BIST 100 9.651 DOLAR 34,60 EURO 36,31 ALTIN 2.975,99
9° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Kılıçdaroğlu'nun adını vermediği 'ahlaksız işlere karışan' bakan belli oldu

Kılıçdaroğlu'nun adını vermediği 'ahlaksız işlere karışan' bakan belli oldu

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında gündemi değerlendirdi. Kılıçdaroğlu, bir bakanın adının bazı uluslarası yasa dışı, ahlak dışı uygulamalara karıştığını öne sürdü. Kılıçdaroğlu’nun isim vermeden bahsettiği bakanın kim olduğu ortaya çıktı. Amerika’nın Sesi’nde yer alan habere göre; Kılıçdaroğlu’nun işaret ettiği isim Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu.

Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Başımıza şimdi yeni bir şey daha geldi" diyerek bir Bakan'ın adının karıştığı uluslararası, yasa dışı, ahlak dışı uygulamalara katıldığı yönünde haberler aldığını söyledi ancak isim vermedi. O Bakanın ismi belli oldu. Amerika’nın Sesi’nde yer alan habere göre; Kılıçdaroğlu’nun işaret ettiği isim Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu.

ABD Başkanı Donald Trump’ın eski seçim kampanyası yöneticisi Paul Manafort’un Ukrayna adına yürüttüğü lobi faaliyetinde Türkiye bağlantısı olduğu iddia edildi. Sızdırılan e-mail yazışmalarına göre, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde (AKPM) Başkan Yardımcısı olarak görev yaptığı dönemde Ukrayna hükümeti adına para karşılığında lobi faaliyetinde bulunduğu öne sürüldü.

İddiayı dünya çapında araştırmacı gazetecilerden oluşan Organize Suç ve Yolsuzlukların Haberleştirilmesi Projesi (OCCRP) adlı uluslararası girişim haberleştirdi. Sızdırılan e-mail yazışmalarına dayandırılan haberin odağında, Ukrayna’nın Rusya yanlısı eski Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç lehine lobi faaliyetinde bulunan ABD Başkanı Donald Trump’ın eski kampanya yöneticisi Paul Manafort’un bu lobicilik kapsamında Avrupalı liderlere para ödediği iddiası yer alıyor.

“LOBİ FAALİYETİNİN KASASI UKRAYNALI MİLLETVEKİLİ”

Habere göre Paul Manafort, Ukrayna’da muhalefet lideri Yulia Timoşenko’nun hapsedilmesinin ülkenin Avrupa Birliği ile ortaklık anlaşması imzalamasına engel olmaması gerektiği konusunda diplomatları ve siyasetçileri ikna etmek için lobi yaptı. Bu lobi faaliyetinin arkasındaki para kaynağı ise bugün Ukrayna parlamentosundaki en büyük muhalefet partisine mensup bir milletvekili olan Serhiy Lovoçkin.

2010-2013 yılları arasında dönemin Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in genel sekreteri olan ve daha sonra Ukrayna’daki devrim sırasında Rusya’ya kaçan Lovoçkin, 2016 yılında ABD Başkanı Trump’ın başkanlık seçimi kampanyasını yönetecek olan Paul Manafort ile birlikte o dönem Yanukoviç’in seçim kampanyasını yürütmüştü.

2011 yılı Ekim ayında Ukrayna muhalefet lideri Yulia Timoşenko başbakan olduğu dönemde Rusya ile yapılan doğalgaz müzakerelerinde Ukrayna’nın ulusal çıkarlarına zarar verdiği gerekçesiyle suçlu bulunmuş, Avrupalı liderler davanın siyasi olduğunu savunarak kararı kınamıştı. Timoşenko’nun hapis cezasına mahkum edilmesi Ukrayna ve AB arasında Yanukoviç yönetiminin 2013 yılında imzalamayı umduğu serbest ticaret ve ortaklık anlaşmasını tehlikeye atmıştı.

Araştırmacı gazetecilerden oluşan OCCRP’nin eline ulaşan ve Manafort, Lovoçkin ve diğer isimler arasında on yıllık bir dönemi kapsayan binlerce e-mail yazışmasına göre, Manafort’un stratejisinin bir parçası Timoşenko’nun hapse atılmasına rağmen AB ile ortaklık anlaşmasının imzalanması gerektiği görüşünü teşvik etmek üzere Türk bir siyasetçi ve eski Avrupalı liderden oluşan üçlü bir grupla çalışmaktı.

