Fatih Maçoğlu 2014 yerel seçimlerinde Tunceli'nin (Dersim) Ovacık Belediye Başkanı seçilmeden önce yaşadığı kent dışında kimselerin adını sanını duymadığı bir sağlık memuru idi. Doğduğu büyüdüğü Ovacık da birçok insanın haritada yerini dahi göstermeyeceği kendi halinde küçük bir ilçe idi.
Fatih Maçoğlu TKP adayı olarak girdiği seçimi kazandıktan sonra kısa sürede kendisiyle birlikte Ovacık da herkesin tanıdığı bildiği bir yer haline geldi. Ama bu kez çatışma, operasyon haberleriyle değil, sarımsağı, nohudu, fasulyesi, balı, pekmezi, tulum peyniri, tereyağı ile. Maçoğlu tarımsal faaliyetleri, kooperatifleşmeyi destekleyen, ilçe içinde ulaşımı bedava yapan ve her yıl belediyenin gelir-gider bilançosunun yazılı olduğu büyük bir pankartı belediye binasına asarak halka duyuran belediyeciliği ile dikkat çekti. Kamuoyunda "Komünist başkan" olarak tanındı, belediyeciliği ülke genelinde sempati topladı.
Fatih Maçoğlu, 31 Mart yerel seçimlerinde bu kez Tunceli (Dersim) belediye başkanlığına aday oldu. Daha önce iki dönem belediye başkanlığını kazanan HDP ve diğer "favori" parti CHP'den gelen tepkilere aldırış etmeden "Başka bir belediyecilik mümkün" sloganıyla kampanya yürüttü ve seçimi kazandı. HDP'li belediye başkanı Mehmet Ali Bul'un İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınmasıyla, belediye başkanlığı görevini vekaleten Tunceli Valisi Tuncay Sonel yürütüyordu. Vali Sonel'den koltuğu devralan Maçoğlu'nun ilk açıklaması, "Herkesin rahatça gelebileceği şeffaf bir belediye olacağız" oldu.
Maçoğlu'nun başkanlık ettiği Belediye Meclisi'nin geçtiğimiz mayıs ayındaki ilk toplantısında, "Tunceli" isminin "Dersim" olarak değiştirilmesi kararı alındı. Valiliğin başvurusuyla bu karar iptal edilirken Belediye Meclisi'nin kararı tartışmalara da neden oldu. Kararı destekleyenler olduğu gibi yanlış bulanlar, yersiz ve zamansız bulanlar da vardı.
Yurdun değişik yörelerinden gelen insanlar Fatih Maçoğlu'nu görüp fotoğraf çektirmeden Dersim'den ayrılmıyorlar. Maçoğlu ve belediye çalışanları bu ilgiyi karşılamak konusunda hayli sıkıntılı. "Bir fotoğraf çektirmeden buradan gitmeyeceğim" diyen insanların makam odası önünde bekleştiği bir ortamda Fatih Maçoğlu Independent Türkçe'nin sorularını yanıtladı...
'Öncelikli kimliğim sağlıkçı olmak'
- Uzun süre sağlıkçı olduğunuz bir çalışma hayatınız var. Bu süreciniz size neler kazandırdı?
25.5 yıla yakın sağlık alanında çalıştım. Sağlık istatistikleri yaptım, uzun bir süre canlandırma alanında çalıştım. Çalışma hayatım bana çok şey kazandırdı. Çok severek çalıştım. Yaşamımızın detayları içerisinde gözden kaçabilir belki ama birçok özelliğimizi aileden, yetiştiğimiz sosyal çevreden aldığımız gibi çalıştığımız alanlardan, mesleğimizden, işimizden de alıyoruz. İnsana, yaşama değer vermek, sevmek, sağlıkçı olarak çalışmanın bana kazandırdığı en önemli şeydir diyebilirim.
'Belediye başkanı olmak gibi bir hayalim yoktu'
- Belediye başkanı olmak gibi bir amacınız, hayaliniz var mıydı? "Bir gün yaşadığım yerin belediye başkanı olacağım" diye düşünür müydünüz?
