BIST 100 9.285 DOLAR 34,51 EURO 36,46 ALTIN 2.956,77
11° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Meclis’te 6 grup kalsın diye CHP’nin başka vekiller vermesi gerekebilir

Yerel seçime giderken parti içi tartışmalar biter ve sorunlar halının altına süpürülür. Ama bunlar siyasal ve sosyal tabanı sağlam, geleneği belli partiler için geçerlidir. Seçim sonrası sonuca dayalı olarak bombalar ardı ardına patlayabilir ama öncesinde sessizlik hakim olur.

Kimliğini tam olarak belirleyememiş, siyasal ve toplumsal tabanını oluşturamamış, kısacası kurumsallaşamamış partilerde seçim öncesi de tartışmalar yaşanır ve kaos hakim olur. Kaostan düzen doğurma girişimlerine şahit oluruz böyle dönemlerde. Örnek vermek gerekirse şu an buna benzer bir tablo İYİ Parti’de yaşanıyor. Kaosu düzene çevirmek için umutları ise 14 Mayıs’taki parti oylarını 31 Mart’ta korumak ve birkaç noktada belediye kazanmak. Yoksa durumları vahim.

Tabii başlıkta bahsettiğim CHP’nin vekil vermesi gerekecek grup Saadet Partisi ve Gelecek Partisi grubu. Grubun içinde bazı vekillerin Saadet, Gelecek ve DEVA Partileri ile ilgili şöyle görüşleri var:

‘’Toplumsal tabanımızdan koptuk. İYİ Parti gibi hatamızı kabul edip tabanımız ile helalleşmedik. Seçim sonuçlarının hesabını vermedik. Yeniden Refah’ın alternatif olduğu yerde hiçbirimiz alternatif olamadık.’’

Bu düşüncelerin sebebini sorduğumda partilerin yaptırdığı anketlerin onlar üzerinde derin tesirler oluşturduğunu gördüm. Seçimden sonra kongreye gidileceğinin kesin olduğunu da söyleyen bazı isimler oldu fakat asıl önemli olan ise birkaç hafta içinde bazı vekillerin ‘’müzmin muhalefet hastalığına yakalandık, tabanımızı kaybettik’’ çıkışı yapacağını öğrendim. TBMM’de 6. grup tehlikeye girebilir.

Erdoğan’ın Şimşek’e güveni tam

Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan bir Cuma akşamı görevinden affını istedi. Bizler için sürpriz ama bürokrasinin tepesi için hiç sürpriz olmayan bir gelişmeymiş. Devletin ve iş dünyasının kritik noktaları bu istifadan ekonominin etkilenmemesi için alıştırılmış, yerine gelecek olan Fatih Karahan için istişareler yapılmış ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bilgisi dahilinde ve takibinde yürüyen süreci bizzat Mehmet Şimşek yönetmiş.

Ekonomi çevreleriyle ve yüksek bürokrasiyle bu istifayı ve atamayı konuştuğumda öğrendim ki kesinlikle politikalardan bir dönüş olmadığıymış. Mehmet Şimşek’e Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olan güveninin tam olduğu ve Şimşek’in Fatih Karahan ile çalışmaktan daha çok memnun olduğu konusu da konuşuluyor.

Erdoğan neden muhalefete sesleniyor? Muhalif seçmenle oluşturmak istediği yeni diyalog ne?

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu hafta iki kez muhalif seçmene yönelik Cumhur İttifakı’nın kucaklayıcı olacağını şu sözlerle ifade etti;

“Muvafık veya muhalif fark etmeksizin, siyaset kurumunun ana görevi topluma umut aşılamaktır. Burada oluşacak en küçük bir zafiyetin, geçmişte olduğu gibi, ülkemize ve demokrasimize ağır faturaları olacaktır. Biz, böyle bir tablonun oluşmaması için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Kendini muhalif olarak tanımlayan vatandaşlarımızı kucaklayarak, onların da sorunlarına çözüm üreterek, onların da sesine kulak vererek, milli birlik ve beraberliğimizin bozulmasına müsaade etmeyeceğiz.”

Genel değerlendirme şudur, ‘’Erdoğan toplumu kutuplaştırır ve çoğunluk kendi tarafında kalır. Bu nedenle muhalifleri kucaklayıcı siyaset yapmaz.’’ Eğer genel değerlendirme buysa ve doğruysa neden Cumhurbaşkanı bu çıkışı yaptı?

Artık Cumhur İttifakı’nın karşısında tek bir blok yok. Karşı taraf param parça ve partilerin birçoğu sağ-muhafazakar tandanslı. Birleştirici bir dil ile kazanılacak seçim 2028’in taşlarını döşerken daha geniş toplumsal tabanlara hitap etme yolunu AK Parti için açabilir. İYİ Parti, Saadet, DEVA, Gelecek Partileri ve seçmenleri daha ne kadar antierdoğanizmin içinde yer alabilir ki?

Ama daha önemlisi ise Erdoğan’ın karşısında Ekrem İmamoğlu dışında karşı tarafı toparlayacak kimse kalmadı. Eğer İmamoğlu İstanbul’u kaybederse ve CHP’nin içinde çıkacak tartışmalar neticesinde siyaseten gücünü kaybederse Tayyip Erdoğan’ın karşısında ne bir blok, ne de bir lider kalacak. Kutuplaşmaya ihtiyacın kalmadığı ve antierdoğanizmin temsilcisinin olmadığı bir düzlemde Erdoğan herkesi kucaklamak için yeni söylemini geliştiriyor.