Mueller soruşturmasının bir uzantısı olarak açılan dava kapsamında yargılanan Paul Manafort şu anda vergi dolandırıcılığı suçundan ve Ukrayna adına lobi faaliyetinde bulunduğunu ilgili makamlara bildirmediği gerekçesiyle hapiste. Trump’ın seçim kampanyası ekibinin Rusya bağlantılarını ve Rusya’nın ABD’de 2016 başkanlık seçimine müdahale ettiği iddialarını soruşturan özel yetkili savcı Robert Mueller’ın hazırladığı iddianameye göre Manafort “Hapsburg Grubu” adlı bir grupla çalışmış ve lobicilerden oluşan bu gruba iki milyon Euro’dan fazla para ödemişti. Söz konusu iddianamede Ukraynalı siyasetçi Lovoçkin’in adı geçmiyordu. Ancak sızdırılan email yazışmaları, bu lobicilere ödenen paranın kaynağının Ukraynalı milletvekili Lovoçkin olduğunu ortaya çıkardı.

Habere göre, bu lobiciler arasında şu anda Türkiye’nin Dışişleri Bakanı olan ve o dönem Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) başkanı olan Mevlüt Çavuşoğlu da vardı. Manafort ile çalışan “Hapsburg Grubu”nun üyeleri de eski Polonya Cumhurbaşkanı Aleksander Kwasniewski, eski Avusturya Başbakanı Alfred Gusenbauer ve eski İtalya Başbakanı Romano Prodi’ydi.

E-mail yazışmalarına göre, Hapsburg Grubu’nun üç üyesi ve Mevlüt Çavuşoğlu Lovoçkin’inden para alıyordu. 2013 ortalarına gelindiğinde ödemelerde gecikmeler yaşanıyordu. Hapsburg Grubu’na 2013 yılının ikinci yarısı için 700 bin Euro borçlanılmıştı. Lovoçkin’e gönderilen bir e-mailde de Çavuşoğlu’na 230 bin Euro’luk bir ödemenin yapılması gerektiği belirtiliyordu.

“ÇIKAR ÇATIŞMALARI”

Haberde Mevlüt Çavuşoğlu’nun Ukrayna’da 2012 yılındaki seçimleri gözlemleyen AKPM heyeti üyesiyken aynı zamanda gizli bir şekilde lobi faaliyetinde bulunduğu belirtildi. Çavuşoğlu kamuoyu önünde Ukrayna ve AB arasında ortaklık anlaşması imzalanmasını destekliyor, siyasetçileri de Ukrayna hükümetini Timoşenko davası sebebiyle eleştirilmemeleri yönünde teşvik ediyordu.

Habere göre Çavuşoğlu Ukrayna seçimleriyle ilgili olarak, seçimlerde ciddi düzeyde usulsüzlük tespit eden uluslararası seçim gözlem heyetlerinin aksine, medyaya olumlu görüş beyan ediyordu. Örneğin Avrupa Parlamentosu 13 Aralık 2012 yılında AGİT, AKPM, NATO Parlamenterler Meclisi ve Avrupa Parlamentosu gözlemcilerine göre, seçim kampanyası, seçim süreci ve seçim sonrası sürecin uluslararası standartları karşılamadığından üzüntü duyduklarını ifade eden bir karar tasarısı kabul etmişti.

AKPM’nin Ukrayna’daki seçimleri gözlemleyen heyetine başkanlık eden Andreas Gross da seçim sürecini eleştiriyor ve Timoşenko’nun yolsuzluk yaptığına ilişkin yeterli delil olmaksızın siyasi sebeplerle cezaevine konulduğunu dile getiriyordu. Habere göre Çavuşoğlu, bu yorumları kınadı, Ukrayna Interfax’a yaptığı açıklamada Gross’un adil ve nesnel olmadığını savundu.