2013 yılına kadar böyle bir düşüncem hiç yoktu. Ben aslında 35 yıldan uzun bir süredir siyasetle uğraşıyorum, siyasi faaliyet yürütüyorum. Öncesinde Demokratik Haklar Federasyonu adını taşıyan Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) bünyesinde. Yani eski Partizan geleneğinden biriyim. Benim öyle bir hedefim, hayalim yoktu. İçinde bulunduğum yapı ile siyasete bakış açım, halka hizmet etmekti. 2013 yılında kurum önüme bir görev koydu; uzun süre çalıştığım bir yer olan Pertek veya Ovacık'tan belediye başkanlığına aday olmak. Ovacıklı olduğum için Ovacık'tan aday olmayı tercih ettim. Bu şekilde gündemime girdi ve 2014 yerel seçimlerinde Ovacık Belediye Başkanı seçildim.
- Ovacık, sizin belediye başkanı olmanızdan önce Dersimliler dışında kimsenin bilmediği, duymadığı, haritada yerini gösteremeyeceği bir yerdi. Ne yaptınız da Ovacık herkesin duyduğu, bildiği bir yer haline geldi ve sizin de adınız "Komünist Başkan"a çıktı?
Türkiye'de bugüne değin sosyalistler mevcut düzene karşı alternatif bir yerel yönetim programı ve uygulamasıyla ortaya çıktıklarında acımasız yönelimlere maruz kaldılar. Fatsa ve Terzi Fikri örneğini biliyoruz. Mehdi Zana'nın Diyarbakır'daki belediye başkanlığı dönemi de öyledir. Osman Özgüven'in Dikili'deki belediyeciliği vardır bir de, suyu parasız yapmıştı. Ovacık'ta cesaret edip bunu yapmamız bir gerçeği ortaya çıkardı; sosyalistler egemen sisteme alternatif bir yerel yönetim programı gerçekleştirebilir ve bunu uygulayabilirler. Bu, başlı başına önemliydi. Tabii ki biz müneccim değiliz. Sorunları, ihtiyaçları belirleriz ona göre müdahale ederiz. Ovacık'ta yaptığımız da öncelikle buydu.
Ovacık üretimin olmadığı bir yerdi. Ovacık'ta minimum ihtiyaçlarımızı göz önünde bulundurarak hareket ettik. Bir kere, geçmişten beri bir alışkanlık, bir kültür haline gelmiş olan tarımsal faaliyeti canlandırmamız lazımdı. Her köyün, her insanımızın rahatlıkla yapabileceği, yabancısı olmadığı bir şeydi. Bunu bir eğitim ve planlama konusu olarak önümüze koyduk. Üretim faaliyetine başladık ve başlarken de nasıl bir anlayışla hareket edeceğimizi biliyorduk. Neler üretilebilir, nasıl üretilebilir, nasıl dağıtılabilir, paylaşılabilir, bunların planlamalarını yaptık. Ortaya çıkan değerleri kiminle nasıl paylaşacağımızı kararlaştırdık. Eğitime ve ihtiyaç sahibi öğrencilere mi destek olacağız, yoksullara mı destek olacağız; bunları netleştirdik. Yürüttüğümüz çalışmaların öğrencilerimize burs olarak geri dönüşü oldu. Üreticiye mazot desteği sağladık.
Suyundan ulaşımına, barınma sorunlarına kadar Ovacık'ın her sorununa dokunduk. Bunu da belirtmek gerekir ki, aslında biz hiçbir şeyi değiştirmedik, sadece dokunduk. Vahşi kapitalizm şartlarında bir yere sosyalizmi, komünizmi getirebilmek ihtimali yok tabii ki. Ama dokunup yapılabilirliğini göstermek mümkün. Bunun toplum nezdinde karşılık bulması önemliydi, neyi doğru yapıp yapmadığımız ancak böyle anlaşılabilirdi. Yaptıklarımız toplumda empati uyandırdı. İnsanlar önerileriyle, bilgileriyle, elindeki bütçesiyle, destek ve dayanışmayla katkı sağladılar. Bu bizi geliştirdi, onlardan öğrendik diyebilirim.
Ovacık modelini Türkiye'ye yaymayı hedefleyen “Komünist Başkan” Maçoğlu kimdir?
