Mutluhan YILDIZ / KRT WEB
Halk Müziği sanatçısı Kutsal Evcimen, 1 Mayıs'a özel 'Yürü Zalımın Üstüne' eserini yeniden derleyerek yayınladı.
"Satın Eşşek Sıpaları" türküsü sebebiyle hakkında 'Cumhurbaşkanına hakaret'ten dava açılan Evcimen, düzenlediği yeni eserinde işçi ve emekçiyi unutmadı. Kendisini müzük emekçisi olarak tanımlayan Evcimen, sözleri Madımak Oteli'nde yakılarak katledilen Nesimi Çimen'e ait olan "Yürü Zalımın Üstüne" türküsünü yeniden derledi ve yorumladı.
Kutsal Evcimen; son parçası, işçi sınıfı ve iktidarın sanatçıları hakkında KRT'ye birbirinden samimi açıklamalar yaptı.
Kısa sürede büyük beğeni toplayan o eser:
İşte o açıklamalar:
"Bu eser kıymetli ozanımız, koca çınar Nasimi Çimen'e ait. Zaten ozanlarımızın günümüze ışık tutar. Yaşanan zulümlerin bütün izlerini ozanlarımızın sözlerinden, kelamlarından aldık. Nesimi Çimen de böyle bir ozanımızdı. Ben de ozanlarımızın izinden giden biri olarak, yaşadığım dönemin olumsuzluklarına ozanlarımızın sanatsal zekası ile yanıt vermeye çalıştım"
"12 EYLÜL'DEN FARKSIZ"
"Yaşadığımız dönem 12 Eylül döneminden farksız. Bu eser hepimize bir hatırlatmadır. 'Yürü Zalımın Üstüne'deki mazlumların, doğru insanların birleşmesidir. Aynı hakları savunmalıyız. Birbirimizden farklı düşünebiliriz ama doğru bir tanedir. 1 Mayıs günü, ben bu eseri emekçilere, hak sahiplerine adamaya çalıştım."
"EMEK, EN YÜCE DEĞERDİR"
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'ne özel 'Yürü Zalımın Üstüne' parçasını çıkaran Evcimen, 1 Mayıs'ın kendisi için çok ayrı bir yere sahip olduğunu belirterek, "Üreten insanların birliklerini, mücadelerini haykırdığı gündür." diye konuştu.
"İşçi Bayramı benim için; üreten insanların birliklerini, mücadelerini haykırdığı gündür. Emeğin, hakkın ve hakların buluşmasıdır. Çalışan insan nasıl üretken olur? Hakkını alarak. Emek en yüce değerdir. Dünya emek üzerine kuruludur.
İşçi sınıfının durumu maalesef şu anda iyi değil. Bu durumu pandemiye bağlamak istemiyorum çünkü bu durum dünyanın ortak sorunu. Pandemiden önce de işçi, emekçi sorunları vardı. Bunun en büyük nedeni; hükümetin işçiye ve emekçiye olan bakış açısı. Hükümetin baskı ve zulüm içerisinde, köleliğe doğru giden tek pencereden bakan durum bu bence. Şu anki siyasetin yaşama bir faydası yok zararı var. Kendi ego ve düşüncelerini öne koyan bir politika ile karşı karşıya kaldı işçi. İnsani şartların dibe vurduğu bir dönem yaşıyoruz. Saray etrafındaki şakşakçıların emekçileri düşünecek hali yok, bu durum her şeyi özetliyor diye düşünüyorum."
"MÜZİK EMEKÇİSİYİM"
Kendini işçi sınıfının bir parçası olarak gören Evcimen, geçmişte dedesinin ve babasının yanında inşaatçı olarak çalıştığını aktararak hayatını her anını mücadele ederek geçirdiğini söyledi.
"Ben işçi ve emekçi biriyim zaten. Şu anki müziklerimi ifade ettiğim stüdyom benim gecekondumdu. Rahmetli dedemin ve babamın yanında inşaatlarda çalışarak başladım hayata. Su sattım, boyacılık yaptım, simit sattım, jeton sattım. Hayatımın her alanında işçi ve emekçiyim. Şu anda da bir müzik emekçisiyim. 46 yaşındayım ve hayatımda hiçbir şey kolay olmadı."
"USTALAR SAZINI SATIYOR"
"Müzik sektöründe işin asıl emekçileri maalesef göz önünde olamıyor. İşin solist ve vitrin kısmında olan müzisyenler ön planda oluyor. Bu işin ekmeğinin bölüşüldüğünü düşünmüyorum, gittikçe bu bencillik artıyor. Artık müzikte bir emekçi sınıfı var. Müziğin her dilini, notasını, armonisini, aranjesini ezbere bilen, yutmuş ustalar sazını satarken, müziği m'sinden anlamayan insanlar işin kaymağını yiyiyor. Söyleyen ile çalan arasında çok büyük fark oluştu. Sınıfsal bir ayrım söz konusu buda müzik emekçilerinin örgütlenmemesinden kaynaklıyor."