OCCRP’ye konuşan Andreas Gross, Çavuşoğlu’nun seçimlerle ilgili sıklıkla tartışmalı değerlendirmelerde bulunduğunu ancak Çavuşoğlu’nun Ukrayna Cumhurbaşkanı’nın lobicileriyle ilişkisinin bulunduğunu bilmediğini söyledi. Gross yaptığı değerlendirmede, “Doğrudan ya da dolaylı olarak hükümet veya danışmanları tarafından size para ödeniyorsa, aynı ülkede asla seçim gözlem misyonuna katılamazsınız. Mevlüt’ün çıkar çatışması olduğu aşikar” ifadelerin kullandı.

Haberde Çavuşoğlu ve Kwasniewski’nin bu faaliyetleri etik olmasa da iki siyasetçinin AKPM ve Avrupa Parlamentosu’ndaki görevlerini yerine getirirken aynı zamanda lobicilik faaliyetinde bulunarak yasaları çiğnemedikleri belirtildi. Habere göre ne Çavuşoğlu ne de eski İtalya Başbakanı Romano Prodi iddialarla ilgili yorumda bulundu.

Lovoçkin ve Manafort’un yürüttüğü lobi faaliyetleri sonucunda Yanukoviç önemli bir siyasi kazanımı hanesine yazdırdı. AB muhalefet lideri Timoşenko tutuklu olmasına rağmen Ukrayna’ya ortaklık anlaşması teklif etti ancak Yanukoviç anlaşmayı imzalamayı reddetti. Rusya’dan AB ile ortaklık anlaşmasının durdurulması yönünde baskı ve ikili ticaretin bozulacağına ilişkin tehditler gelmişti. Yanukoviç’in AB’ye karşı Rusya’yı tercih etmesinin ardından kitlesel protesto gösterileri patlak vermiş, Yanukoviç hükümeti devrilmişti. Yolsuzluk ve hak ihlalleriyle suçlanan Yanukoviç 2014 yılında Rusya’ya kaçtı, parlamento da Timoşenko’yu serbest bıraktı. Ukrayna da AB ile ortaklık anlaşmasını 27 Haziran 2014 yılında imzaladı.

TÜRK HÜKÜMETİNİN TRUMP’IN YAKIN ÇEVRESİNE UZANAN LOBİ FAALİYETLERİ

Türkiye’nin ve Türk siyasetçilerin ABD’deki lobi faaliyetleri de son bir hafta içinde ABD basınında haber konusu oldu. Hem Bloomberg’ün internet sitesi hem de New York’taki Rıza Sarraf davası sürecine ilişkin haberleriyle dikkat çeken haber sitesi Courthouse News, Türk hükümetinin Trump’ın yakın çevresine kadar uzanan lobi faaliyetlerini haberleştirdi.

Courthouse News, 2014-2018 yılları arasında Türk hükümetiyle bağlantılı en fazla paranın ödendiği beş şirketi tespit etmek amacıyla Adalet Bakanlığı’nın yabancı lobi faaliyetlerine ilişkin veri tabanını inceledi. Sarraf ve Halkbank davasını yakından takip eden muhabir Adam Klasfeld’in imzasını taşıyan haberde, Amsterdam & Partners, Ballard Partners, Gephardt Group, Greenberg Traurig ve Mercury Public Affairs bu şirketler arasında listelendi.

Habere göre bu beş şirketin bütçesi dört yıllık zaman zarfında dört katına yükselerek 2014’te 1,7 milyon dolardan 2018 yılında 7,3 milyon dolara yükseldi. Kurucusu olan Demokrat Kongre üyesinin adını taşıyan Gephardt Grubu, habere göre 2016 yılı sonunda Türk hükümetiyle ilişkisini kesti. Onun yerini alan lobicilerin Trump ve ona yakın isimlerle bağlantılı olduğu, hem Erdoğan hem de Trump’la bağlantılı Türkiye yanlısı yardım kuruluşlarının bütçelerinin de bu dönemde artış gösterdiği belirtildi. Yönetim Kurulunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı ve Hazine Bakanı Berat Albayrak’ın eşi Esra Albayrak’ın da olduğu Türken Vakfı da bu kuruluşlar arasında sayıldı.