Maçoğlu’ndan tabela açıklaması: Yaptığımız şey Dersim'in adını politikleştirmek değil, halkın taleplerini yerine getirmek
Tunceli Belediyesi'nin "Dersim" kararı için müfettiş görevlendirildi
'Herkesin hayallerine dokunuyoruz'
- Ovacık'taki belediyecilik Türkiye genelinde, başka siyasi partilere destek veren çevrelerde de ilgi ve sempati uyandırdı. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Bunun nedeni ortak akıldır. Bakın biz sınıf çelişkilerini ezen ezilen çelişkisi olarak görürüz. Kim hangi partiye oy veriyor, hangi dinden, hangi mezheptendir, ona bakmayız. Emek sermaye çelişkisi içerisinde bulunduğu katmanı bilerek hareket ederiz. Bilime inanırız. Ayrılıkçı ya da kafatasçı bir bakış açımız yoktur ve olamaz. Şu ya da bu partinin destekçisidir, bizim bakış açımız bu değil.
Türkiye'de hangi partinin tabanına bakarsanız bakın, hangi köye, fabrikaya, işçiye, öğrenciye bakarsanız bakın, üretime dair bir şey sorduğunuzda herkes üretimin olması gerektiğini söyler, üretim olmazsa patlarız, yoksullaşırız, başkasına bağımlı hale geliriz der. Bu, insanların siyasi anlayışlarından, eğilimlerinden bağımsız bir şey. Ancak esasen siyasetin de ta kendisidir. Çünkü hepimiz de çok iyi biliyoruz ki daha iyi bir yaşamın geliştirilmesi iş, istihdam, eğitim, sağlık sorunlarının çözümü ile mümkün olur. Türkiye'de dindarın da, milliyetçinin de, solcunun da, sağcının da hayali yaşamı kolaylaştırmak, ucuzluk, sağlıklı bir şekilde yaşamaktır. Biz herkesin hayaline dokunuyoruz.
- Dersim Belediye Başkanı olarak göreve başladığınız gün "Herkesin rahatça geleceği bir belediye olacağız" demiştiniz. Neler yapacaksınız? Hedefleriniz ne? Ovacık örneğindeki gibi iz bırakan bir belediyecilik yapacak mısınız?
Ovacık bir ilk olarak önemliydi ama Dersim onun çok üstünde, farklı sorunların, talep ve beklentilerin, ihtiyaçların olduğu bir alan. Dersim'de iz bırakan bir belediyecilik için turizme dair çalışmalar yapmak zorundasınız. Üretime, sanayileşmeye dair çalışmalar yapmak zorundasınız. Hizmet sektörüne, çevreye dair çalışmalar yapmak zorundasınız. Ama şunu vurgulamak isterim, üretimden vazgeçmeyeceğiz. Üretim bizim olmazsa olmazımız. Bir şeyden daha vazgeçmeyeceğiz; şeffaf olmak. Herkese eşit ve adaletli davranmaktan da vazgeçmeyeceğiz.
Halkı çalışmalarımıza katan bir anlayışla hareket edeceğiz ve bundan da vazgeçmeyeceğiz. Üretim, şeffaflık, halkı yönetime katmak, adil ve adaletli olmak; bunları çok önemsiyoruz. Bunun dışında yapmanız gereken işler, çözmeniz gereken sorunlar belediyecilik yaptığınız yerin özelliklerine göre değişkenlik arz edebilir. Çözüm noktasına geldiğinizde yapacağınız tespitlerle başlayacağınız şeylerdir.
- Neler yapıyorsunuz ve yapacaksınız?
Dersim bizim için önemlidir. Öncelikle üretim yapacağız. Mesela tarımsal faaliyetlere 7 ilçede başladık. Ovacık'ta yaptığımızı bugün 7 ilçede yapmaya başladık. Nohut, fasulye ile başladığımız, balla tuzla, bu bölgenin kadınlarının ürettiği pekmezle, dutla, pestille üretime önem ve ağırlık vereceğiz. Böyle birçok alan ortaya çıkıyor, büyüyor ve kooperatifler açılıyor. Halk, çiftçiler kooperatiflerde örgütleniyor, üretici örgütleniyor, tüketici de örgütleniyor. Buradaki üretimi tefeciyi, aracıyı aradan çıkararak direkt tüketiciyle buluşturmak istiyoruz. Bu, büyüyerek gidiyor. Dersim dışına da çıkaracağız bunu. Elazığ'da, Malatya'da, Erzincan'da da yapacağız. Şu da önemli: Üretimimizi doğayı ve doğallığı koruyarak yapıyoruz. Kimyasal ilaç gibi katkılar yok ürünlerimizde. Bunu bir sorumluluk sayıyoruz, doğaya, toprağa ve insanlara karşı.
