Kahramanmaraş, bundan 42 yıl önce 19 Aralık 1978 Salı günü başlayıp 26 Aralık'a kadar süren ve "Türkiye tarihinin en utanç verici" olaylarına sahne oldu. "Güneş Ne Zaman Doğacak" adlı daha çok milliyetçi kesimin izlediği filmin gösteriminin yapılacağı Çiçek Sineması'na patlayıcı madde atılmasının ardından bunun solcularca yapıldığını öne süren sağcı gruplar, sol kesime ait kimi binalara saldırılar düzenlendi.
Bazı kaynaklara göre, 21 Aralık'ta iki solcu öğretmenin öldürülmesinin ardından 22 Aralık Cuma günü cenazelerinin kaldırılmasını engelleyen sağcı gruplar, "Aleviler camiye bomba attı", "Öğretmenlerin cenazesinde peygambere küfredildi" gibi gerçek dışı, yalan haberlerle kışkırtılan kimi sıradan insanların da kendilerine katılmasıyla kent genelinde Alevileri ve solcuları hedef alan saldırılara başladı.
Şehir dışından gelen grupların da eklenlenmesiyle olaylar kadın ve çocukları da hedef alan katliama dönüştü.
Güvenlik güçlerinin yeterli düzeyde müdahale etmediği olaylar, 26 Aralık'ta durulmaya başladığında resmi verilere göre 111 kişi öldürülmüş, yüzlercesi yaralanmış, çok sayıda ev ve işyeri tahrip edilmişti.
Öldürülenlerin ezici çoğunluğu Alevi ve sol görüşlü kişilerden oluşuyordu. İçlerinde azımsanmayacak kadar da kadın, çocuk ve yaşlı vardı.
Yıllarca süren davalar sonunda 22 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 321 kişi de 1 ile 24 yıl arasında değişen cezalar aldı.
Yaşanan olaylar sonunda o döneme kadar kent genelinde ciddi nüfusa sahip olan Alevilerin çoğunluğu kenti terk etti.
Kentin demografik yapısı bir daha eskisi gibi olmayacak şekilde değişti.
Tarihe "Maraş Katliamı" olarak geçen olaylara dair bugüne kadar birçok araştırma yapıldı ve kitap yayınlandı. Bu kitaplara bir yenisi daha eklendi.
EN BÜYÜK MÜCADELE YÖRÜKSELİM MAHALLESİ'NDE YAŞANDI
Ancak saldırganlar bununla yetinmedi.
Devamında yüzlerce kişilik gruplar halinde çoğunluğu Alevi olan ve olaylar başlayınca diğer semtlerden gelip buraya sığınanlarla birlikte nüfusu 15-20 bine ulaşan Yörükselim Mahallesi'ne saldırmaya başladılar.
Ancak Yörükselim Mahallesi'nde bir grup devrimci - solcu gencin öncülük ettiği direniş ve karşılıklı silahların da kullanıldığı çatışmalar sonunda saldırganların mahalleye girememesi binlerce insanın hayatını kurtardı.
Kitaptaki anlatımlara göre, Yörükselim Mahallesi'nde direnen bu gençler, hemen bitişiğinde olan Çamlık Mahallesi'ne giren saldırganların buradan çıkarılmasında da büyük rol oynadı.
Çamlık Mahallesi'nde saatlerce süren sokak çatışmalarında beş arkadaşlarını kaybettiler.
Yörükselim Mahallesi'ne giremeyip bu sefer de Karamaraş Mahallesi'ne saldıran gruba karşı direniş ise olayları duyup Pazarcık ilçesindeki Yolboyu Köyü'nden kız kardeşinin düğününü bırakarak yardıma koşan Mehmet Mengücek adlı genç bir muhtar tarafından tek başına yürütüldü.
Mat marka otomatik silahı ile saldırganları bir gün boyunca mahalleye sokmayan ve bu sırada yaralanan Mengücek, bir gün sonra gelen güvenlik güçleri içerisinde bulunan bir asker tarafından öldürüldü.
Ertekin'in kitabı adadığı ve şu an hayatta olmayan beş isim arasında Mengücek de bulunuyor.
"AİLEM KATLİAMDA DİRENENLERE YARDIM ETTİĞİ İÇİN İŞKENCE GÖRDÜ"
Ertekin'in, Independent Türkçe'den Ali Kemal Erdem'e verdiği röportaj şöyle:
- Siz de Maraşlısınız. Maraş Katliamı'na dair kitap yazmanızın şahsi bir nedeni var mı? Sizin ailenizde de katliam sırasında mağdur olan oldu mu?
Maraş Katliamı'nda herhangi bir zarar görmedik. Türk ve Sünni bir kökenden geliyorum. Maraş merkezde değil ilçede olduğumuz için bir hedef de olmadık. Katliamın somut mağduru değildik. Fakat 12 Eylül ile birlikte babam, anam, üç ağabeyim ve ablam Maraş'ta işkence gördüler. Katliamda direnenlere yardım ettikleri iddiasıyla yargılandılar... Bu kitapta da yazısı olan ağabeyim Mustafa Ertekin 67 gün işkencede kaldı.