Haberde atıfta bulunulan ProPublica araştırmasına göre 2009 yılında lobicileri Kongre üyeleriyle en sık irtibata geçen ülke Türkiye’ydi. Haberde, "bu araştırmadan bir yıl önce eski Kongre üyesi Richard Gephardt ile ilk sözleşmesini imzalayan Türkiye o dönem Erdoğan’ın siyasal İslam ve liberal demokrasi arasında bir köprü olduğu imajını yansıtmayı başardı. “Ancak Erdoğan’ın yolsuzluk skandalı ve buna verdiği tepki 2013 sonlarından itibaren bu uluslararası iyi niyeti lekeledi” ifadeleri kullanıldı. 2016 yılında Gephardt Group Türk hükümetiyle ilişkisini kesince, Türkiye’nin lobicilik sözleşmesini Greenberg Traurig şirketi devraldı. Aynı yıl Trump’ın yakın çevresinden eski Cumhuriyetçi valilerden Rudy Giuliani İran’a yönelik yaptırımların delinmesi davasında önce sanık sonra da tanık olan İran kökenli işadamı Rıza Sarraf’ın avukatı olmuştu.

“TRUMP’A GÖRE WASHİNGTON’DAKİ EN GÜÇLÜ LOBİCİ”

Habere göre 2017 yılında Sarraf’ın yargılanmasına giden süreçte Türk hükümeti hukuki, diplomatik ve lobi faaliyetini yoğunlaştırdı. Türk hükümeti nüfuzlu Cumhuriyetçilerle bağlantılı iki firmayla sözleşme imzaladı. Onlardan biri Politico adlı haber sitesinin “Trump’ın Washington’undaki En Güçlü Lobici” olarak nitelediği Ballard Partners’dı.

Ballard Partners, 2 milyon doları Türkiye Büyükelçiliği, 2 milyon doları da Halkbank’tan olmak üzere yaklaşık 4 milyon dolar kazandı. Bu para karşılığında firma Trump yönetiminin Dışişleri Bakanlığı’na, Maliye Bakanlığı’na ve Beyaz Saray’a lobi heyeti gönderdi.

“GİULİANİ ANKARA VE BEYAZ SARAY ARASINDA MEKİK DOKUDU”

Habere göre ikinci firmada Greenberg Traurig’in Başkan Trump’la doğrudan irtibatı olan bir ortağı vardı. O ortak da Rudy Giuliani’ydi ve “Giuliani, Erdoğan’ı Halkbank aracılığıyla gerçekleştirilen milyarlarca dolarlık üstü örtülü işlemlerin talimatını vermekle suçlayan Sarraf’ın bu yöndeki ifadesinin önünü kesecek bir mahkum takasını sağlamak üzere Beyaz Saray ve Ankara arasında mekik dokudu.”

Habere göre Giuliani’nin Trump yönetiminde gölge bir dışişleri bakanı olarak hem Türkiye hem de Ukrayna’da gittikçe artan ünü Kongre’deki Demokratları endişelendirdi. Giuliani’nin yabancı hükümetler adına lobicilik kurallarını çiğneyip-çiğnemediği sorgulanmaya başlandı. Greenberg Traurig ve Giuliani, 2018 yılında Giuliani’nin Trump için çalışmalarını yoğunlaştırmasının ardından ilişkileri kesti.

“TÜRKİYE ADINA LOBİ YAPAN ŞİRKET SENATÖR GRAHAM VE KONGRE ÜYESİ ILHAN OMAR’LA GÖRÜŞTÜ”

Haberde Greenberg Traurig’in Türkiye adına lobi faaliyetlerine ilişkin şu bilgi yer aldı: “Şirket Kongre’de her iki partiye de ulaşmaya başladı. Firmanın en son bildiriminde çeşitli e-mail yazışmaları ve Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham ve Demokrat Partili Kongre üyesi Ilhan Omar’ın danışmanıyla iki toplantı vardı. Ilhan Omar Demokrat Parti içinde Temsilciler Meclisi’nde kabul edilen Ermeni karar tasarısı ve yaptırım yasa tasarısına lehte oy kullanmayan tek Kongre üyesiydi.”

Haberde şirketin Türkiye’den ücretler ve giderler dahil olmak üzere 5 milyon dolardan fazla para aldığı ve bunun 2 milyon dolarını da beraber çalıştıkları alt firmalara ödediği belirtildi.