Turizme dayalı çalışmalar yapıyoruz. Dersim, sıkışmış bir şehir. Doğru bir şehir planlamasıyla daha rahat hareket edilebilir, nefes alınabilir bir yer olması için çalışıyoruz. Mesela şehirde çok yoğun bir araç yığını var. Sokakları adeta gasp etmiş, işgal etmiş çok sayıda araç var, dışarıdan gelen çok araç da var. Bunun için mutlaka araçların konulacağı yerler, otoparklar yapmamız lazım. Yine, tek bir yolu var şehrin. Elazığ'dan hareket ettiğinizde sizi Ovacık'a kadar ulaştıran tek yol var. Çevre yollar yaparak şehri genişletmek, şehri sıkışmışlıktan kurtarmak, rahatlatmak istiyoruz. Su kenarlarında, özellikle Munzur kenarlarında çarpık yapılaşmaya karşı yeni planlar yaparak şehri en azından önümüzdeki beş yıl içerisinde korumak hedefimiz var. Tarımsal faaliyet konusunda değinmedim ama kadın emeği, seracılık konularında da üretimi teşvik edecek, canlandıracak bir çaba içinde olacağız.
'Vali Bey ile ilişki kuramıyoruz'
- Valilik ve diğer kamu kurumlarıyla ilişkileriniz nasıl?
Açıkçası Vali Bey ile çok ilişki kuramıyoruz. İlişki kuramadığımız için de bize, çalışmalarımıza yaklaşımı nedir, bilmiyoruz. İlişki kuramıyoruz. Duyumlarımıza göre, şeffaflığımızdan kaynaklı belediye binasına astığımız bilançoyu gösteren pankartı özel olarak kendisine karşı imiş gibi görüyormuş. Doğru değil. Mesela Ovacık'ta belediyeyi HDP'den aldığımızda da ne devraldığımızı gösteren bir pankart asmıştık, halkın bilgilenmesini sağlamak için. Bu şeffaflık ilkemizin gereğidir. Halka hesap vermektir. Halkın yapılanları bilmesi, hesap sorması, sorgulaması, hakkıdır. Bu yaklaşımımız bireye karşı değildir. Birey eksik bir şey, yanlış bir şey yapmışsa halk nezdinde gereken tepkiyi tabii ki alır. Bir "suç" varsa hukuk önünde gereken cezayı alır.
- Basına yansıyan haliyle "Belediyeyi şu kadar borçla aldık" şeklinde bir açıklamanız olmuştu ve Vali Bey'in de bunu yalanlayan bir açıklaması olmuştu...
Bizim açıkladığımız o evrak, biz belediyeyi devraldığımızda bize teslim edilen evraktır. Sonuçta sürekliliği olan bir kurumdur söz konusu olan. Bundan kaynaklı il valiliği makamıyla böyle bir soğukluk söz konusu ama şunu da söyleyeyim, biz kamu kuruluşuyuz sonuçta. Kurumlarla kavga ederek, kurumları yok sayarak bir çalışma yürütülemez. Tersine biz sorumlu bütün kurumları halka daha iyi hizmet amacıyla harekete geçirmek için çaba harcarız. Yani valilik ile diyalog kurmayı, diğer kurumlarla diyalog kurmayı önemseriz. Çünkü esas olan hizmeti daha da genişletip ortaklaştırıp sorunları daha hızlı ve güçlü şekilde çözebilmek, ihtiyaçlara cevap olmaktır. Biz bunu isteriz. ,
'Benim kazanmam HDP'nin kaybetmesi demek değil'
- Önceki belediye başkanları HDP'li idi. Seçim sonuçlarının belli olduğu gün "HDP kaybetmedi" şeklinde bir açıklamanız da olmuştu. HDP başta olmak üzere Dersim'de faal olan diğer siyasi parti ve gruplarla ilişkileriniz nasıl? Çalışmalarınıza katkı koymalarına açık mısınız?
Seçim sürecinde takip ettiğiniz üzere sosyal medya üzerinden bir tartışma yürüttüler. Saldırılar da oldu. Esasen Fatih Maçoğlu kendisine yönelik saldırgan sözleri üzerine almaz. Maçoğlu sonuçta SMF adına bir faaliyet yürütüyor. Dolayısıyla tartışmaların esas odağında SMF vardır. Saldırıları da SMF'ye yapılmış olarak görürüz. Söylenen sözler açısından eğer doğru bir şey söylenmişse SMF çıkar özeleştiri verir, değilse düzeltir, gereken cevapları verir. Bu anlamıyla da dün de bugün de bundan sonra da bu tür durumlarda meseleyi bireyselleştirip karşılık vermeyi çok doğru bulan biri değilim.
