Çeşme Festivali Balkan Günleri teması ile yıllar sonra geri dönüyor.
1884-1989 ve 1994-1999 dönemleri arasında yapılan Çeşme Festivali 25 yıl aranın ardından Çeşme Belediye Başkanı M. Ekrem Oran tarafından 2019 yılında “Ege’nin İki Yakası” temasıyla yeniden gerçekleştirildi. Pandemi nedeniyle ara verilen Çeşme Festivali bu yıl 22-25 Eylül tarihleri arasında yeniden meraklılarıyla buluşacak.
‘Balkan Günleri’ teması ile birbirinden değerli isimlerin ve grupların sahne alacağı festival; tarih, dans, müzik ve yemek kültürü buluşmalarına ev sahipliği yapacak. Balkanlar’dan da esintiler bulunan 4 günlük programda Balkan Paradise Orchestra, Shantel, Cambo Aguşev, Suzan Kardeş, Cenk Bosnalı, gibi müzik grupları, İlber Ortaylı ‘Mübadele Türkiyesi ve Etkileri’, Moğollar Grubunun Solisti Cahit Berkay, ‘Ülke Ülke Balkan Müziği’, Muammer Ketencoğlu Hikayeleriyle ‘Balkan Şarkıları Söyleşisi ve Dinletisi’, Murat Meriç, ‘Balkan Müziğinin Türk Popuna Etkileri’ Söyleşi ve sonrasında Balkan Müziği Dj Set, Engin Güneysu, ‘Duje Sergisi’, ‘Duje Belgesel Gösterimi’, ‘Saraybosna’da Yaşanan AcılarÜstüne Söyleşi’ gibi belgesel gösterimleri, Balkan mutfağının eşsiz lezzetlerinin sergileneceği workshoplar gibi dopdolu bir festival yaşanacak. BrateBand, BalkanBand ve Çamdibi Bandosu festival süresince kentin birçok noktasında coşkuya ortak olacak.
Çeşme Belediye Başkanı M. Ekrem Oran, özlemle anılan Çeşme Festivali’ni yeniden canlandırmanın mutluluk ve gururunu yaşadıklarını ifade ederek şunları söyledi:
“80’li, 90’lı yıllarda büyük ses getiren, canlı yayınlarla Çeşme’yi dünyaya tanıtan, gençliğimin en güzel yıllarında mihmandarlıktan genel koordinatörlüğe kadar görev aldığım Çeşme Festivalimizi 25 yıl aradan sonra sizlerle yeniden buluşturmamızın temeli bu anlayışa dayanıyor. Bugün, aramızda kilometreler var gibi görünse de; Yüz yıllardır, yaşanan sayısız acılara rağmen gittikleri her yere sevgiyi, hoşgörüyü, kültür renklerini terk etmeden zenginlik katan kardeşlerimizle kimsenin koparamayacağı, köklü, genetik, tarihi, kültürel bağlarımız var. Her birimizin ailesinin bir parçası Balkan kimliğinintüm renklerini kuşaklar boyunca gururla taşıyor. 22-25 Eylül tarihleri arasındagerçekleştireceğimiz Çeşme Festivali Balkan Günleri’nde bu köklü bağların müziğini, gastornomisini, güçlü tarihsel bağlarımızın izlerini paylaşarak, tüm dünyaya sevginin veumudun ışıltısını serpeceğiz. Sevgiye inanan herkesi, kol kola şarkılar söylemeye, halaylar çekmeye, kalp kalbe dünyaya umut ve barış mesajları vermeye Çeşme Festivalimize bekliyoruz.”
18 Eylül’de gerçekleşecek “Maçka’da buluşalım Bir Karadeniz Şöleni” için geri sayım başladı.
Şehrin kültür, sanat ve eğlence merkezi KüçükÇiftlik Park’ta bu yıl 3.’sü düzenlenen “Maçka’da Buluşalım – Bir Karadeniz Şöleni”yle 18 Eylül Pazar günü İstanbul’da kemençe ve tulum sesleri yankılanacak, on binler tüm gün horon vuracak.İstanbul’da memleket hasreti çeken Karadenizlilerin ve Karadeniz severlerin bir araya geleceği, Türkiye’nin ilk ve tek biletli yöresel festivalinde Ekin Uzunlar, Zeynep Başkan, Niyazi Koyuncu, Allame, Samida & Yayla Trio ve Onur Atmaca Karadeniz yöresinin en güzel şarkılarını söyleyecekler. Horon ekibinin şovları, yöresel lezzetler ve el sanatlarına dayalı atölyelerin de olduğu rengarenk programla Karadeniz’in dalgaları gibi enerji dolu, kıpır kıpır bir şölen yaşanacak.
Selcen Ergun’un ilk uzun metraj filmi “Kar ve Ayı” Toronto’da dünya prömiyerini gerçekleştirdi.