"İNSANLAR AKP BASKISINDAN KENDİNİ SUNAMIYOR"
"İnsanın kişili ile dinlediği müzikler birbiyle örtüşmeli. Maalesef AKP zihniyetiyle her tarafa oynayan tipler hızla türemeye başladı. Ahtopot gibi elleri ayakları her yerde. Sağ sol bunlar için fark etmiyor aslında. Müzik yapan insanın kendi fikirlerini yansıtması, müziği ile uyuşması lazım. Bunun adı bence duruştur. Bu duruş denilen oldu müzisyenlerde gittikçe azalıyor. AKP zihniyetinin baskı yüzünden korkular artıyor ve insanlar kendini sunmakta zorluk yalıyor."
"TEKNOLOJİ, SAMİMİYETİ YOK ETTİ"
Müziğin dijitalleşmesi ve internet ortamında yaygınlaşmasını değerlendiren Evcimen, teknolojinin hızına yetişmeye çalışmanın mizikte samimiyeti yok ettiğini söyledi.
"Ben Kutsal Evcimen olarak teknoloji ve interneti hâlâ sevmedim. Biraz akustik kafalıyım, eskiyi seven birisiyim. YouTuba veya dijital ortama müzik yüklüyoruz ama bu yüklenen eserin kimin çaldığı, söylediği, hangi enstürümanlar olduğu kayda alınmıyor. Kaset zamanında bu böyle değildi.
Şimdi her şey çok hızlı tüketiliyor. Yaklaşık iki aydır neredeyse iki haftada bir eser çıkartıyorum ve bana gelip, "yeni eser ne zaman gelecek?" diye soruyorlar. Bir yandan gündemi bir yandan teknoloji takip ediyoruz. Bu aslında sanatta tüm samimiyeti kaybettirdi. Biz çağın gerektirdiği bu döneme ayak uydurarak kendimizi sunmaya çalışıyoruz. Başka şansımız yok. Ben kaset ve CD'leri özlüyorum aslında."
"CUMHURBAŞKANINA HAKARETTEN CEZA ALDIM, EN BÜYÜK PLAKETİM BUDUR"
"Sanat siyasetin çok üstündedir. Ülkemizde siyasetin ürettiği pek bir şey yok. İnsan hayatına bir artısı yok. Ben sanatçıların siyasetten uzak durmaması gerektiğini düşünüyorum. Kullandığı müzik aletinin fiyatını bile siyaset belirliyor.
Yaşadığımız dönemde 'benden olmayan teröristir' zihniyeti var, bunun adı 'AKP zihniyeti'dir. Sanata, kültüre, geleneğe, kadına, çocuğa, hayvana düşman bir zihniyet var. Kendinden olmayan her şeye kötü gözle bakan bir zihniyetin karşısında susarak 'ben işime bakarım' diyemezsiniz.
Sanatçı; duruşuyla, düşünceleriyle muhaliftir, her zaman muhalif olmalıdır. Ben yaklaşık 15 yıldır mücadele ediyorum. Cumhurbaşkanına hakaretten hapis ceza aldım, bu benim sanat hayatımdaki en büyük madalyam, plaketimdir. Ben yanlışa karşı bir duruş sergiledim, hâlâ daha bu duruşu sergiliyorum. Ozanlarımın, aşıklarımın izinden gittiğimde onlar bende bu izi bırakıyorlar. Zalimin, zulmün ve baskının karşısında sazımı ve sözümü söylemeye, sanatımı sunmaya devam edeceğim."
"İBRAHİM KALIN, YUMUŞAK DİKENDİR"
"Pandemiden en çok etkilenen sektör; müzisyenler ve sanaatkarlar. Şahsen stüdyom olduğu için kendi imkanlarımla bir şekilde açığı kapatmaya çalışıyorum ama sahne emekçileri, ustalarımız, gençlerimiz bu durumdan çok etkilendi. Enstrümanını satan, işe yıllarını vermiş ustalar varken Saray'ın sözcüsü İbrahim Kalın, keyfine türkü söyleyip, klip yapıyor. Bunu ne ile yapıyor acaba? Saray'ın içinde olup ozanvari bir oluşumun içinde bulunması bana samimiyetsiz geliyor. İşim maneviyatında olan bir görüntü çiziyor ama ben kendisine yumuşak diken diyorum. Çalışmasının adı 'hiç', bence de hiç bir çalışma olmuş. Bu kadar müzisyenin sorunu varken bir şey yapmayıp, gözümüze sokar gibi klip çalışmaları yapması samimi değil. Kimsenin böyle bir imkanı yokken Saray'ın sözcüsü hangi sıfatla çıkıp klip yapıyor? Bu hobi midir onun için? Değerli sanatçılarımız bırakıp gittiler. Bu aslında çok normal, AKP zihniyeti zaten sanatı sevmez, sanatçıyı sevmez, kendinden olmayan türkücüleri sevmez bu çok normal. Bu İbrahim Kalın'ın yaptığı hoş değil."