Doğru olan, kurumsal bakmaktır. Biz geldiğimiz gelenek itibarıyla dostlara bakış açısının ne olduğunun bilinciyle hareket ediyoruz. Dost kurumlarımızla tamamıyla bazı tali tartışmalar söz konusu olsa da esasa dayanan stratejik ittifaklar önemli, bunu önemsiyoruz. Bütün devrimci, demokrat dost kurumları ve gerçekten de demokratik alanda yasal mücadele içinde aydınlığa dair çalıma yapan bütün kurumları dost olarak görüyor ve dostça yaklaşıyoruz. Dostlarımızın da çalışmalarına, projelerine ve bizim çalışma alanlarımıza yapacağı katkılara, her şekilde açığız. Bunu deklare de etmişiz. Bu süreçte biz seçimi kazanmış olmayı kendi kazanımımız olarak görmeyiz, demokrasinin kazanımı, demokratların, aydınların, yurtseverlerin, bütün demokrasi güçlerinin kazanımı olarak görüyoruz. Bunu onlar için kayıp olarak görmüyoruz elbette.
'Tunceli' mi, 'Dersim' mi?
- Seçimden sonra Belediye Meclisi'nin aldığı "Tunceli değil Dersim" kararı tartışmalara neden oldu. Sizin adayı olarak seçime girdiğiniz TKP de "Zamanı değildi" mealinde bir açıklama yaparak alınan karara itiraz eden bir tutum takındı. Sonradan o karar yürürlüğe girmeden mahkeme kararıyla iptal edildi. Dersim adının iadesi için talepler her gündeme geldiğinde "zamanı değil" deniyor. Bunun zamanı ne zamandır sizce?
Halkın talebi ne zamansa, o zaman zamanıdır. TKP'deki dostlarımızın bu süreçte eleştirel davranmalarının temel sebebi biraz koruma refleksiyle alakalıdır. Süreci o şekilde okumalarından kaynaklandı. Yoksa bir "Dersim" karşıtlığı değildir. Karşı olarak bakmadılar. "Biraz zaman geçsin, altı doldurulduktan sonra yapılabilir" şeklinde bakıyorlar. “Dersim” doğru; halkın tarihinde, vicdanında yer etmiştir. Halkın tercihidir. Bizim gibi düşünmeyenler de olabilir. Bize oy vermiş destek vermiş dostlarımız arasında "Biraz daha beklemek gerekirdi, sonra yapsak" diye düşünenler var. Her zaman bu tür tartışmalar olur. Beş sene sonra da yapsaydık bu tartışmalar yine olurdu herhalde. Bu halkın tercihidir, bir önergeydi ve yasal zeminde yaptık. Ülkede "Bir şey olsun da laf çakalım, üzerine gidelim" diye düşünenler var.
Bakın TC Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı bir Dersim Anadolu Lisesi var. Dersim Spor Kulübü var, ki valilik izniyle kurulmuştur biliyorsunuz. Birçok ticari kurum "Dersim" adıyla vardır, Dersim Dernekleri Federasyonu var, mahkeme kararıyla alınmış isimlerdir bunlar. TBMM tutanaklarına bakın, Dersim mebusları vardır, Mustafa Kemal Atatürk ile Dersim mebuslarının resimleri var. Yakın tarihlerde dönemin cumhurbaşkanı Abdullah Gül, başbakan, meclis başkanı sıfatı taşıyan kişiler yüksek sesle Dersim dediklerini biliyoruz, hatırlıyoruz.
Ben bu ismin mahkeme tarafından kabul edilip edilmemesi olarak bakmıyorum meseleye. Bir toplum kimliğine, köklerine nasıl sarılıyor; buna bakmak lazım. Kimse bunu bir ayrılık ya da kavga gerekçesi olarak da yapmıyor; kendi köklerine sahiplenmektir bu. Yaşamın kendisi olarak görüyor. Bazı yaşlı kadınlarımız "Mameki" diyor, "Niye Dersim demiyorsun" demiyoruz. "Kalan" diyen de var. Kimsenin sözünü bastırmak doğru değil. Bu toplum kendisine Dersimliyim diyorsa, yaşadığı yere Dersim diyorsa orası Dersim'dir. Mesele budur. Türkiye'de birçok yerde de geçmiş isimleri kullanılır, toplumun hafızasındaki isim neyse odur.