Selcen Ergun’un ilk uzun metrajlı filmi ‘Kar ve Ayı’nın, dünya prömiyeri 47. Toronto Uluslararası Film Festivali’nin önemli keşif filmlerine yer verilen Discovery Bölümü’nde yapıldı. Festivale Türkiye’den seçilen tek yapım olan ‘Kar ve Ayı’nın Toronto yolculuğunda Selcen Ergun’a filmin başrol oyuncusu Merve Dizdar ve görüntü yönetmeni Florent Herry eşlik etti. Sinemaseverlerin yoğun ilgisiyle karşılaşan filmin prömiyerinin biletleri günler öncesinde tükendi. Discovery Bölümü’nün baş programcısı Dorota Lech’in sunduğu filmin gösteriminin sonunda yönetmen Selcen Ergun, “Post prodüksiyonunu pandemi sırasında yaptığımız filmimizin sonunda büyük perdede sinemaseverlerle buluşması benim için çok heyecan verici.” cümleleriyle duygu ve düşüncelerini dile getirdi. Filmin başrol oyuncularından Merve Dizdar ise heyecanını şu sözlerle paylaştı: “Şahane bir prömiyerdi, Toronto seyircisiyle beraber filmimizi izlemek büyük bir mutluluktu.”
Türkiye prömiyerini Toronto’nun hemen ardından 59. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin Ulusal Yarışma bölümünde gerçekleştirecek filmin başrollerinde Merve Dizdar ve Saygın Soysal yer alırken onlara Asiye Dinçsoy, Erkan Bektaş, Derya Pınar Ak, Onur Gürçay ve Muttalip Müjdeci eşlik ediyor. Selcen Ergun’un yönettiği ve senaryosunu Yeşim Aslan’la beraber yazdığı, psikolojik gerilim unsurları taşıyan ‘Kar ve Ayı’da kışın bitmek bilmediği uzak bir kasabaya atanan genç bir hemşirenin oradaki erk ilişkileri, sır ortaklıkları ve şüpheyle yüzleşme hikayesi anlatılıyor.
Çağdaş fotoğraf sanatının en önemli temsilcilerinden Christina Dimitriadis “Island Hoping” projesiyle Akaretler No: 55 binasında sanat severleri bekliyor.
Christina Dimitriadis; Türkiye’de ilk kez sergilenen Island Hoping projesi ile yaşam ortamlarını kendi merceğinden inceliyor. Gate 27 Konuk Sanatçı Programı sırasında oluşan eserler serisinde, hem mekânsal hem de zamansal geçişlere odaklanırken, hareketli-değişken odak noktalarını insanın sınırları, kimliği ve hafızası üzerinden de ele alıyor. Türkiye-Yunanistan sınırları arasında insan varlığından yoksun 30 adacığın yer aldığı sergide tarihsel ve politik geçmişi karmaşık coğrafi varlıklar olarak adaları; Akdeniz'in sessiz imgelerine ve heykellerine dönüştürüyor.
Serginin küratörü Begüm Güney: “Dimitriadis’in 2015 -2018 yılları arasında ürettiği bu fotoğraf serisi, Ege ve Akdenizde tarihi boyunca politik olmaktan sıyrılamamış bu bölgede varolan adaların, canlı olmalarına dair bir gönderme yapıyor. Bu dünyaya ait kaya anıtları, çok kimlikli salt bir bağımsızlık anıtı. Sanatçının estetik yaklaşımında detaycı fakat fotografik süslemelerden-uzak yapıda kurguladığı dili, renk dengesi ile incelikli bir pentür algısı yaratırken aslında fiziksel bir varlık olarak kayanın sahip olduğu biçimden uzaklaşarak soyutlaşıyor. İnsandan ve insanın yarattığı tüm kaotik duygulardan arındırılmış bu adalar küratöryel kurgusuyla da sınırsız bir ufuk çizgisinde buluşturularak adeta mitleşiyor.” Şeklinde konuştu.
17. İstanbul Bienali’nin basın toplantısı gerçekleşti.
Küratörlüğünü Ute Meta Bauer, Amar Kanwar ve David Teh’in üstlendiği 17. İstanbul Bienali’nde, 500’ün üzerinde katılımcının 50’yi aşkın projesi yer alacak. Bienal katılımcıları arasında sanatçı, düşünür, yazar, şair, araştırmacı, mimar, radyo programcısı, balıkçı, aktivist, stand-up komedyeni, şef, etnomüzikolog, ornitolog, deniz bilimci, kukla ustası ve müzisyenler de bulunuyor. Bienal, Beyoğlu, Fatih, Kadıköy ve Zeytinburnu’nda yer alan 12 sergi mekânının yanı sıra, şehrin dört bir yanında sayıları 50’yi aşan sahaf, kitapçı, lokanta, sinema ve hastanelere ek olarak bir radyo istasyonunda izleyiciyle buluşuyor.
17. İstanbul Bienali, 13 Eylül Salı sabahı bienalin sergi mekânlarından Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi’nde düzenlenen basın buluşmasıyla tanıtıldı. Toplantıda 17. İstanbul Bienali küratörleri Ute Meta Bauer, Amar Kanwar ve David Teh, İKSV Güncel Sanat Projeleri ve İstanbul Bienali Direktörü Bige Örer’in moderasyonunda, bir söyleşi gerçekleştirdi. Küratörler, bienalin hazırlık çalışmaları, kavramsal çerçevenin nasıl belirlendiği, sanatçı ve mekân seçimleri, kamusal program ve bienalin yaratmak istediği etkiden bahsettiler.