- Maraş Katliamı yaşandığında CHP, bunun kendine yönelikte olduğunu söylemişti. Ancak siz kitapta dönemin CHP'li Başbakan Bülent Ecevit’e yönelik ciddi eleştirilerde bulunuyorsunuz…
CHP, katliamı kendilerine yönelik bir hamle olarak görmektedir. Bu bakış belirli doğrular taşımakla beraber CHP'nin ana yönetici kadrolarının 'devlet içindeki gerçekliği' ifşa etmeye dönük hiçbir adımlarının olmamasını dikkate almaz ve bazı eksik sonuçlara yol açar. Örneğin katliama dair bazı MİT raporları sonradan Ecevit’in dosyalarında bulunmuştur. Bir katliamın delillerinin bir başbakanın kişisel ve mahrem arşivinde saklanması üzerinde durulması gereken bir veridir. CHP yöneticilerinin devlete zarar gelmemesi hassasiyetinin Maraş Katliamı gibi toplu kırım hareketlerindeki politik sonuçlarının mutlaka sorgulanması gerekiyor.
-Ecevit'in katliamda ihmali olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Ecevit'in en azından ismi açıkça yazılı iki MİT görevlisi hakkında hiç bir girişim başlatmaması, hatta evrakı saklaması bir suçtur...
-Katliamı engellediği iddia edilen silahı getiren Komünist Osman kimdi?
Yörükselim'deki direnişçilerin elinde birkaç tabancadan başka bir şey yok.
Ancak Mehmet Taşkesen'in aracılığı ile kaçakçı ve "Komünist Osman" olarak adlandırılan bir kişinin vasıtasıyla temin edilen bir otomatik silah direnişin kaderini değiştiriyor. Bu silah saldırganların mahalleye girmesini engelliyor.
Olayın tanığı Derviş Koç, kitapta şöyle diyor:
Komünist Osman bize artık kendinizi korumalısınız diye bir tane otomatik silah verdi. Hepsi buydu. İşte 15-20 bin kişi o silah sayesinde bir katliamdan kurtuldu.
-Peki kimdi "Komünist Osman?" Sonrasında akıbeti ne oldu? Halen yaşıyor mu?
Komünist Osman, Sünni kökenlidir. Bir dönem silah işleri uğraştığından kaçakçı denmiştir. Fakat 1960’lı yılların sonundan itibaren solcu olmuştur. Maalesef yaşamını yitirdi.
-O silaha ne oldu?
25 Aralık günü jandarma mahalleye girip evleri aramaya başlayınca önce odunluğa saklıyorlar. Sonradan İsmail Öztaş isimli bir köylü, 'Yörükselim'i kurtaran silah' diyerek onu satın almış, onda yakalanmış.
"MARAŞ KATLİAMI İLE SREBRENİTZA KATLİAMI'NIN BENZER YÖNLERİ VAR"
- Kitabınızda Bosna İç Savaşı sırasında, Sırplar tarafından Müslüman Boşnaklara karşı işlenen Srebrenitza Katliamı ile Maraş Katliamı arasında benzerlik kuruyor ancak Srebrenitza Katliamı'nda ihmali olan resmi görevlilerden hesap sorulduğu halde Maraş Katliamı'nda bunun yapılmadığını söylüyorsunuz. İki katliam arasındaki en büyük benzerlik nedir size göre?
Maraş katliamı ile Srebrenitza Katliamı arasında benzer yönler var. Örneğin her ikisinde de 'masum halkın' açık şiddet ve katliama katılımı vardır.
"VALİ, 8 AY ÖNCESİNDE'BURADA MARAŞ OLAYLARI PLANLANIYOR' DİYOR"
-Maraş Katliamı aylar öncesinden biliniyor muydu? Kitabınız için konuştuğunuz Derviş Koç’un bu konuda ilginç bir iddiası var. Nedir bu?
Derviş Koç, o günlerde Maraş Eğitim Enstitüsü'nde öğrenci temsilcisi olarak il valisi ile görüşüyor. Henüz 1978'in Mayıs ayı. Kendilerini sıcak karşılayan vali, karşılıklı esprilerin yapıldığı sohbet sırasında birden ciddileşiyor. 'Bakın siz daha burada yerleşmediniz. Kök salmadınız. Dikkatli olun her durumda zararlı çıkarsınız. Burada Maraş olayları planlanıyor. Aldığımız istihbarata göre öğretmenler öldürülecek. Ana biz önlemlerimizi aldık' diyor. Derviş Koç, buna dayanarak öğretmenlerin öldürülmesinin ve olayların başlatılmasının aylar öncesinden planlandığını ancak muhtemelen yaz nedeniyle insanların köylerine çekilmesinden dolayı planın uygulanmadığını düşünüyor.
ÖLENLERİN SAYISI GİZLENDİ Mİ?
-Maraş Katliamı'nda ölen insan sayısı her zaman tartışma konusu oldu. Bu konuda sizin tespitleriniz nelerdir?
Resmi veriler katliamda 111 kişinin öldürüldüğünü, yüzlerce kişinin yaralandığını, 210 ev ve 70 işyerinin tahrip edildiğini rapor ediyor. Fakat bu verilerin doğru olmadığı konusunda neredeyse bir fikir birliği var. Katliamı bizzat yaşayanlar ise verilen sayıların yaşananların küçük bir bölümü olduğunu ifade ediyorlar. Bazı tanıklar 1000'e yakın ölüden bahsediyorlar. TRT'nin verdiği haberlerde ölü sayısı önceleri oldukça yüksek sayıda gösterirken bir süre sonra daha aşağılara çekiliyor. Sayılarla oynamak Türkiye’de yönetimin çok tanıdık bir yetkisi haline geldiğinden resmi rakamların gerçeği ortaya koymaktan çok gizlemek üzere ayarlandığını düşünmek oldukça makul.
Orhan Gazi Ertekin