“GİULİANİ, GÜLEN BAĞLANTILI OKULLARA FEDERAL BÜTÇENİN KESİLMESİ İÇİN ÇALIŞTI”

Courthouse News’un haberinde, Türk hükümetinin 15 Temmuz darbe girişimini planlamakla suçladığı Fethullah Gülen’in iadesi konusundaki çabalarda başı Amsterdam & Partners şirketinin çektiği hatırlatıldı. Trump yönetiminin eski ulusal güvenlik danışmanı Michael Flynn’in de para karşılığı “Hill” adlı gazetede Gülen karşıtı makale kaleme aldığı, Wall Street Journal’ın, Flynn’in Türk yetkililerle iade süreci baypas edilerek Gülen’in kaçırılması fikrinin görüşüldüğü yönündeki haberi anımsatıldı. Flynn Gülen’in kaçırılmaya çalışıldığı iddiasını reddetti ancak eski CIA Başkanı James Woolsey gazeteye yaptığı açıklamada bu yöndeki diyaloga şahit olduğunu söylemişti. Bloomberg’ün kısa süre önce yayınladığı bir habere göre, Trump’ın şahsi avukatı Rudy Giuliani de ABD’de Gülen bağlantılı okullara federal bütçeden ayrılan kaynağın kesilmesini sağlamaya çalıştı.

Haberde Obama yönetiminin Gülen konusundaki yaklaşımı ve Ankara’ya verilen mesajlar hatırlatıldı. Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın 15 Temmuz darbe girişiminin ardından 2016 yılı Ağustos ayında yaptığı Türkiye ziyareti sırasında Gülen’in iadesi konusunda söylediği “Bunu yalnızca federal bir mahkeme yapabilir. Başka kimse yapamaz. Başkan bu duruma müdahale ederse, güçler ayrılığını ihlal ettiği gerekçesiyle azledilir” sözlerine atıfta bulunuldu.

TÜRKİYE-ABD İŞ KONSEYİ TOPLANTISI TRUMP INTERNATİONAL OTEL’İNDE YAPILMIŞTI

Son dönemde Türkiye adına lobi faaliyetinde bulunan bir başka şirket de Mercury Public Affairs idi. Courthouse News’un haberine göre, bu şirket Türkiye-ABD İş Konseyi (TAIK) ve Amerikan Türk Konseyi (ATC) ile çalışmaya başladı. Haberde, bu iki kuruluşun, Türkiye ve ABD’den askeri, siyasi ve iş dünyasından isimleri biraraya getiren ve ikili ilişkilerin geleceğinin tartışıldığı yıllık konferansının Washington’daki Trump International Hotel’de yapıldığına, TAIK’in şu anki başkanı Mehmet Ali Yalçındağ’ın Trump’ın kızı Ivanka Trump’ın İstanbul’daki Trump Tower projesinden iş ortağı olduğuna dikkat çekildi.

“HALKBANK’LA ÇALIŞAN LOBİ ŞİRKETİ İDDİANAME AÇIKLANDIKTAN SONRA İLİŞKİYİ KESTİ”

Adam Klasfeld’in 22 Ekim 2019 tarihli bir diğer haberinin odak noktası da Halkbank adına lobi faaliyetinde bulunan Ballard Partners şirketiydi. Şirket Halkbank’ın kara para aklamak ve dolandırıcılık dahil olmak üzere altı ayrı konuda suçlandığı iddianamenin açıklanmasından bir gün sonra Halkbank’la sözleşmesini sonlandırdı. Habere göre, Trump’ın Florida’daki en güçlü bağış toplayıcısı Brian Ballard’ın yönettiği şirket iki yılda 2 milyon dolar kazandı.

Habere göre, şirket Halkbank’la ilişkisini kesmeden önce yürüttüğü lobi faaliyetlerine eski Kongre üyesi Robert Wexler, Clinton dönemi Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Jamie Rubin ve firmadaki yönetici ortaklardan Syl Lukis öncülük ediyordu.

Jamie Rubin, Courthouse News’a telefonla yaptığı açıklamada, firma olarak ABD kurumlarının, Halkbank’a yönelik suçlamaların bir NATO müttefiki ile ilişkileri nasıl etkileyeceğinden haberdar olmalarını sağlamaya çalıştıklarını söyledi. Firma olarak Halkbank’la sözleşmesini neden sonlandırdığı konusunda da “İddianame açıklandığında konu artık yargıya intikal ettiğinden dolayı yapacağımız iş azalmıştı. Yapabileceğimiz pek bir şeyin kalmadığı sonucuna vardık” dedi.