'TKP'den istifa etmem ahlaki olmaz'
- TKP'nin tutumunun dikkat çekmesi biraz da tek parti döneminde genel olarak Kürt sorunu, özel olarak ise Dersim 38 ile ilgili savunduğu görüşler nedeniyleydi sanırım. 38 katliamı için dönemin TKP'si "Kemalist iktidarın enerjik reformlarına karşı çıkan feodaller ezilmektedir" demişti. "Dersim demenin zamanı değil" deyince insanlar bunu hatırladılar. Hatta sizin TKP'den istifa etmeniz gerektiğini düşünen Dersimliler de var.
TKP'nin dediğiniz gibi bir durumu yok. Dediğiniz geçmiştedir. Olsaydı Dersim Demokratik Halk Dayanışması'nın parçası olmazdı. Şu anda biz bu platformun adayı olarak seçime girdik ve kazandık. İstifa konusunda ise, böyle düşünen çok az Dersimli var. Kurumum TKP ile ittifakı bozmayana kadar buradan istifa etme ihtimalim yok. Ahlaki olmaz. Ama gün gelir Dersim'de bu ittifak herhangi bir taraftan dolayı zedelenir, bozulursa o zaman farklı davranılır elbette. Buradan aday oldum, kazandıktan sonra "şuraya geçeyim buraya geçeyim" doğru gelmiyor bana. Biz bunları TKP'nin o yazısından sonra da oturduk konuştuk. Dersim Demokratik Halk Dayanışması 2004'ten beri var ve TKP de bunun bir parçası. Eleştirel söylemleri koruma niyetiyledir.
Dersim Munzur Festivali'ne hazırlanıyor
- Munzur Doğa ve Kültür Festivali gündemde. Hazırlıklar ne durumda? Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi "güvenlik" gerekçesiyle bu sene de iptal edilmesi olasılığı var mı?
Programımızı hazırladık, bitti. Yazışmalar, resmi kurumlara başvurular yapıldı. İptal olacağını düşünmüyorum. OHAL döneminde iptal kararı verilmişti. Ama bu daha çok belediyenin bir kamusal faaliyeti; halkın yararına. Burada yaşayan insanların, esnafın, hepimizin yararına sosyal bir etkinlik. Doğaya, kültürel değerlere dikkat çekmek adına yapılan bir çalışma. Kimsenin karşısında duracağı bir şey değil. Doğaya, kültüre, çevreye, bu bölgenin inancına dair temalar ön planda olacak. Bakın kısa süre önce rafting yarışması yapıldı burada. Vadilerden, yukarılardan raftingler yapıldı. Bir güvenlik sorunu yaşanmadı.
- Son birkaç yıldır iptal edilmesinin de etkisiyle bu sene festivale katılımın yoğun olması bekleniyor. Sadece Dersimliler de değil, yurt içi ve dışından tatilini festivalin yapılacağı günlere göre düzenleyen insanlar var. "Dersim'e gidelim, komünist başkanı görelim" diyerek gelmek isteyen insanlar da çok. Bu ilgiyi karşılamaya hazır mı Dersim?
Evet, çok yoğun bir ilgi olacağını düşünüyorum. Yüz binlerce insanın geleceğini tahmin ediyorum. Buna karşı alt yapı oluşturduğumuzu, bu anlamda hazır olduğumuzu söylersek doğru olmaz açıkçası. Çağrı yapacağız; gelen dostlarımızın mahallelerde, evlerde misafir edilmesi için. Valilik, Milli Eğitim Bakanlığı gibi ilgili kurumlarla temas kuracağız yurtların kullanılabilmesi için. Ama esas önemlisi herkes çadırıyla gelsin diye çağrıda bulunmak istiyorum. Bir de çevre temizliğine özen göstermek için herkesin duyarlı olması gerektiğini vurgulamak isterim. Açıkçası festival yoğunluğu nedeniyle biraz sıkıntı yaşayacağız gibi görünüyor. Tatlı bir sıkıntı olur diyelim...
- Teşekkürler