasında ve sonrasında yazdığı makaleler var. İstiklal Savaşı öncesinde İstanbul’da kadınların oluşturduğu bir üretim anlayışından; Bahçe Ekonomisi adını verdiği, İstanbul, İzmit, Bursa’ya kadar olan alanda kadınların takas usulünde ‘açı doyurduğunu, çıplağı giydirdiğini’ bir özel ekonomik modeli geliştirdiğini ve o dönemde açlıktan kırılmanın olmamasının sebebinin kadınlar olduğunu yazar. İstiklal Savaşı’nın oluşumuna baktığınız zaman, ilk hareket eden kadınlardır. Müdafaa-i Hukuk cemiyetlerinin ilk kurucusu kadınlardır. Yozgat’ta, İzmir’de, İstanbul’da, Konya’da, Samsun’da vardır. Mondros Mütarekesi’ne ilk itirazı ortaya koyan kadınlardır.
Türk kadını ister Osmanlı’nın son dönemi ister Cumhuriyet’in başında üstüne düşen her şeyi yapmıştır ve zannedilenin aksine politik bir duruşu ve tutumu da vardır. İstiklal Mücadelesi esnasında bu Müdafaa-i Hukuk cemiyetlerinin kadın olan bölümleri, Avrupa’nın her şehrini broşür ve telgraf yağmuruna tutarak oradaki halkı, siyasetçileri Türkiye lehine davranmaları için zorlamış gruplardır. Sonuçta, 1934’te, pek çok Batı Avrupa ülkesinin öncesinde Türk kadınına Atatürk hakkını teslim etmiştir. Geri gittik mi, gittik. Bizim nesil, bizim gibi tuzu kuru kadınlar maalesef aldığımız görevi bugünün kadınlarına daha genişleterek, daha sağlamlaştırarak teslim ettik mi? O konuda eksiklerimiz var. Bunları da gidermek inşallah İYİ Parti’ye ve iktidarına nasip olacak.
"RAHATLARINI BOZDUK"
Biz, olmayan, yapılmayan ve akıl edilmeyen işleri yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Bir de rahatları bozuyoruz. Rahmetli anacığım ilkokul 3’e kadar okumuş bir köylü kadındı. ‘Kızım raatları bozuyorsunuz’ derdi. ‘Rahat’ demezdi, ‘raat’ derdi. Rahatları bozduk çok da iyi oldu. Burası gerçekten -Damat gibi demiyorum- önemli; millet odaklı, insan odaklı, seçmen odaklı siyaset uzunca bir zamandır yapılmıyordu. Kaşının altında gözün var, gözünün üstünde kaşın var, sen niye sarışınsın, sen niye esmersin, seninki, seninki, seninki… Gerçekten niçin kavga ettiğimiz, niçin birbirimize kötü baktığımız, niçin değerler üzerinden birbirimize saldırdığımız, niçin birbirimize küstüğümüzün belli olmadığı, ama buna karşılık muhteremlerin hiç rahatlarını bozmadan seçim zamanı oy aldığı bir düzeni yıktınız. Hep beraber yıktık.
"BU MİLLETİN BİZİ ÇAĞIRDIĞI GERÇEKTİR"
Bu milletin bizi çağırdığı gerçektir. İktidara geliyor olduğumuz gerçektir ve son olarak, birlikte makulü bu ülkede inşa ettiğimiz doğrudur ve gerçektir. Milletimizin bu makulü anlayıp, özlediği ve kavgadan bıktığı, huzur istediği ve makulün çevresinde toplandığı da gerçektir. Bu, rahatı kaçanların sinirlerini bozdu. Her birimizin, bu sinir bozukluğu karşısında karşılaşacağımız pek çok şeyler olacak ama biz şerbetliyiz. Türkiye’yi aşağı doğru çeken, Bangladeş yapma üzerinde hızla ilerleyen, vatandaşın vatandaşa düşman edilme yolculuğunun sebep olduğu bu ucube sistemin, bu salonu dolduran sizlerin iradesiyle ortadan kalkacağı; demokrasinin, adaletin, eşitliğin, hürriyetin, liyakatin hüküm süreceği, ekonominin de düzeldiği, tek adam düzenin oylarımızla değiştirildiği ve yeniden hukukun, demokrasinin tesis edildiği bir güçlendirilmiş parlamenter sistemi gerçekleştirecek kadro burada."
(anka)