Gündem Bilim Teknoloji Spor Dünya Ekonomi Siyaset Sağlık Eğitim Kültür Sanat Magazin Yaşam Reklam Künye Gizlilik Sözleşmesi İletişim
Yazılım ve Tasarım: Bilgin Pro © 2024KRT TV Tüm Hakları Saklıdır

'Kırk kiloluk Müyesser Yıldız’dan korktular'

CHP İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, Sincan Cezaevi’nde tutuklu bulunan Odatv Ankara Haber Müdürü Müyesser Yıldız’ı ziyaret etti.

CHP İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, Sincan Cezaevi’nde tutuklu bulunan Odatv Ankara Haber Müdürü Müyesser Yıldız’ı ziyaret etti.

CHP’li Gülizar Biçer Karaca, Müyesser Yıldız’ın sağlık durumunun iyi olduğunu belirtip mesajını şöyle aktardı:

“Devleti titrettiğini zanneden o güçler, kırk kiloluk Müyesser Yıldız’dan korktular ve bedenini fiziken cezaevine hapsettiler. Ancak biz biliyoruz, Müyesser Yıldız’ın düşünceleri asla ve asla zindanlarda tutulamaz.”

Müyesser Yıldız’ın mesajının tam metni şöyle:

Çok değerli vefalı dostlarım

Barış, Hülya ve Murat kardeşlerim ceza kesilerek tahliye edildi. Tabi ki çok sevindik. Sevindik ama unutmamamız gerekenler var:

Gencecik insanlara, en verimli çağlarında ‘sizi hapislerde çürütürüz’ diyerek gözdağı vermek vahşetin ta kendisiydi. Tahliye bu gerçeği ortadan kaldırabilir mi?

Bu süreçte nelere gördük?

İşlenmemiş bir suçtan tutuklandılar.

Yolun yarısında sırf ağır cezada yargılayabilmek için ikinci bir suç icat ettiler. Bende de aynısı olmadı mı? Askeri casusluk gibi çok ciddi bir iddia ile gözaltına aldılar. Dördüncü gün bundan vazgeçip ‘devletin güvenliği’ dediler. Bunların anlamı şudur:

Ortada suç yok. Suç sayılan suç görülen bizatihi bizler ve bizim gibiler!

Farklı düşündüğümüz farklı davrandığımız, ülkemiz ve çocuklarımız için güzel hayallerimiz olduğu için suçun ta kendisiyiz…

O yüzden birilerinin gözünde, idam cezası olsa idamlık, olmadığı için şimdilik müebbetlik varlıklarız.

İşte bu nedenle onlara işlemedikleri bir suçtan, olmayan delillerle ceza verdiler. Böylece cezanın kendisini suçun varlığının delili yaptılar.

Tanık olduklarımız ve yaşadıklarımızın evrensel hukukta kendi hukukumuzda yeri yok, biliyoruz. Ama İslam hukukunda da yok!

Hatta Habur Çadır Hukukunda bile yoktu.

Öyleyse bunlar neyin kimin hangi anlayışın ve çağın hukukudur?

Hz Ömerlere ihtiyacımız var derken, adalet timsali Hz Ömer ve Hz Ali’ye rahmetler okutmak neyin nesidir?

Artık FETÖ borsası gibi bir de adalet tarifesi var. İddianamemizin ne zaman yazılacağı, ne zaman tahliye edilip ne kadar ceza alacağımız en baştan belli.

O yüzden biz ne yaparsak yapalım, hukuk adına hangi kapıyı çalarsak çalalım, yaprak kıpırdamıyor.

Çünkü tarifede yazılı zamanın gelmesi bekleniyor. Bir yerlerde en başta kesilen ceza peşinen tahsil ediliyor.

Bu şekilde bedenlerin gasp edilmesi rehin alınması bizatihi devlet eli ve imkanları ile gerçekleştirilen bir taciz, şiddet ve tehdit yöntemi değil midir?

İstenen ne biliyoruz: biat, yılgınlık, korku.

Kendi adıma söyleyeceğim şudur: asla biat etmem, asla yılmam.

Korkuya gelince evet korkarım. Ama zalimlerden ve zulümlerinden değil. Sadece bu toprakları bize vatan yapan atalarımızın, vatan mücadelesinde ülkemizin dört bir yanında vahşice katledilen bebelerimizin, kızlarımızın gelinlerimizin, cephede şehit düşen tıbbiyeli öğrencilerimizin, Kıbrıslı mücahitlerimizin, ASALA’nın kalleşçe katlettiği diplomatlarımızın bölücü terörle mücadelede şehit verdiğimiz evletlarımızın, yedi düvelin bu devlete reva gördüğü idam fermanını yırtıp ‘muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kandadır’ diyerek bizlere daimi mücadele görevi veren Mustafa Kemal Atatürk’ün ruhlarından, gazilerimizin ahlarından, bir de canım oğlumun ‘ülkemizin bu badireleri atlatması için sen ne yaptın’ diye hesap sormasından korkarım.

Son olarak sağlıklı yaşam için önerilen temizlik, maske mesafe üçlemesini sadece bu salgın günlerinde değil ömür boyu gerekli 4. şartı da ben eklemek isterim: illa ki Adalet!

Herkesi saygı sevgi ve özlemle kucaklıyorum

Müyesser yıldız

18/09/2020

Sincan

İlginizi Çekebilir
SONRAKİ HABER